Kıbrıs’ta İslâm Düşmanlığı Bunların Yaptığını Rumlar Yapmaz
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
yok edilmek isteniyordu. Adayı Yunanistan’a bağlamak isteyen militan Rumlar Türkleri gettolara tıkmışlar, insanlık ve hukuk dışı baskılar altında inletiyorlardı. Onları vatanlarından kaçırmak istiyorlardı… Türkiye Cumhuriyeti onların yardımına koştu.
Bu maksatla şimdiye kadar yüz milyarlarca dolarlık maddî yardım yaptı.
Biliyoruz, her yerde olduğu gibi orada da kokuşma var, kara para var, bir sürü pislik var. Pisliklerin, kokuşmuşların kimler olduğu, yüksek sesle söylenmese de herkes tarafından biliniyor… Oradaki maddî pisliklerin, yolsuzlukların ve kokuşmanın yanında bir de manevî kirlilik bulunmaktadır.
Yarım yüzyılı geçen bir müddetten beri Kıbrıs’ta birtakım saldırgan, azgın, militan, fanatik dinsizler, İslâm’a karşı yüzkarası bir savaş ilan etmişlerdir. Bunların İslâm’a ve dindar Müslümanlara ettiği hakareti, gösterdiği şiddetli düşmanlığı Rumlar bile yapmıyor. Bu adamların bir kısmı devlet memurudur ve Türkiye’nin oraya gönderdiği yardım parasından maaşlarını almaktadır.
Bu adamlar şimdi tutturmuşlar,
mealinde lâflar ediyor, tehditler savuruyor.
Bu adamların yobazlıkları yüzünden Kıbrıs halkının büyük kısmı dinden uzaklaşmıştır. Bu adamlar Kıbrıs için Allah’ın bir lütfu olan
Onun Cuma günü hutbe okumasına, namaz kıldırmasına karşı çıkmaktadırlar.
Kıbrıs’ı ziyaretimde camilerdeki cemaatin azlığı, dinî faaliyet ve hizmetlerin sönüklüğü dikkatimi çekmişti. Gazetelerin yazdığına göre Kıbrıs’ta bazı Müslüman gençler
takmaya başlamış.
Beş altı yıl önce Kıbrıslı bir genç kıza sormuşlar: “SizTürk müsünüz?..” Şu cevabı vermiş: “Ben Kıbrıslıyım…” Kıbrıs’ın bu hale gelmesinde
nam adamın büyük rolü olmuştur.
Uzak durmak bir tarafa, saldırmıştır.
Rumlar kendi papazlarını cumhurbaşkanı yapmışlar, D
Hem azınlık haline düşmüşsün, hem de kimliğinin ana unsuru olan İslâm’a soğuk bakıyorsun. Elbette ayakta duramazsın.
Kıbrıs Türkleri, Çeçenler gibi dindar olsalardı hiç bugünkü duruma düşerler miydi? Kıbrıs Türklerinin, yakın tarihte, Rumlar Hıristiyanlığa ne kadar bağlı idiyseler, onların da İslâm’a en az o derecede bağlı olmaları gerekirdi.
Başlarından bunca felâket geçti, bunca zulme uğradılar, yine de akıllarını başlarına toplamadılar. Kıbrıs okullarında ve camilerinde Kur’ân dersi verdirtmeyiz diye yırtınanlara yazıklar olsun! Biz Türkiye Müslümanlarının ödedikleri vergilerle maaş alıyorlar ve sonra da kalkıp Kur’ân’a karşı çıkıyorlar.
Bu adamlar Rum olmaya kalksalar, Rumlar onları kesinlikle kabul etmeyeceklerdir. Vaktiyle 1924 Mübadelesiyle Anadolu’dan Yunanistan’a gönderilen, anadilleri Türkçe olan
bile kabul etmeyen Elenler bunları hiç kabul edip bağırlarına basarlar mı? Benimki kehanet değil, Kıbrıs Türkleri İslâm’a ve Kur’ân’a sarılmadıkça millî varlıklarını, kimliklerini koruyamazlar.İslâm’a, Kur’ân’a, mukaddesata ihanet eden Müslüman bir toplum iflah olmaz, selamet bulmaz.
Kıbrıs’ta Müslüman yok, dindar yok demiyorum. Elbette varlar ve ben bu sütunlardan onlara kardeşâne selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Lakin sayıları ve güçleri yeterli değildir. Onlardan rica ediyorum: İslâm ve Kur’ân düşmanlarına karşı tepkili olsunlar, dinî hak ve hürriyetlerini korusunlar, yasal sınırlar içinde protesto etsinler. Bu dediklerimi yapmazlarsa, ileride kurunun yanında yaş da yanacaktır. Yarın Türkiye Ada’dan çekilirse ne yapacaklar… İslâm’dan güç almazlarsa yıkılmaya, erimeye, yok olmaya mahkûmdurlar.
Seçimlerden sonra neler olacak, neler olmayacak?.. Tahminlerimi yazıyorum:
(1) Başörtüsü yasağı rezaleti aynen devam edecek. Millî irade bu konuda
iradeye boyun eğecek.
(2) Herkesi ve hepsini kasd etmiyorum, seçilmek için bir milyon dolar harcayanlar, en az 10 milyon dolar kazanmak için tezgahlarını işletmeye başlayacak.
(3) Çankaya’ya eşinin başı örtülü dindar birini çıkartmamak için oynanan oyunun bilmem kaçıncı perdesi sahneye konulacak.
(4) D ve B bütçelerinin hortumlaması işine devam edilecek.
(5) Halka verilen vaatlerin üzerine sünger çekilecek.
(6) Fesatlı ihaleler…
(7) Komisyonlar…Yüzde 10’dan başlar…
(8) Din sömürüsü tam gaz…
(9) Ah Atatürk vah Atatürk…
(10) Lâiklik elden gidiyor, kalkın ey ehl-i vatan… (Herkes bir şeyler görmek için yerinden kalkar, şaşkın şekilde sağa sola, öne arkaya, yukarıya aşağıya bakar… Sonra görürler ki, yerlerine başkaları oturmuş…)
(11) YÖK devam eder.
(12) Bombalar patlar…
Siyaset dışı konular da var:
* Boğaz’da bir nitrat, diğeri sıvı gaz yüklü iki tanker
çarpışıp İstanbul’u havaya uçurabilir.
* Beklenen büyük deprem, hiç beklenmedik bir zamanda olabilir…
Bütün bunlar olurken ablar akar, dolablar döner… Kara para miktarları büyüdükçe hesap tutmak zorlaşır, mızraklar çuvallara sığmaz olur.
Ağlayanlar ağlamaya devam eder, gülenler güler, bazıları kahkahadan çatlar. Bir kısım vatandaşlar “Ah keşke elim kırılsa idi de vermez olsaydım…” diye saçını başını yolar. Günler, haftalar, aylar, yıllar geçer. Dünya döner… Komedya bir türlü bitmez.
Tayvan Yüksek Mahkemesi,
yolsuzluktan suçlu bularak, 7 yıla mahkûm etti. Yüksek Mahkeme, Taipei bölge mahkemesinin
‘e verdiği 6 yıl hapis cezasını yolsuzluk miktarı çok yüksek olduğu için bir yıl artırdı. Mahkeme, alt mahkemesinin Çao’ya verdiği para cezasını da onadı. (Zaman, 26.06.2007