Kitapsız Derin Devlet
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 10 Mart 2019
Hayli kültürü olan bir zat, Derin Devlet’in merkezine girmiş. Onu en fazla hayrette bırakan şey, Derin Devlet’in beyni olan yerdeki kütüphanenin yetersizliği olmuş. Dünyada her yıl yüz kadar çok önemli kitap yayınlanıyor. Siyaset kültürü, tarih, insanlığın bugünkü durumu, geleceği, genel strateji ve sair konular üzerinde. Bunları büyük araştırıcılar, büyük akademisyenler, büyük düşünürler kaleme alıyor. Her ülkenin büyük beyinleri bu eserleri okuyor. Bizimkilerin kütüphanesine yıllar var ki, böyle eserler girmiyormuş, alınmıyormuş.
Dinden, dinî sistemden hoşlanmıyor ama kendileri de bir ideolojiyi din gibi benimsemişlerdir. Onların dogmalarına, inançlarına ideoloji bile denemez. Sistem ve nizam da değildir. Birkaç perakende vecize, o kadar.
Derin Devletçiler statükocudur, tutucudur, son derece muhafazakârdır. Temel insan haklarıyla ilgili bütün metinlerde din ve inanç hürriyetini koruyan maddeler vardır.
Evet dünyada din üzerine, tarih felsefesi üzerine; siyaset kültürü, sosyoloji, fütüroloji üzerine nice önemli ve ilmî seviyesi yüksek kitaplar yayınlanıyor. Geleceğe ait senaryolar tahmin ediliyor. Dünya bir tarafa gidiyor. Bizim statükocu Derin Devletçilerin bunlardan haberi yok. Bütçeleri muazzam ama bu bütçede ilme, araştırmaya, kitaba, felsefeye, yüksek düşünceye ayrılmış bir fon yok. Derin Devlet İslâm ve Müslümanlar konusunda yaptığı istihbarat çalışmalarına trilyonlar harcıyor. Ajanlar, casuslar, cihazlar, bürolar, masalar, dosyalar, bir ordu kadar kalabalık istihbarat personeli… Bütün bunlar neye yarıyor, ne faydası var?
Bazı vatandaşların günahları, zayıf tarafları, pislikleri ile ilgili dosyaları hazırlamak için büyük gayretler sarfediliyor, büyük meblağlar harcıyorlar. Bunların Türkiye’ye ne yararı oluyor?
Şişelerin dışında kocaman bir dünya var. Tarih var, ilmî araştırmalar var, felsefe var, stratejik araştırmalar var.
Kişi biraz İngilizce bilmekle adam olmaz. Kendi milletinin, ülkesinin, devletinin kimliğine, kişiliğine, kültürüne, tarihî devamlılığına, medeniyet mirasına karşı çıkmakla ne kazanacaklar? Sovyet ideologları, bürokratları, istihbaratçıları, despotları yetmiş küsur yıl sonra pes etmediler mi? Stalin’in yıktırdığı tarihî kilise Kızıl Meydan’a tekrar inşa edilmedi mi?