Kimler Cumhuriyet Düşmanıdır?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Cumartesi
Cumhuriyet’in temel prensibi fazilettir. Cumhuriyetçi geçinen faziletsizler Cumhuriyet’e en büyük zararı veren kişilerdir. Belli başlı faziletsizlikler nelerdir?
1. Hırsızlık, soygun, talan, hortumlama.
2. Emanetleri yâni memuriyetleri, makamları, mevkileri, işleri, vazifeleri ehil olanlara değil de, ehil olmayan particilere, yarana, eşe dosta, yakınlarına dağıtmak.
3. “Önce ben, sonra partim, en sonra devlet, millet ve vatan…” diyen sürüngen politikacıların ve particilerin zihniyeti.
4. Devleti, ülkeyi arpalık gibi görmek; halka yolunacak kaz, sağılacak inek gözüyle bakmak.
5. Popülist ve partizan bir zihniyetle gerekenin ve ihtiyacın dört misli memur alan kafa.
6. Parti sistemini aşiret ağalığı sistemi haline getiren, genel başkanların ancak ölümle değiştiği feodal bir ortam meydana getiren ilkellik.
7. Ülkedeki dindar çoğunluğu sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, parya, zenci gibi görmek.
8. Türkiye halkının çeşitlilik içinde bir birlik teşkil ettiğini anlamayan dar kafalılık.
Cumhuriyete en fazla zararı hangi zümreler vermektedir?
Birinci taife: Militan, azgın, fanatik, saldırgan, din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti düşmanları. Bunlar cumhuriyeti dinsizlik olarak anlıyor. İslâm dinini, dindar Müslümanları cumhuriyet için bir tehdit ve tehlike olarak görüyor.
İkinci taife: Din sömürücüleri, mukaddesat bezirganları. Bunların dini imanı paradır. Nefs-i emmarelerine put gibi taparlar. Kendi şahsî menfaatleri, ihtirasları, nüfuzları uğrunda her haltı yerler. Müslümanları aldatırlar, kandırırlar, dine hizmet edeceğiz diye onları soyarlar. Şerlerinden Allah’a sığınırız, bu adamların İslâm’a ve Müslümanlara yaptığı kötülüğü kâfirler yapamaz. Lânet olsun böylelerine!
Üçüncü taife: Türk ve Müslüman gibi gözüken, gerçekte ise bambaşka bir kimliğe sahip olan, lâkin bu asıl kimliklerini saklayan ve ülkeyi, milleti birbirine katan bir zümre vardır. Bunlar muslih (iyileştirici, ıslah edici) gibi görünürler ama yaptıkları fesattan başka bir şey değildir. Bunlar Türkiye’yi kendilerinin bir Tekelistan’ı haline getirmek isterler.
Her sistemin, her düzenin, her rejimin bir etiği–ahlâkı olması gerekir. Kendilerini hiçbir ahlâk kuralıyla bağlı hissetmeyen politikacılar, medyacılar, büyük bürokratlar ve büyük iş adamları bulundukları memleket için yabancı düşmanlardan daha zararlı mahlûklardır.
Bir ülke hedonist felsefenin pençesine düştü mü, orada tek değer para ve seks oldu mu; toplum lükse, konfora, rahata, zevk ü sefaya bağımlı hale geldi mi, artık o memleket iflah olmaz.
Bir devletin bağımsızlığının sembolü kendi millî parasıdır. Bu parayı paçavra haline getirenler, ağızlarıyla ne kadar vatanseverlik edebiyatı yaparlarsa yapsınlar, en katmerli ve azılı vatan hainleridir. Millî para gidince bağımsızlık da gider.
Eğitim sistemi ve okullar genç nesillere bilginin ve kültürün yanında ahlâk ve karakter terbiyesi de vermekle mükelleftir. Ahlâk ve karakter terbiyesi veremeyen bir eğitim sistemi ülkesi için en büyük felaket ve âfettir. Bizde ne bilgi ve kültür verilebiliyor ne de ahlâk ve karakter terbiyesi.
