Kansız İç Savaş
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 21 Aralık 2018
“Türkiyede kansız bir iç savaş yaşanıyor” başlıklı bir haber yayınlamış. Başlıktan mânâsı anlaşılıyordu, metnini okumadım.
Bu iç savaşın kansız olmasından dolayı hepimiz sevinmeliyiz ve şükr etmeliyiz. 1936 ile 1939 arasında kanlı bir iç savaş olmuş ve en az
(Bazıları bu rakamı bir milyona yükseltir).
Marksistler sağcı Franco’ya ve rejimine yüklenip durur, Cumhuriyetçileri mazlum ve mağdur gösterir ama asıl katilliği ve canavarlığı onlar yapmıştır. Öldürdükleri papaz sayısı 8 bindir.
Cenâb-ı Hak ülkemizi, halkımızı, devletimizi böyle bir iç savaştan korusun.
Bizdeki kansız iç savaş niçin yapılıyor?
1. Halk çoğunluğu vesayetsiz gerçek demokrasi istiyor. Karşı taraf ise vesayetli, kısıtlı, sınırlı, uygun miktarda demokrasiden vaz geçmiyor.
2. Halk çoğunluğu âdil ve millî hukukun üstünlüğünü istiyor. Karşı taraf, her şeyin üzerinde gayr-i millî resmî ideolojinin olmasını istiyor.
3. Halk çoğunluğu tarihî devamlılığa geçilmesini istiyor. Karşı taraf tarihî ârızanın ve kazanın sürdürülmesini istiyor.
4. Halk çoğunluğu, başta başörtüsü hürriyeti olmak üzere temel insan haklarına riayet edilmesini, halk çoğunluğunun haklarının ihlâl edilmemesini istiyor. Karşı taraf temel insan haklarının ihlâl edilmesinden yana.
5. Halk çoğunluğu yargının siyasete karışmamasını, yüksek yargıçlar iktidarına son verilmesini istiyor. Karşı taraf bunu kabul etmiyor.
6. Halk çoğunluğu millî iradeye uyulmasını istiyor. Karşı taraf Sabataist oligarşi rejiminin devamını istiyor.
7. Halk çoğunluğu Türkiye’de İngiltere’de olduğu gibi geniş bir din, vicdan, inanç, inandığı gibi yaşayabilmek hürriyeti istiyor. Karşı taraf bunu kabul etmiyor, “Din hürriyeti olsun ama bizim istediğimiz gibi ve kadar olsun” diyor.
8. Halk çoğunluğu (İngiltere’de ve diğer medenî ülkelerde olduğu gibi) lisan, yazı, dinî dernek kurmak, din eğitimi vermek, kılık kıyafet serpuş, hafta tatili hürriyeti istiyor. Karşı taraf “Kesinlikle olmaz, bu istekler lâik(çi)liğe aykırıdır, karnını kaşıyan cahil bir halka bu kadar hürriyet verilemez, biz ne kadar verirsek ona razı olmalılar” diyor.
9. Halk çoğunluğu eşitlik istiyor. Karşı taraf,
cevabını veriyor.
10. Halk çoğunluğu kendi yurdunda ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, parya, zenci muamelesi görmemek istiyor. Karşı taraf buna razı olmuyor,
diyor.
11. Halk çoğunluğu biz de bu vatanın çocuklarıyız, biz de bu ülkenin sahipleriyiz, bizim de haklarımız var diyor. Karşı taraf
diyor.
Bizdeki bu kansız iç savaş
Dua edelim de, bu iç savaş kazasız belâsız kansız bir şekilde millî iradenin, insan haklarının, demokrasinin zaferi ile sonuçlansın, ülkemiz sömürge statüsünden kurtulup gerçekten hür olsun.
Halk çoğunluğu geçmişin hesabını vermeleri, şimdiye kadar işlemiş oldukları, bundan sonra işleyecekleri suçlardan, yapmış oldukları haksızlıklardan dolayı âdilâne sorgulanmaları şartıyla karşı tarafın temel haklarını elbette kabul etmekte, bunları garanti altına almaktadır.
1. Sadece hukukun olması yeterli değildir. Hukukun âdil bir hukuk olması gerekir. Âdil olmayan hukuk zulm eder, zâlim olur.
2. Fert olarak insanların hepsi insandır ama onların:
a. Kan grupları farklıdır,
b. Karakterleri farklıdır,
c. Renkleri farklıdır,
d. Kültür ve zihniyetleri farklıdır,
e. Dilleri farklıdır.
Bir ülkede
, başka bir ülkede âdil ve uygun olmayabilir.
