KARS BOŞALTILIYOR
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 24 Ekim 1991
Kars boşalıyor, Kars boşaltılıyor… Dehşetli bir kan kaybına uğrayan bu serhat vilâyetimize nüfusu hızla eriyor. Şu anda İstanbul’daki Karslıların sayısı, Kars’takilerden daha fazladır. Kars «boşaltılıyor” demiştim. Evet bu işin arkasında birtakım beynelmilel gizli kuvvetler olduğunu seziyorum. Hadsî-intuitif bir sezgidir bu.
Lâfı daha fazla gevelemeden söyleyeyim: Kars’ı, ilerideki muhtemel bir Ermeni nüfusuna yer açmak için boşalttırıyor gizli güçler. «Olur mu bu?” demesin kimse. Haçlı batı zihniyeti ve uluslararası Ermeni lobisi, Anadolu üzerindeki emellerinden asla vaz geçmemiştir. Onlar, Müslümanları Doğu ve Orta Avrupa’dan kovduktan sonra, plânın ikinci kısmı olan, Anadolu’dan da kovup Ortaasya içlerine sürme ve orada tesirsiz hale getirme işini adım adım yürütmektedirler.
Kars çok ihmal edilmiştir. 0 bölgede, birçok bayındırlık eserleri Çarlık Rusya’sı işgali devrinden kalmadır. Kars ve havalisinde kültür ve maarif hayatı yok denecek kadar zayıftır. Fabrika yoktur, çağ seviyesinde ziraat, hayvancılık, el sanatları yoktur. Sınırın öte tarafında ise, Sovyet emperyalizmine rağmen, bizdekinden daha çok eser mevcuttur, faaliyet vardır.
Bundan birkaç sene önce, Van civarında turistik bir köy kurulmak istenmişti de son anda engellenebilmişti. İşte onda Ermeni parmağı vardı. Kars’ın boşalmasında, boşaltılmasında da dolaylı olarak Ermeni parmağı vardır.
Altı yıl önce Van’a gitmiştim. Bütün oteller yabancı turist ile doluydu. Van aslında pek turistik bir yöremiz değildir. Peki bu batılı turistler burada ne arıyorlardı? Bunların çoğu Ermeni asıllıydı. Diğer kısmı da Ermeni yanlısı koyu Hıristiyan Avrupalı ve Amerikalılardı. Van Golü’ndeki Akdamar Adası’na gidiyor, oradaki kilise harabesini yaşlı gözlerle ziyaret ediyor; Türkleri, Müslümanları buradan kovacakları günü hayal ediyorlardı.
Şurası unutulmamalıdır ki, Amerika Birleşik Devletleri Senatosu, Lozan Muahedesi’ni tasdik etmemiştir. Amerika Hıristiyan bir devlettir. Ayrıca oradaki Yahudi lobisi, devlet içinde ayrı bir devlet gibidir. Hıristiyanlık ve Yahudilik taassubu içinde yüzen Amerikan kamuoyu İslâm dünyasına dostça bakmaz. Oradaki Türk ve Müslüman dostlarının sayısı ve ağırlığı çok azdır. Yahudilikten ve Hıristiyanlıktan başka, o ülkede üçüncü bir din daha vardır ki, o da menfaat dinidir. Zâhirde spritüalist bir yapıya sahipmiş gibi görünen Amerika Birleşik Devletleri, aslında materyalist, hedonist, makyavelist bir dünya gücüdür. Sovyetler Birliği’nin parçalanmasından ve komünizmin yıkılmasından sonra, dünya jandarmalığını deruhte eden ve yerküresi üzerinde bir «Amerikan Barışı» kurmayı hedefleyen bu haçlı-siyonist gücün en büyük korkusu İslâm ve Türk dünyasının güçlenip birleşmesidir. Kurtuluş savaşı yıllarındaki Chester Projesi’nden beri, devletimiz, vatanımız, milletimiz üzerinde emperyalist ve sömürgeci emeller besleyen Amerika, Türkiye’yi «zararsız hale getirmek için» Hıristiyan Ermenilerden ve Gürcülerden yararlanmayı düşünmektedir. Amerika’nın iki standartı vardır. Biri Hıristiyanlar, diğeri Müslümanlar içindir. Üç Hıristiyan Baltık ülkesinin istiklâllerini hemen kabul eden Amerika, Müslüman Azerbaycan’ınkine karşı tamamen ilgisiz ve isteksiz davranmaktadır. Türkiye’deki amerikanperestler de aynı tutum içindedirler.
Uzun lâfın kısası, bütün uyanık vatandaşlarımızın ve kardeşlerimizin dikkatlerini, Kars’ın boşaltılması hâdisesi üzerine çekmek istiyorum. Türkiye’nin zayıf bir anında burası, önce turistik bahanelerle, dış yatırım elmaşekerleriyle haçlılara peşkeş çekilebilir.
Vatan hâini, Türk ve Müslüman düşmanı, vatandaşlıktan atılmış patrik Yakovas’ı tekrar başımıza belâ etmek istediler. Yakovas aracılığıyla Türkiye’ye yüzmilyarlarca, hattâ trilyonlarca lira Bizans surları ve eserlerinin tamiri için paralar geldi. Hattâ seçim kargaşalığına denk gelmeseydi, Yakovas’ın Fener Patriklik tahtına oturtulması da plânlanmıştı. Fatih belediyesi Patrikhânenin büyütülmesi için ruhsat vermiyordu. Tepeden inme emirlerle o da gerçekleştirildi ve Haliç kenarında ikinci bir Vatikan yükseltildi.