Bir ideolojiyi devlet ve cumhuriyetle özdeşleştirmek, devlete ve cumhuriyete kasdetmek demektir. Günümüz dünyasında hiçbir ciddî, büyük, medenî devletin resmî ideolojisi yoktur. İdeolojiler devri kapanmıştır. Salazarizm, Frankizm, Nazizm, Faşizm, Bolşevizm tarihe karışmıştır. Resmî ideoloji taraftarları, saatleri 1930’larda durmuş adamlardır. Çağımız demokrasi, insan hakları, bilgi çağıdır. İdeolojiler devleti ve cumhuriyeti kösteklememelidir.
Türkiye demokrasinin beşiği değildir. Demokrasinin ne olduğunu bilmek ve öğrenmek isityorsak İngiltere’ye, İsviçre’ye, ABD’ye, Batı Avrupa ülkelerine bakmamız gerekir. Temel insan haklarının birincisi din, inanç, düşünce, inandığı gibi yaşama hakkı ve hürriyetidir. İnsan haklarıyla, demokrasiyle ilgili bütün temel ve evrensel metinlerde din ve inanç hürriyeti yer almaktadır. Laikliği bahane ederek bu hakları ve hürriyetleri çiğneyenler devlete, cumhuriyete, vatana, millete, tek kelime ile Türkiye’ye büyük zarar vermektedir.
Cumhuriyet rejiminde devlet bir put olamaz. Devletin üzerinde âdil hukuk vardır. Bir ülke ki, orada devletin üzerinde hukuk yoktur, hukukun üstünlüğü prensibi yoktur; aksine devletin, milletin, vatanın, hukukun, demokrasinin, millî iradenin, Meclis’in üzerinde ne olduğu iyi bilinmeyen bir “Derin Devlet” heyûlâsı, bir resmî ideoloji terörü vardır, orada cumhuriyet tehlikede demektir.
Müslüman kadınların ve kızların başörtüsüyle savaşmak cumhuriyete hizmet değil, ona bilinerek veya bilinmeyerek yapılan bir kötülüktür. Başörtüsü konusunda baskı ve zorlama yapanlar, “Biz bunu cumhuriyeti korumak için yapıyoruz” diyorlar ama dindar halk kitlelerini cumhuriyetten soğutuyorlar.
Zulmün en alçakçası ve şenii kanunların gölgesinde yapılandır. Tevfik Fikret boşuna haykırmamış: “Kanun diye, kanun diye kanun tepelendi…” Kanunsuzluklar, adaletsizlikler, demokrasiye aykırı baskılar, insan hakları ihlalleri cumhuriyetin lehine değil, son derece aleyhinedir.
Cumhuriyet demek, vatandaşların kendi vatanlarında güvenlik içinde, korkusuz yaşayabilmeleri demektir. Cumhuriyet, gölgesi ve himayesi altında yaşayan halka, mal, can, ırz, din güvenliği sağlar. Adalet, hürriyetten önce gelen bir değerdir. Hürriyetten yararlanmak için ona layık olmak, onun değerini idrak etmek gerekir. Adalet ise mutlaktır, herkese lazımdır. Hukuk ve adalet konusunda büyük aksaklıklar olan bir ülkede cumhuriyet tehlikede demektir.
Devlet ve cumhuriyet kimsenin babasının malı değildir. Türkiye hiçbir zümrenin çiftliği, Tekelistan’ı değildir. Bu ülke, bu devlet, bu cumhuriyet hepimizindir. Halk, çeşitlilik ve farklılık içinde bir bütündür. Devleti, cumhuriyeti, Türkiye’yi korumak ve yüceltmek isteyenler ahlâklı, yüksek karakterli olmaya mecburdur. Aksi taktirde temsilcilik iddia etmesinler. Hırsızlar, soyguncular, kokuşmuşlar, zalimler devlet, cumhuriyet, vatanseverlik edebiyatını bıraksınlar.
Devlete, Cumhuriyete, Türkiye’ye ancak ve ancak ahlâklı, faziletli, doğru, hikmetli, adaletli, ehliyetli, liyakatli kişiler ve kadrolar hizmet edebilir. 09 Eylül 2001