Kitab-ı Mukaddes Tartışması
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 10 Mart 2019
Güney Afrikalı Müslüman araştırıcılardan Ahmed Deedat, “Is the Bible God’s Word?” (Kitab-ı Mukaddes Tanrı sözü müdür?” adlı 64 sayfalık küçük kitabında Hıristiyanların “Kitab-ı Mukaddes” adını verdikleri ve ilahî vahye dayandığını iddia ettikleri külliyatın Allah sözü olmadığını, tarih içinde çeşitli yazarlar ve kâtipler tarafından meydana getirilmiş, içinde binlerce yanlış ve çelişki bulunan bir derleme toplama eser olduğunu, bazı Hıristiyan rahiplerin ve araştırıcıların şahâdet ve itiraflarına da dayanarak isbat etmişti. Ahmed Deedat’ın bu kitabına bir reddiye mahiyetinde olmak üzere Hıristiyan vatandaşlarımızdan Lütfi Ekinci ile misyoner John Gilchrist “Evet, Kitab-ı Mukaddes Tanrı Sözüdür!” ismiyle 304 sayfalık bir müdafaanâme yayınlamışlardır (Müjde Yayıncılık, İst. 1993). Adıgeçen kitapta Kur’an-ı Kerim’e de çatılmakta, birtakım yersiz ve gülünç iddialarda bulunulmaktadır.
Ben Deedat’ın kitabının İngilizce nüshasını okudum. 13’üncü sayfasına 8 Eylül 1957 tarihini taşıyan ve ABD’de New York’ta yayınlanmış “Awake!” adlı derginin bir sayfasını basmış. Yahova Şahitleri tarafından yayınlanan bu dergi “Kitab-ı Mukaddes’te 50 bin yanlış bulunduğunu” yazıyor. Lütfi Ekinci ve John Gilchrist bu iddiayı cevaplandırırken:
“Deedat, daha sonra, Yahova’nın Şahitleri denen ve Hıristiyan olmayan bir tarikatın…” (s. 83) sözlerini sarfetmişler.
Yahova Şahitleri Hıristiyan olduklarını iddia ediyor, bizim yazarlarımız onlar için “Hıristiyan değildirler” diyor. Hıristiyan dünyası işte böyledir. Onlarca büyük “Kiliseye”, yüzlerce orta “Kiliseye” ve binlerce küçük “Kiliseye” ve tarikata parçalanmışlardır. Hıristiyanların içinde, Teslis’i (Baba, Oğul, Ruhu’l-kuds üçlemesini) kabul etmeyen ünitaryenler bile vardır. Birinin ak dediğine, diğerinin kara dediği çok görülür. Asırlar boyunca birbirleriyle din savaşları yapmışlar, galip Hıristiyanlar mağlup Hıristiyanların canını çıkarmışlardır. Haçlılar Dördüncü Haçlı Seferi’nde Kudüs taraflarına giderken, yarı yolda Hıristiyanlığın ikinci merkezi olan ve Bizans imparatorluğunun başkenti bulunan Konstantinopl’u zapt etmişler, şehirde korkunç bir katliam ve zulüm yapmışlar, Hıristiyan kardeşlerinin canlarına kıymışlar, mallarını yağmalamışlar, kiliselerini bile talan etmişlerdir. Ciddî ve inanılır tarih kitapları bu yüzkızartıcı insanlık suçlarını anlata anlata bitirememektedir.
Bugün artık insaflı, ilmî zihniyete sahip, mantıklı Hıristiyan yazarlar Kitab-ı Mukaddes’in Tanrı sözü olmadığını, içinde çelişkiler bulunduğunu kabul ve isbat etmişlerdir. Eski ve Yeni Ahid’de vahiy olarak gelmiş, tahrife uğramamış bazı kısımlar ve cümleler bulunabilir. Ancak bütün olarak kesinlikle vahiy değildir. Kul sözüdür, kâtip sözüdür, içinde binlerce yanlış, tezat (çelişki) vardır.
Hiçbir Hıristiyan, Kitab-ı Mukaddes ile Kur’an konusunda Müslümanlarla tartışamaz. Hıristiyanlar arasında çok büyük oryantalistler, din tarihçileri, mukayeseli dinî araştırmalar uzmanları yetişmiştir. Ancak onların da, Kitab-ı Mukaddes’in Tanrı sözü olduğunu, Kur’anın ise olmadığı iddiasını isbata güçleri asla yetmez.
