Karanlıklar İçindeyiz
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 08 Aralık 2018
Ortadoğu’da yer yerinden oynuyor… Musul’daki Türkiye konsolosu ve maiyetindeki personel rehin alınmış… Savaş tamtamları çalıyor…
Biraz önce birkaç gazete sitesine baktım… Arslanlar zavallı bir zürafayı yere sermiş… Denizde genç bir erkekle genç bir kadın birbirine sarılmış… Seks gücünü artıran yiyecekler ve baharat… Donu düşen, elbisesi yırtılan mankenler… Tanınmış bir kadın hamile kalmak için çırpınıyormuş…
Milyarlarca dolarlık tesislere, dev kadrolara sahip medyamız, niçin olup biten siyasî hadiseleri derli toplu bir şekilde tahlil edip halkı aydınlatmıyor? Aydınlatmıyor mu, aydınlatamıyor mu?
Doğru dürüst lise tahsili alamayan nesiller, yurt içinde, civarımızda, yurt dışında olup bitenleri öğrenemiyor, anlayamıyor.
Sünnîlerle Şiâ arasında savaş mı patlayacak?..
Üç sene önce Türkiye ile Suriye arasında hiçbir problem yok iken, bugünkü feci ve dehşetli duruma nasıl geldik?..
Olup bitenler hakkında
Bunlar yüzde yüz objektif değil, İngiliz gözlüğüyle bakıp okuyorlar ama yine de yüksek kalite var.
Sadece IŞİD değil,
Güney Sudan’daki çatışmaların, iç savaşın sebepleri nelerdir?..
Orta Afrika Cumhuriyetindeki
ve sürgününü unuttuk… 1940’lı, 50’li yılların gazeteleri bugünkülere nispetle çok daha ciddiydi.
ne olup bittiğini anlamaları çok zordur.
Biz aynı anda birkaç önemli konuyu birden gündemimize alamıyoruz. Hadisatın iç yüzünü öğrenemiyoruz. Descartes mantığı yeterli değil ama ne oluyor, doğru dürüst bilmek için o da lazım.
Bizde
hem
, hem
, hem de sezgiye=hadse dayanan
düşünce yok.
Hem Müslüman çoğunluk, hem de laikler ve Atatürkçüler bocalayıp duruyor.
Bu konuda Dönmeler, diğer Kripto Yahudiler, Kripto Haçlılar kendi kafalarından atıp tutuyor…
Şu koskoca Türkiye’de İlm-i Kelam alimi kalmadı mı ki bu konuda soğukkanlı dinî tahliller, aydınlatmalar yapılamıyor?
Hindistan’ın bir şehrinde
Birkaç Müslüman haber sitesine baktım,
Ezana mı karşılar, hoparlöre mi? Hinduların beyanlarını okudum,
diye
faaliyet gösteriyor. Yıllarca önce bu konuyla ilgili kısa bilgiler vermiştim. Medyamızda bununla ilgili bilgi bulamazsanız.
Irak Türkmenlerinin durumu nedir?
Velhasıl
İslâmda
Vardır
Ondokuzuncu asırdaki en büyük iki cihad hareketi, Kafkasya’da Şeyh Şâmil’in, Cezayirde Emîr Abdülkadir’in verdikleri kutsal savaşlardır. İkisinin de özellikleri şunlardır:
1. Şâmil de, Abdülkadir de Şeriat alimi ve fakihtir.
2. İkisi de tarikat şeyhidir ve zamanın gavsı
hazretlerinden hilafet almışlardır.
3. İkisi de Müslümanların emîridir.
4. İkisi de üstün emperyalist devletlere karşı verdikleri savaşı kayb edip esir düşmüşlerdir ama
sözüne mâsadak olmuşlardır.
Haçlıların, Siyonistlerin, emperyalistlerin, sömürgecilerin, İslâm ve Müslüman düşmanlarının en büyük korkusu cihad fi sebilillahtır. Cihad Kur’anla, Sünnetle ve icmâ ile sabit bir farz olup münkiri küfre düşer, mürted olur.
İhlasla yapılan cihad ibadettir. Niyet Allah rızası değil, yağmacılık olursa, zahiren cihad gibi görünse de gerçekte cihad değildir.
Büyük cihad yapıp başarılı olmayanların küçük cihad yapmaları zordur. Osmanlılarda cihad fi sebilillah ruhu ve niyeti olmasaydı, biz var olmazdık, Müslüman Türkiye olmazdı.
ABD, AB, Siyonizm, Haçlılık, küfür âlemi, münafıklar, BOP’çular, Fazlurrahmancılar, İslâm Feministleri, reformcular İslâmın cihad farzını kaldırmak için çalışıp duruyor.
Yakın zamanlarda muhterem bir din hocası, cihat karşıtlarını tenkit ettiği ve cihadı savunduğu için
O, sahte belgeler, düzmece delillerle tutuklanmıştı. Ona bu zulmü yapanlar da Müslümandı ama hem itikatta, hem ahlâkta doğru yoldan ayrılmışlardı.
Cihad düşmanları, ilmî münazara ve müzakere ile İslâmda cihad olmadığını kesinlikle isbat edemezler. Cihad, İslâmın iki kere iki eder dörtlerindendir ve bunu red ve cerhe kimsenin gücü yetmez.
Dünyevileşen, sekülerleşen, Batılılaşan, kafirler sıçan deliğine girse onlar da peşlerinden giren tatlı su Müslümanları teoride cihada inansalar bile cihad fi sebilillah yapamazlar. Onların akılları, vicdanları, ayakları zincirlidir.
Tasavvufsuz cihad tam olmaz. Çünkü tasavvuf İslâmın ahlâk boyutudur.
Gulül yapanlar, yani
da mücahid değildir.
Hayber savaşı esnasında şehid olan birinin cenaze namazını Resulullah Efendimiz
kılmamışlardır; çünkü o, bir çift pabuç almış ve bunu saklamıştı. Şeriata göre ganimet malları ortaya konur, Emîrülmü’minîn veya onun vekili bunun beşte birini Beytülmale
ayırır, bşte dördü mücahidler ve diğer hak edenler
arasında taksim edilir.
Gayr-i müslimler İslâm idaresini kabul ederlerse onlardan ganimet alınmaz. İslâm devletine cizye verirler, güvenlik ve koruma altında dinlerini, kimliklerini, kültürlerini koruyarak yaşarlar. 16.06.2014