3. İnsanların kan gruplarını değiştirmek mümkün değildir; ülkelerin ve toplumların millî hukukunu, kanunlarını değiştirmek büyük bir yanlıştır.
4. İsviçre’de başarılı olan, adalete hizmet eden bir Medenî Kanun, Arapçaya çevrilip Arabistan’da yürürlüğe konulsa, İsviçre’yi ihya eden o metin, Arabistan’ı imha edecektir.
5. İnsanlar sağlak ve solak olarak doğar. Solak bir kimseye ille de sağ elinle yazacaksın diye direten zihniyet akıl, ilim, bilgelik, sağduyu yoksunudur. Bir solak hiçbir zaman sağ eliyle düzgün yazamaz, düzgün şekilde sağ eliyle hizmet veremez.
6. Bir ülkeye oradaki millî kimliğe, millî kültür ve zihniyete, tarihî mirasa, sosyal birikimlere uymayan sun’î, zorlama, tercüme, yabancı bir medenî kanun getirirseniz oradaki toplumun, ailenin temellerini yıkmış olursunuz.
7.Yine böyle bir Ceza Kanunu toplumu çökertir.
8. Hukuk ve kanunlar elbise gibidir. Her bedene göre elbise olduğu gibi her topluma göre hukuk ve kanunlar olması gerekir.
9.Yakın tarihimizde
10. Hukukun vazifesi adaleti sağlamaktır.
11.
(kanunları aynen tercüme ederek)
12.
halkının büyük bir kısmı fakir ve imkânsız olan bir ülkede faydalı ve başarılı olmaz.
13.
14. Halkın din hürriyetini haksız ve zâlim bir şekilde kısıtlayan hukuk hukuk değildir,
15. Bir ülkenin ceza hukuku oradaki halkın inançlarına, ibadetlerine ve dinine uygun bir hayat sürmesine karışamaz. Halkı inanç ve ibadetlerinden, dinî faaliyetlerinden ötürü cezalandıramaz.
16. Âdil hukuk olduğu gibi zâlim hukuk da vardır.
17. Hakimler ve savcılar toplum mühendisliği yapamaz. Halkı resmî veya gayr-i resmî bir ideolojiye göre şekillendirme, kalıplama onların işi ve vazifesi değildir.
18. Bir ülkedeki ezici çoğunluğun inançlarına, dinine, ibadetlerine (temel ve evrensel insan haklarını ihlâl ederek) karışan, dindarları cezalandıran bir hukuk lâik bir hukuk değildir.
19. Hukuk asgarî ahlâk demektir. Bir toplumun ahlâk ilkelerine ters düşen hukuk millî ve uyumlu bir hukuk değildir. Örnek: Toplum Müslümandır ve zinayı hem suç ve ahlâksızlık olarak kabul etmektedir. Hukuk orada zinayı suç ve ahlâksızlık saymazsa âdil değildir.
20. Ceza Kanununun hırsızlık konusunda iki vazifesi vardır:
a. Hırsızlık yapanları cezalandırmak.
b. Hırsızlara vereceği cezalarla hırsızlığı önlemek.
Hırsızlık suçlarını azaltmayan, hırsızlık yapmak isteyenleri korkutup vazgeçirmeyen bir kanun işe yaramıyor demektir.Ceza Kanununun asıl vazifesi hırsızları cezalandırmak değil, hırsızlığı azaltmak ve önlemektir.
21. Bir ülkede dev adliye sarayları, dev cezaevleri inşa ediliyorsa, orada bir ordu kadar hakim, savcı ve avukat varsa, yine orada mahkemeler aşırı sayıdaki dava dosyalarına boğulmuşsa o ülke hasta ve dengesiz demektir.
22. Bir ülkede hukuk profesörlerinin, hakimlerin, savcıların, hukuk mühendislerinin varlığı yeterli değildir. Orada büyük hukuk mimarları, hukuk bilgeleri yoksa hukuk çok eksik demektir.
23. Bir ülkenin hukuku ve kanunları eskidikçe daha yararlı ve etkili olur. Hukukun yenisi değil, eskisi makbuldür. Zırt vırt kanun değiştiren bir ülke ve toplum iflâh olmaz.
24. Kanunların zahiren arkaik gibi görünmesi, kazuistik metot ve üslupla yazılmış olmaları bir sakınca değildir. Yeter ki, yerli olsunlar, millî kültür ve kimliğe uygun ve paralel olsunlar, adalete hizmet etsinler, toplumu ve ülkeyi ayakta tutsunlar. 16 Mayıs 2010