Karacaahmet Kabristanı Fâciası
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Pazar
Aziz ve kadim dostum
bey 16 Aralık 2006 tarihinde
Karacaahmet Kabristanı hakkında diyalı bir konuşma yaptı. İstanbul’daki tarihî ecdat kabristanlarının yakın tarihimizde nasıl vandalca ve barbarca tahrip edilmiş olduğunu bilen bir vatandaş olarak zaten yüreğim yaralı idi. Necdet Bey’in konuşmasını ve dikkatimize sunduğu resimleri gördükten sonra eski yaralarım tekrar kanamaya başladı.
Ya Rabbi, biz ne talihsiz bir milletiz. Son yetmiş seksen yıl içinde eski ecdat mezarlıklarının çoğunu tahrip ettik. Kimisini yüzde yüz düzledik, bir tek mezar taşı bırakmadık, kimisini de Karacaahmet ve Eyyüb Sultan Mezarlıkları gibi târümar ettik.
Bundan birkaç yıl evvel
gitmiştim. Orada bir arkeoloji müzesinin bahçesinde eski Osmanlı kabir taşları gördüm, üst üste odun gibi yığmışlardı. Hiç olmazsa kırmamışlar, çöpe atmamışlar, bir kenara koymuşlardı. Karacaahmet’e gidiniz, orada bir yığın eski kabir taşı göreceksiniz. Kırılmış, bir kenara atılmış, bazısı duvarda taş olarak kullanılmış…
Sırpların yakın zamanda Bosna Hersek Müslümanlarına yaptıklarını biz burada ecdat kabirlerine yapmışız. Son yıllarda tarihî mezar taşları çalınıyor, yurt dışına pazarlanıyor. Kim yapıyor bu çirkin işi? Elbette ki Müslümanlar ve Türkler değil.
Tarihî bir kadın mezar taşını almışlar, üzerindeki yazıları silmişler ve çeşme aynası haline getirmişler. Şimdi bu taş sonradan görme türedi bir zenginin salonunu süslüyormuş… Atalarımızın mezar taşları bu ülkenin bize ait olduğunu gösteren tapu senetleridir. Onları tahrip edenler, tapu senetlerimizi yırtıyor.
1992’de basılmış, Budapeşte ile ilgili İngilizce bir fotoğraf albümü aldım (Budapest Art and Historuy, Delia Meth-Cohn, 1992).
Macarlar, ölü Osmanlılara karşı bizim kadar gaddar ve acımasız olmamışlar…
Üsküdar Bülbülderesi Selanikliler Mezarlığı…
Karacaahmet’e, Eyüb Sultan’a, Merkez Efendi’ye gidiyorsunuz, eski mezarların arasında yeni mezarlar görüyorsunuz. Ya Rabbi, mezar mimarîsinde ne kadar gerilemişiz. Hiç unutmam, 1960’lı yılların başında gazeteci Doğan Nail’in defin merasiminde bulunmak üzere Üstad Necip Fazıl ile birlikte Topkapı dışındaki bir mezarlığa gitmiştik. Üstad ana kapıdan girip yeni kabirleri görünce
diye bağırmıştı.
Eski kabirler, eski mezar taşları genellikle büyük sanat eserleriydi. Bilhassa yazıları. Şimdikiler hem şekil, hem de edebiyat bakımından umumiyetle büyük bir felaket ve yıkımı aksettiriyor. 1995’te merhum validem vefat ettiğinde Zincirlikuyu’daki mezarlıklar müdürlüğüne gitmiştim. Oradaki yüksek sorumlulardan biri
demişti. Aradan 11 sene geçti, bu konuda hiçbir gelişme olmadı.
diyecekler çıkabilir. Elbette olur. Hüzünlü bir sanat.
Yüzbinlerce meşhur şahsiyetin mezarları barbarca tahrip edilmiştir.
Bir mel’unun, vaktiyle, tarihî mezar taşlarını lağım kapağı olarak kullandırdığını duymuştum. Ben gidip bakmadım, Belediye Kütüphanesinde merhum Muallim Cevdet Beye ait
nüshasının bir yerinde bu konuyla ilgili elyazısıyla bir not varmış… Son on yıl içinde tarihî mezarlara yüksek duvarlar yapıldı. Bunları hangi müteahhid yaptıysa ona hayır dua etmiyorum, rahmet okumuyorum. Mevlânakapı’daki yeni mezar duvarlarına bakınız. Taşlar çatlamış, yer yer yana yatmış…
Müslümanlar, ehl-i zimmetin kabirlerine ve kabristanlarına bile zarar veremez. Şimdikileri suçlamıyorum ama vaktiyle bazı kabristanlarda mezar yerleri çok fahiş fiyatlara satılmıştı ve bu paralar belediye bütçesine girmemişti. Bu haram rantlar, onları yiyenlere, zimmetlerine geçirenlere Cehennem ateşi olacaktır.
Olan oldu, bari bundan sonra tarihî kabristanları koruma altına alalım. İstanbul Belediyesi mi yapar, Kültür Bakanlığı mı, hangi kuruluş yapacaksa yapsın ve İstanbul’daki tarihî mezarlıkların katalogları hazırlanıp yayınlansın.
Bu gibi işler keyfe kalmış hizmet ve vazifeler değildir. Mutlaka yapılmalıdır. Bütün vatansever aydınlarımız, milliyetçilerimiz, Türkçülerimiz, dindar aydınlarımız tarihî mezarlıklar konusu ile ilgilenmeli ve ilgili makamlara baskı yapmalıdır.
Birtakım şerefsiz, alçak, namussuz kimseler mezarlıkların sağından solundan tırtıklamak, bu vakıf arazilerine bina dikmek istiyorlar. Bunlara fırsat verilmemelidir. Değerli Eman-Tur müessesesinden rica ediyorum: Yirmi beş kişiden meydana gelen grupları tarihî mezarlıklara götürüp oralardaki faciayı gözler önüne sersinler.
Düşünebiliyor musunuz: Bundan birkaç yüz sene önce yaşamış büyük ve muhterem bir din âlimi, bir tarikat şeyhi, bir şâir, bir vezir, hayırsever bir zat. Ölmüş gitmiş. Bir müddet sonra nesli tükenmiş, bayramda seyranda kabrini ziyaret eden bir torunu kalmamış. Sonra bizler bu gibi zatların mezarlıklarını viran etmişiz. Taşlarını kırmış ve bir kenara atmışız. Allah bizden bunu sormaz mı?
Adnan Menderes zamanında yollar açılacak diye büyük miktarda ecdat kabri tahrip edilmiştir. Bunlar için bir anıt yapılmalıdır. Beledî hizmetler yapan bazı kuruluşların devlet bütçesi gibi muazzam bütçeleri vardır. İstanbul’daki tarihî mezarların katoloğu (Yüz cilt olabilir…) için yüz milyon dolar harcansa yeridir. Nelere para harcanmıyor, kimlere para kaptırılmıyor ki…
Bu söylediğim hizmet, iş yapacak, iş bitirecek kimselere ve heyetlere verilmelidir. İstanbul’daki tarihî mezarların kataloğu işi, lâftan başka birşey üretmeyenlere verilirse yıllar boyu toplanırlar, müzakere üzerine müzakere, çaylar içilir, yemekler yenir, ücret ve maaşlar alınır, dosyalara raporlar konulur… Sonunda hiç bir eser ortaya çıkmaz.
diye sorulduğunda
cevabını verirler. Boyları devrilesiceler! Sayın Kadir Topbaş beyefendi! Bu sütunlardaki feryadım acaba size ulaşır mı? 18 Aralık 2006