Kendimizi İslâm’a Uydurmak
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Şubat 2019
Bu memlekette iki zümre İslâm’ı değiştirmek, bozmak istiyor. Birincisi çağdaş, modern, yabancılaşmış, Batılılaşmış, hedonistlerdir. Onlar, fıkıh ve Şeriat hükümlerinden arınmış, tenzilata uğramış, ilâhî bir din ve nizam olmaktan çıkartılmış, beşerî bir hümanizma veya ideoloji haline getirilmiş, kendi tabirleriyle ılımlı, sulandırılmış, suya sabuna dokunmaz yeni bir İslâm istiyorlar. Bu birinci zümre ikiye ayrılır:
1. Böyle yeni bir İslâm’ı; İslâm’ı yıkmak, Müslümanları şaşırtmak için kasıtlı olarak isteyen din düşmanları.
2. Aslında inançlı ve iyi niyetli olmakla birlikte bozuk propagandalara kapılmış birtakım akılsız ve “Benzetilmiş” Müslümanlar.
Maalesef kendilerine reformcu, yenilikçi, Fazlurrahmancı denilen bazı ilâhiyatçılar da yeni bir İslâm türetme sevdasına kapılmışlardır. Az buçuk ilim sahibi olduğu halde bu yanlış yola nasıl girmiş oldukları üzerinde düşünmek gerekir.
İkinci zümreye gelince, onlar imanlı, samimî, dindar kimselerdir ama kendilerini İslâm’a uydurmak için çalışacaklarına, İslâm’ı kendilerine uydurmaya çalışmaktadır. Bunlar ne dinden vaz geçerler, ne de nefs-i emmarelerinden, tutku ve ihtiraslarından. Dinin, işlerine gelen hükümlerini alırlar, işlerine gelmeyenlerini görmezlikten gelirler, yapmazlar, hayata tatbik etmezler.
Bunlar dinî hükümlerde, emir ve yasaklarda çift standartlıdır. Diyelim ki, içki içmiyorlar…İçmedikleri, böyle bir harama bulaşmadıkları için şarap, rakı, bira konusunda hiç taviz vermezler; içkiye, içenlere ateş püskürürler. Lâkin başka bir haramda aynı muhalefeti, şiddeti göstermezler. Meselâ gıybet, başkalarını gıyaplarında çekiştirmek meselesinde. Kendileri bol bol, mütemadiyen gıybet ettikleri için bu konuyu meskûtün anh (sessiz) geçerler.
Böyleleri İslâm’ın kanaatli yaşama, israftan kaçınma, aşırı ve lüzumsuz tüketim yapmama, lüksten uzak durma, az yeme, mütevazı olma gibi hüküm, ilke ve tavsiyelerine de pek kulak asmazlar. Hattâ Şeytan’dan fetva alanlarını bile görürsünüz. Müslüman, Allah’ın kendisine verdiği serveti, lüks, israflı ve şatafatlı bir hayat sürerek göstermeliymiş…
İmam-ı Azam Ebû Hanife hazretleri zengin bir kimseydi. Güzel elbiseler yaptırır, bunları namaz kılarken giyerdi. Peki bizim kalantor, kodaman zengin Müslümanlarımızın o lüks, o şaşaalı, o debdebeli limuzinleriyle camiye ve namaza gittiklerini gören var mıdır?
Allah’ın bize en güzel bir örnek ve model olarak gönderdiği Resûl zâhiddi, yani dünyaya ve zenginliklerine sırt çevirmişti; mütevâzı idi, alçak gönüllü idi. Onun Ehl-i Beyti, Ashab-ı Güzini de öyleydi. Tâbiîn hazeratı, Selef-i Sâlihîn, her devirde gelip geçmiş evliyaullah, ulema-i âmilîn, gerçek şeyhler, kâmil mürşidler de zâhittiler.
İslâm lüks hayatı, Nemrud ve Firavun gibi debdebe ve şaşaa içinde yaşamayı, israfı, saçıp savurmayı, ihtirasat ve şehevat-ı nefsaniyeyi kabul etmez. Bozuk Müslümanlar boşuna çabalamasınlar; din ile lüks hayatı hiçbir zaman uzlaştırıp bağdaştıramayacaklardır.
Bazıları kasıtlı olarak yanlış anlayacaktır. Hayır, ben zenginler kulübede otursunlar demiyorum. Elbette güzel evleri olacaktır ama bu evlerde mutlaka İslâm’ın sanatı, estetiği bulunacaktır. İki türlü zenginlik vardır: Vasıflı zenginlik, vasıfsız zenginlik. Vasıflı zenginlik nedir?
1. Masraf eder, güzel bir ev yaptırır. Bu evde İslâm mimarîsi, İslâm sanatı, İslâm zevki olur. Evin dışı İslâm der, içi İslâm. Bu meskeni sadece maddî kıymeti olan eşya ile süslemez. Maddî değerinin yanında manevî, kültürel, sanat değeri olan kıymetli, vasıflı, şahsiyetli eşya ile dekore eder.
