1. “Hukuk devleti” ile “Hukukun üstünlüğü prensibi üzerine kurulu devlet” arasında fark vardır.

2. Bir devletin anayasasında, “hukuk devleti” yahut “hukukun üstünlüğü” sözü yer alabilir de o devlet bu iki prensibin de dışında olabilir.

3. Ceza hukukunun evrensel prensibi şudur: “Kanunsuz suç ve ceza olamaz.” Peki, bir vatandaş bir kanundaki maddeye göre cezalandırılsa, bu ceza ille de adalete uygun mudur? Hayır. Kanunun âdil bir kanun olması gerekir.

4. Demek ki, kanunlar, âdil olan veya âdil olmayan kanunlar diye ikiye ayrılır.

5. İnsanların evrensel ve temel haklarına, hürriyetlerine, haysiyetlerine aykırı olan kanunlar âdil değildir. Böyle kanunlarla bir kısım vatandaşlarını mahkemelerde süründüren, hapishanelerde çürüten bir yönetim de âdil değildir.

6. Halkın ve ülkenin kimliğine ters düşen kanunlar, âdil kanunlar değildir.

7. Resmî müesseselerde, okullarda, üniversitelerde elbette öğrencilerin ve öğretim vazifelilerinin kıyafetlerini tanzim eden birtakım kanunlar ve nizamlar olacaktır. Ancak, Müslüman bir ülkede başörtüsü yasağı getiren kanun ve nizamlar âdil değildir.

8. Bir ülkedeki hukuk sistemi ve kanunlar o ülkenin kimliğine, kültürüne, kişiliğine, geleneklerine, tarihî devamlılığına göre tanzim edilmemiş, aksine resmî ideolojiye göre tanzim edilmişse o ülkede vahim bir krizin oluşması kaçınılmazdır.

9. Dinî inançlar tartışılamaz. İdeolojiler ise tartışılabilir. Bir ülkede, vatandaşlar dinî inanç ve kanaatlerinden ötürü suçlanıyor, buna mukabil resmî ideoloji tabulaştırılmış bulunuyorsa o yönetim hür ve sağlıklı değildir.

10. Din, başlangıcından bu yana en büyük sosyal güçtür. Dinsiz toplum yoktur. Dinsizlik de bir nevi dindir. Kendi ülkesinin, kendi halkının, kendi tarihinin, kendi varoluşunun dini ile savaşan, zıtlaşan siyasî bir iktidar ülkenin çökmesine, devletin zayıflamasına sebep olur, kendisi de bir gün çöker yıkılır.

11. Mahkemelerin bağımsız olmadığı bir ülkede ne yüzde yüz hukuk vardır, ne de adalet.

12. Hiçbir siyasî gücün, lobinin, güçlü azınlığın mahkemelere talimat vermeye hakkı yoktur. Böyle talimatlar hukuka ve adalete baskıdır, zulümdür, diktatörlüktür.

13. Zulümlerin en şenii ve alçakçası kanunların gölgesinde yapılandır.

14. Tam bir hukuk ve adalet olması için mahkemelerin bağımsız olmaları yeterli değildir. Bağımsızlığın yanında iki önemli temel şart daha vardır: (a) Hukuk sistemi ve kanunlar adil olacak, millî kimliğe ters düşmeyecek. (b) Hakimler ve savcılar çok vasıflı olacak.

15. Sağlıklı bir toplumda mahkemelere çok az iş düşer. Sağlıklı, dengeli toplumda mahkemeler işsiz, hapishaneler ıssızdır.

16. Ceza kanunlarının asıl gayesi, cezalandırmaktan önce caydırmak; korkutmak suretiyle suç işlenmesini önlemektir.

17. Din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyetinin olmadığı bir ülkede hukukun üstünlüğü ve adalet de olmaz.

