Karmaşık Denklem
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 27 Aralık 2018
Cuma
Türkiye nasıl bilinir, anlaşılır, algılanır?.. Yahut doğru dürüst, dört başı mâmur bir şekilde bilinmesi ve anlaşılması mümkün müdür?.. Türkiye en azından yüzlerce bilinmeyeni olan bir denklemdir. Osmanlı imparatorluğunun devamı olarak kurulmuştur.
Şimdiye kadar çekinip seslerini çıkartmıyorlardı.
Bunların bir kısmı ülkenin gerçek gündeminde yer almamaktadır. Bu ana soruların içinde bir yığın da küçük sorular bulunmaktadır.
Birinci konu ve soru: İnsanı hayvandan ayıran ana faktör gelişmiş bir lisan olduğuna göre,
Biz bu coğrafyada en az bin yıldan beri varız ve vatanımızda, bundan önceki asırlarda yaşamış atalarımızın mezar taşlarını okuyamayacak kadar dil bakımından kara cahil kalmışız. Dünyanın hangi medenî ülkesinin halkı, 1928’den önce ana dil ile yazılmış basılmış kitapları, metinleri okuyamaz? Bizde dil konusunda iki büyük kopukluk olmuştur.
Başka bir doğu ve Asya ülkesi Japonya bizim gibi yapmamış ve göz kamaştırıcı bir ilerleme sağlamıştır.
Birincisi bir iki yüz kelimelik günlük konuşma, iletişim, anlaşma dilidir. Bunun için mektebe gitmek gerekmez.
Onbinlerce kelimeden, terimden meydana gelir.
Bizde olduğu gibi. Bu lisan meselesi o kadar geniş ve derin bir konudur ki, binlerce sayfa yazılsa bitmez tükenmez.
Tarih meselesidir.
Türkiye’nin tarihi yakın zamanlarda büyük manipülasyonlara uğramıştır.
Tarihini bilmeyen bir toplumun ne dünü, ne bugünü, ne de yarını vardır.
Yazımın başında belirttiğim gibi
Düşmanlarımız bunu kurcalayıp duruyor. Mesela Yunanistan Pontus meselesi üzerinde çok duruyor. Biz ise başını kuma gömmüş deve kuşları gibiyiz. Bendeniz bu satırları 12 Eylül 1980’den sonraki günlerde, aylarda, yıllarda yazabilir miydim?
Bizde bir değil, birkaç devletin oluşudur.
Ülkemizde büyük bir
Bir devletin, bir ülkenin, bir halkın bilinmesi, anlaşılması için ilk gereken şey temizlik, berraklık, saydamlıktır.
Bizde rejim olarak
,
(otoritesi, diktatörlüğü)
Dünyanın hiçbir medenî ülkesinde bizde olduğu gibi bir resmî ideoloji heyûlası ve diktatörlüğü yoktur.
Türkiye’nin bir
vardır.
Türkiye içten ve dıştan kasıtlı ve
Ülkemizde dehşetli bir
vardır ve bu yozlaşma genel ve yoğun
kamçılamaktadır.
Türkiye’de,
ve bunların görünmeyen bir imparatorluk kurdukları iddia edilmektedir.
Bu maddelerde neler yer almaktadır?
Bir ülkenin geleceği parlak mı, yoksa kapkara mı, bunu anlamak için yapılacak ilk araştırma
konusunda olmalıdır.
Bozuk tarafları nelerdir? Bu eğitim sistemi ile ülke düze ve selamete çıkabilir mi?
Türkiye, yapısı sağlam bir ülke midir, yoksa dağılma, çözülme, bozulma süreci yaşayan bir ülke midir?
Bozuk ve dengesiz toplum ne demektir?
Mahkemeler milyonlarca dava dosyalarına bakamamaktadır. Ceza mevzuatı suç işlenmesini caydıramamaktadır.
Böyle bir hukuk sistemi ile parlak ve pembe ufuklara koşmak mümkün müdür?
İnsan haklarının en temel maddesi din, inanç, vicdan, inandığı gibi yaşamak ve ibadet etmek, dinî hizmet ve faaliyetler yapmaktır.
(Aksini iddia etseler ne çıkar…)
Türkiye’nin toprakları
uğramaktadır, kimyevî maddelerle verimsiz ve çorak hale getirilmektedir…
Ülkemizde dehşetli bir
vardır… Bizdeki siyasî iktidarlar yüzde yüz muktedir değildir…
Türkiye’de üç yüz milyar dolar kara para olduğu söylenip yazılmaktadır…
İşte Türkiye’yi anlamak, algılamak, bugünkü gerçek durumunu bilmek, geleceğini tahmin etmek için böyle yüzlerce sorunun doğru cevaplarını bilmek gerekir.
Okur-yazar takımımızın,
(Türkiye’de iki elin parmakları kadar gerçek ve dört başı mâmur aydın bulunmadığını sanıyorum), sorumlu ricâlin bütün bu meseleleri, konuları, soruları önce bilmeleri, sonra cevaplarını öğrenmeleri gerekir.
Ergenekon’un bilmem kaçıncı celsesi başlamış… Çöplükte başsız bir ceset bulunmuş… Büyük bir yılan küçücük bir yılanı yutmuş… Manken Fıkırdar’ın askısı kopmuş göğsü görünmüş… Mezarlıkta korkunç tecavüz… Futbolcu Vurur 300 milyon dolara satılmış… Filan, malı götürmüş… Feşkeman seks yapmış… Bu gibi haberler ve yorumlarla uğraşan bir toplum ne mazisini, ne halini, ne de istikbalini bilip anlayabilir. 07 Şubat 2009