Müslümanlar çeşitli sebepler yüzünden geri kalmışlardır. Onların İbranice, Eski Grekçe, Latince, Aramice, Süryanice bilen uzmanları, araştırıcıları yoktur. Hıristiyanlığı tedkik maksadıyla kurulmuş ciddî ve büyük enstitüleri, araştırma merkezleri, ihtisas kütüphâneleri de bulunmamaktadır. Lakin Hıristiyanların kutsal kitaplarının muharref olduğu, yanlışlarla dolu bulunduğu hususu çok kolay isbat edebilir. Çünkü artık son elli seneden beri, içlerinde papazların da bulunduğu birçok Batılı âlim, uzman, araştırıcı Hıristiyanlığın dogmaları, kutsal metinleri hususunda gerçekleri ortaya koymuşlardır. Müslümanların bunları yayınlamaları, tercüme etmeleri, bu konuda derlemeler yapmaları yeterlidir. Yazık ki, İslâm dünyası bunu da yapamamaktadır.
Türkiye’de bir sürü islâmî cemaat, hizip, fırka, baronluk, tarikat, grup var. Bunlar elli yıldan beri İslâm’a hizmet edeceğiz, dinî faaliyet yapacağız diye milyarlarca dolar hayır hasenat, yardım parası toplamışlardır. Maalesef bu paralarla, asıl yapılması gereken hizmet ve faaliyetler yapılmamıştır. Türkiye Müslümanlarının şimdiye kadar çok ciddî, çok güçlü, çok vasıflı, çok üstün bir “Hıristiyanlık Araştırmaları Enstitüsü” kurmaları, yeterli sayıda zeki ve istidatlı Müslüman gençlere burslar temin ederek onlara İbranice, Eski Grekçe, Latin ve sair gerekli dilleri öğrettirmeleri, onları Hıristiyanlık teolojisi ve tarihi konusunda uzman olarak yetiştirmeleri gerekirdi. Bu yapılamamıştır. Çünkü Müslümanların başına bela olan gecekondu, kırsal kesim, taşra, varoş zihniyeti, marjinallik onları bu gibi hayırlı faaliyetlerden alıkoymaktadır. Zeka özürlü hizmetkârlar ülke çapında on binlerce cami helâsı yaptırmışlardır da, bir tane bile araştırma enstitüsü kuramamışlardır. Yazıklar olsun!
Gaflet, hiyanet, şaşkınlık hâlâ devam ediyor. Türkiye’de kin ve nefretten ağızları köpürmüş, gözleri dönmüş birtakım ateistler caddelerde, meydanlarda “Kahrolsun Şeriat!” diye uluyarak mukaddes dinimize meydan okumakta, çirkin nümayişler yapmakta, fakat bunlara karşı milyarlarca dolarla oynayan islamî cemaatler ve baronlar hiçbir yasal müdafaada bulunmamaktadır.
Müslümanların milyarlarca dolarlık hayır, hasenat, yardım, hizmet paraları, bağışları birtakım din baronlarının yahut zekaları ve kültürleri yetersiz saf adamların elinde çar çur edilmiştir. Bu israf, bu yanlış yatırımlar hâlâ devam etmektedir.
Ben şimdiye kadar çok yazdım. Tekrarlıyorum:
1. Millî Mücadele ve Mustafa Kemal Araştırmaları,
2. Türkiye Yahudilerini ve Sabataistleri İnceleme Enstitüsü,
3. Ermeni Tarihi ve Kültürü Araştırmaları,
4. Stratejik Araştırmalar,
5. Rumlarla ve Yunanistan ile ilgili Araştırmalar,
6. Hıristiyanlık Araştırmaları,
7. İslâm Mimarisi ve Şehirciliği Araştırmaları,
8. Dünya çapında bir İslâmî Bilgi Bankası,
9. İslâmî kılık, kıyafet, serpuş konusunda araştırma yapacak bir enstitü,
10. Birkaç milyon kitabı ve belgeyi ihtiva edecek büyük bir kütüphane kurulmalıdır. Bunlar olmadan İslâm dâvası yürümez. İslâm dâvası şarlatanlıkla, soytarılıkla, din sömürüsüyle, arivizmle, demagoji ile, câhil kütleleri uyutup afyonlayıp soymakla, on binlerce cami helâsı yaptırmakla; ibadet yerlerine ışıldak, fırıldak, zırıldak, kalorifer, yel makinası koymakla; çirkin beton binalar inşa etmekle, bol şerefeli uzun minareler dikmekle, kültürü ve yeterliliği olmayan hâfız orduları yetiştirmekle yürümez.
Hıristiyan misyonerleri İslâm’a, Kur’ana saldırıyor ve Müslümanlardan milyarlarca dolar hizmet parası toplayan din baronları, dünyanın öbür ucunda müesseseler kuran ve Karun gibi imkana sahip din büyükleri maalesef hiçbir tepki göstermiyor. Baht utansın! 31 Aralık 1998 Perşemb