Müslüman zengin ille de Lada marka otomobile binsin demiyorum. Sınırı aşmamak, fazla ileriye gitmemek şartıyla pahalı, kaliteli bir otomobil alabilir ama Bugatti’nin “Güzel olmayan bir otomobil iyi bir otomobil değildir” sözünü bilerek araba alması gerekir. Sokak ve caddelerimizdeki bazı pahalı arabalar haysiyetsiz arabalardır. Mafya onlara biniyor, uyuşturucu eşkıyası, karı satan, kumarbaz, maganda, zonta… Vasıflı, kültürlü, haysiyetli bir Müslüman zengin böyle haysiyetsiz bir arabaya binebilir mi?
100 bin dolar verip lüks, fakat pespaye ve ayağa düşmüş bir limuzin otomobil alan Müslüman zengini gözüm görmesin!.. Parası ve imkânı olduğu halde yeni çıkan Skoda bir araba alanın elini öperim.
Nemrud, Firavun, Neron… Bunlar kötülük, çirkinlik timsalleridir. Müslüman bunlar gibi yaşamaz.
Kötü Müslümanlar İslâm’ın yeme içme kurallarına uyamadıkları için bu konuda dini kendilerine uydurmaya çalışırlar. Sığır gibi yemek yiyen obur, pisboğaz bir Müslümana iyi Müslüman denilebilir mi?
Milyonlarca halk sefalet içinde sürünürken bir öğünde tek başına 50 dolarlık yemek yiyen kişiye Hacı bey mi diyeyim, Acı bey mi? “Allah beyimize vermiş, o da bildiği gibi, canının çektiği gibi harcarmış…” Din böyle mi diyor, Peygamber böyle mi diyor? Böyle diyen, bizim Acı beyin içindeki şeytandır…
Peygamber cemaat diyor. Bizim Acı beyi camide, cemaat içinde ancak cuma günü görebilirsiniz. Diğer zamanlar genellikle kadınlar gibi tek başına münferiden eda-yı salât eyler. Cemaat konusunda da İslâm’a uyamadığı için kendine göre yeni bir İslâm uygulaması türetmiştir.
Biz on beşinci hicrî asrın Müslümanları, kendimizi İslâm’ın hükümlerine, emir ve yasaklarına, ilkelerine, talimatına göre yeniden İslâmlaştırmak zorundayız. Bugünkü Müslümanlık uygulamamız bizi kurtarmaz, bizi hürleştirmez, bizi üstün kılmaz.
Geniş Müslüman kütlelere çeşitli ilmihal kitapları hazırlanmalıdır.
AHLÂK ve FAZİLET İLMİHALİ: Bunda kurtarıcı huylar (münciyat) ile helâk edici huylar (mühlikât) güzelce anlatılmalıdır. Kur’ân’daki ahlâk nasıl bir ahlâktır? Peygamberin ahlâkı nasıldı?Örnek ve büyük Müslümanların ahlâkı nasıldı?
TİCARET ve İŞ HAYATI İLMİHALİ: Bunda da ticaret, üretim, işçi çalıştırma, alım-satım, para, kapital ile ilgili İslâmî hükümler anlatılacaktır.
İYİ İNSAN, İYİ VATANDAŞ, İYİ MÜSLÜMAN: Bu kitapta aile içinde, toplum hayatında, hemşehrilikte, komşuluk münasebetlerinde nelere dikkat etmemiz gerektiği, nasıl olmamız gerektiği anlatılmalıdır. Pikniğe gidiyor, kırda ormanda yiyip içiyor, eğleniyor ve akşam dönerken ortalığı pislik, çöp içinde bırakıyor. Böyle iyi Müslüman olmaz… Komşusuna eziyet ediyor… Kedilere, köpeklere, hayvanlara kötü muamele ediyor, bitkileri kesiyor, kopartıyor… Bunlar Müslümana yakışan işler değildir.
MÜSLÜMANLARA SİYASET REHBERİ: Bu kitapta İslâm’ın siyasetle, devlet idaresi ile ilgili hikmetleri, hükümleri, öğütleri anlatılacaktır. Akıllı ve firasetli Müslüman devleti, hükümeti idare edenlere beddua etmez. Çünkü onlar, içinde bulunduğumuz uçağın pilotu, geminin kaptanı durumundadır. Islahları için dua edilir, ıslah olmayacaklarsa zararsız ve ziyansız iş başından uzaklaştırılmaları için yalvarılır Allah’a.
İSLÂM KARDEŞLİĞİ İLMİHALİ: Bu kitapta bütün mü’minlerin kardeş olduğu, bu kardeşliği Allah’ın tesis etmiş bulunduğu, binaenaleyh Ehl-i Tevhid ve Ehl-i Kıble bir kardeşimizi kesinlikle dışlayamayacağımızın anlatılması gerekir. Mü’mine düşmanlık etmek haramdır. Kötü bir yanı varsa, günahı varsa o günaha düşmanlık ederiz, karşı çıkarız ama Müslümanın şahsiyetine düşman olamayız. Çünkü onda iman cevheri vardır. Nitekim bir mü’mini tekfir eden kimsenin kendisinin kâfir olacağını akaid kitaplarımız yazmaktadır. Müslümanlar çeşitlilik içinde bir birlik teşkil etmelidir. Tarikat, mezhep, meşreb, metod, fırka, hizip yüzünden Müslümana düşmanlık edenler fitne ve fesat ehlidir. Dünyada bu düşmanlığı etmek kolay ve zevklidir ama öteki dünyada hesabı verilemez. 01 Haziran 2003