18. İslâm Dini en son ve mükemmel dindir. Onun hükümlerinde akla, mantığa, adalete, sağduyuya, hikmete (bilgeliğe) aykırı hiçbir husus yoktur. Bu yüzdendir ki, Amerika’da ve Avrupa’da milyonlarca başka dinde insan, kendi arzu ve istekleriyle İslâm’a geçmişlerdir. İmdi, Müslüman bir ülkede yaşayan dindar Müslümanların inandıkları gibi yaşama haklarını kısıtlayan bütün kanunlar ve nizamlar hukuka, adalete, sağduyuya, hikmete aykırıdır. Öğrenciler ve üniversiteli kızlar Amerika’da, Kanada’da, İngiltere’de başları örtülü olarak okullara gidebiliyorlar, ders görebiliyorlar da, bir İslâm ülkesi olan Tunus’ta niçin engelleniyorlar? “Efendim kanun ve nizamlar böyledir…” cevabı ve itirazı çok çürüktür. Kanun ve nizam böyledir ama bu kanun ve nizamlar: (a) Temel insan haklarına ve hürriyetlerine, (b) demokrasiye ve millî iradeye, (c) ülkenin ve halkın kimliğine, (ç) adalete aykırıdır.

19. Bütün büyük tarih felsefecileri, sosyologlar, antropologlar, yüksek düşünürler dünyada bir tek medeniyet değil, çeşitli medeniyetler olduğunu kabul ve iddia ediyor. Batı medeniyetinin ilmini, fenlerini, tekniğini, güç veren taraflarını almak başka şey, onu bir bütün olarak kabul ile iktibas etmek başka şeydir. Birincisi mümkündür, faydalı tarafları vardır. İkincisi ise mümkün değildir. Bir zenci hiçbir zaman beyaz olamayacaktır. Çekik gözlü bir Çinli hiçbir zaman esmer ve kıvırcık saçlı bir kuzey Afrikalıya benzemeyecektir. Japonlar Batı medeniyetinin işlerine gelen taraflarını almışlar, fakat kendi medeniyetlerini, kimliklerini, geleneklerini korumuşlardır. Japon medeniyetinin, Japon kimliğinin, Japon ruhunun temel unsurlarının başında Japon yazısı gelir. Japonlar niçin yazılarını değiştirmediler de eski zor ve çetrefil yazılarını muhafaza ettiler? Japonya bu yazıya rağmen nasıl ilerledi, güçlendi, Batı ile boy ölçüştü?

20. Batı medeniyetine mensup zengin, güçlü, üstün ülkeler kendi hudutları içinde kendi halklarına güvenlik, hukuk, adalet, refah getirmişlerdir ama, insanlığın geri kalanı için başka standartlar uygulamışlardır. Batı medeniyeti tahripkâr, saldırgan bir medeniyettir. Denizleri, atmosferi bile kirletmiştir. Ozon tabakasını delen Batı medeniyetidir. Milyarlarca insanı sömüren, süründüren Batı medeniyetidir. Ortadoğu ülkeleri, petrol sayesinde zengin ve müreffeh olabilirlerdi. Olamadılar. Çünkü Batılılar onları sömürdü. Cezayir de bir petrol ülkesidir ama sürünüyor. Çünkü Batılılar o İslâm ülkesini rahat bırakmıyor. Batılılar Cezayir’de demokrasinin ırzına geçilmesini teşvik etmişlerdir.

21. Atom silahlarını üreten ve kullanan bir medeniyet iyi, sağlıklı, örnek bir medeniyet değildir. Şu anda dünyayı ve insanlığı birkaç kere yok edecek atom silahı mevcuttur ve bunların imhası bile mümkün değildir.

22. Batı medeniyetinin ideologlarına göre ilimler ve fenler ilerledikçe, insanlar şehirli ve müreffeh oldukça dinler zayıflayacak, bir müddet sonra ortadan kalkacaktı. Evdeki bu hesaplar çarşıya uymamıştır. Huntington’un tesbit ettiği sekiz medeniyet içinde İslâm medeniyeti ve dünyası ilerlemekte, güçlenmekte, kemmiyet ve keyfiyet itibarıyla ağırlık kazanmaktadır. Batı medeniyeti, İslâm’a ve Müslümanlara karşı açtığı yeni Haçlı seferini kazanabilir mi?

23. İslâm dünyasında bazı olumsuzluklar ve arızalar vardır. Bu olumsuzluklar İslâm’ı ve Müslümanları temsil etmez. İslâm, Afganistan’da, öldürdüğü din ve iman kardeşinin cesedini tekmeleyen, başını dipçikle ezen, ölüsüne tüküren vahşi ile değerlendirilemez. İslâm dünyasındaki olumsuzluklardan, bazı anti-İslâmî vak’alardan dolayı İslâm’ı ve Müslümanları kötüleyenler haksızdır. Gerçek İslâm başka şeydir, İslâm’ın karikatürleri başka şey. 02 Aralık 2001