Yakovas’la işbirliği yapanlar, boşaltılan Kars’ı ve çevresini pekâlâ Amerikalı, Avrupalı Ermeni turistlere, sermayedarlara da açabilirler. Olmaz dememeli, olmaz diye bir şey yoktur. Kudüs Müslümanların elinden nasıl gitti?
İçimizdeki Yakovas severlere, Amerikan kuyruklarına, İsrail dostlarına asla güvenilmez. Patrikhâneyi ikinci bir Roma haline getirtenler, Batı Trakya’da buldozerlerle yıkılan câmiler, İslâm mezarlıkları için lâf ebeliğinden başka ne yapıyorlar?
Kars boşalıyor. Hayır «boşaltılıyor»… Bunu asla unutmayınız.
ŞEREFSİZLER
Toplum içinde ne iğrenç tipler var. Mezarları açıp ölülerin altın dişlerini sökenleri duyuyoruz. Daha iğrenci. Ölülerin cesetlerine tecavüz eden sapıklar bile mevcut. Bunlara tıp ve kriminoloji dilinde nekrofil diyorlar.
Kızıyla, oğluyla, anasıyla, babasıyla cinsel ilişkiye girişen köpek tıynetliler var. Bunların yaptığına da ensest adı veriliyor.
Ahlâksızlık, şerefsizlik, namussuzluk, itlik, diyaset insanlık tarihinde daima mevcut olagelmiştir. Bunlar toplum içinde çok az sayıda olduğu, fâilleri sindirilip cezalandırıldığı, istisnaî denilecek seviyede kaldığı müddetçe, şerleri ve mefsedetleri milleti ve devleti yıkamaz. Her vücutta bulunup da patojen olmayan (hastalık doğurmayan) mikroplar gibi, onlara da tahammül edilir. Ama sayıları artar, istisnâ değil kaide olurlar, sosyal bünyenin her tarafını sararlarsa, o milletin varlığı tehlikeye düşer.
Yazımın başında saydığım namussuzluklar, itlikler şimdi sayacaklarımın yanında pek hafif kalır:
Rüşvet, haram-yiyicilik, hazine talanı, taahhüt-ihâle mafiacılığı, komisyon vererek dolap çevirme ve benzeri kokuşmuşluklar tarihin hiçbir devrinde görülmeyen boyutlara ulaşmıştır.
Özel şahısların faraza 1 milyara mal ettiği bir yapı 5 milyara yaptırılıyor. Niçin? Aradaki 4 milyar nereye gidiyor? Hangi haramiler tarafından paylaşılıyor?
Makina, lokomotif, porselen ve benzeri âletler ve mâmul maddeler üreten birçok fabrika iflâs etme, kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır. şimdiye kadar batmış olanların haddi hesabı yoktur. Çünkü bunların batması bir kısım ithalâtçı eşkıyanın ye onlarla işbirliği yapan hâinlerin işine gelmektedir. Fabrikalar batıyormuş, yüzbinlerce işçi perişan oluyormuş, bu eşkıyânın umurunda mı?. . Onlar kârlarını, aldıkları komisyonları düşünürler ancak. Onlar kâr hânecilerdir!
İşe başlarken verdikleri mal beyanlarında bir şeycikleri olmayan birtakım türediler, beş on sene içinde nasıl oluyor da milyarlık servetlere kavuşuyorlar? Bu sefillere «nereden buldun?” diyecek bir er yok mudur?
Aylık geliri 4 milyon, aylık harcaması 40 milyon!. . Bu şerefsize «bunun kaynağı nereden geliyor?» diye kim hesap soracak?
Eskiden «….. malı deniz, yemeyen domuz” deniyordu. Şimdi zaman değişti. halksözü de tadilâta uğradı. Şimdi: « ….. deniz, çokça yemeyen domuz” ol
du.
Bunlar yok mu?. . Bunlar, dört yaşındaki bir yavrunun ırzına geçtikten sonra başını taşla ezerek öldüren sapıktan daha âdidirler.
Bunlar kefen soyucularından, ölülerin altın dişlerini kerpetenle sökenlerden, sokakta kalp krizi geçirip ölen vatandaşın cüzdanını çalanlardan bin kere, milyon kere, milyar kere daha âdi, daha sefil, daha rezil köpeklerdir.
Bunlar, para ve servet fâhişeleridir.
Bunlar insan değildir. Bunlar insan kılığında içi kazuratla, idrarla, balgamla. cerahatle dolu yürüyen ve homurdanan pislik çuvallarıdır.
Ufak tefek şeyler çalanlar hapishânelerde çürürken bunlar lüks evlerde, lüks arabalarda, lüks bürolarda, yazlıklarda, yatlarda, lüks restoranlarda keyif sürerler. Hiç hesap vermeyeceklerini sanırlar gafiller. Hesap vermeyeceklermiş. Öyle bir verecekler ki, öyle bir dehşetli hesaba çekilecekler ki…
Onlar ateşin çocuklarıdır. Onların pisliklerini ateş temizler ancak.
Hayat suren leşler!. .
24.10.1991