Pazartesi

Vatandaş yüksek tahsil yapmış, bir diploma almış. Fakülteyi bitireli onbeş sene olmuş; evi var, yuvası var, eşi, çocukları var. Yazlığı var, lüks otomobili var, parası var, işi var, eşi dostu var, çevresi var. Arada bir lüks lokantalara giderek pahalı yemekler yiyor. Bu adamcağız hayatından memnun. Memnun ama büyük bir kusuru var: Zat-ı Muhteremimiz onbeş senedir bir tek kitap okumamıştır. Evet bir tek kitap…

  • Edebî kitap okumamıştır,
  • Tarihî kitap okumamıştır,
  • Düşünce kitabı okumamıştır,
  • Dinî (kendisi dindardır) kitap okumamıştır,
  • Velhasıl bir tek faydalı, değerli, kalıcı kitap almamış ve okumamıştır.
  • Evinde en pahalısından bir televizyon cihazı,
  • Çok lüks bir buzdolabı,
  • En son model kurutmalı çamaşır makinası,
  • Bulaşık makinası,
  • Ekmek pişirme makinası,
  • Meyve suyu sıkma ve sebze doğrama makinası,
  • Ve daha bir sürü elektrikli ve elektronik cihaz bulunmaktadır.

    Banyo ve tuvaletini görseniz şaşarsınız. Nemrud’un ve Firavun’un saraylarında bile böyle lüks hela ve banyo yoktu. Yerler pembe ithal granit, jakuzi en lüksünden, musluklar en pahalısından, duvarlar fayans, her taraf parfüm kokuyor. Raflarda çeşit çeşit kozmetik eşya. Kremler, şampuanlar, losyonlar, nemlendiriciler, boyalar…

    Ve bu zatın evinde kütüphane yoktur, kitap yoktur! Onbeş senedir bir tek ciddî, faydalı, değerli, kalıcı kitap almamış ve okumamıştır. Hiçbir şeye yanmam bu kişi kendisini okumuş, seçkin, aydın, yüksek kültürlü bir vatandaş sanmaktadır. Bu zatın zekası ve aklı maddî menfaat, para, gelir, avanta konusunda çok iyi işlemektedir ama kültürel konularda zihni dumura uğramıştır.

    Euro, Dolar, Yeni Türk Lirası, altın, gümüş denildi mi gözleri açılmakta, ansefalogramında şiddetli titreşimler olmaktadır ama:

  • Lisan ve edebiyat,
  • Tarih,
  • Düşünce cereyanları,
  • Medeniyet ve kültür,
  • Mimarlık, dekorasyon, süsleme,
  • Şehircilik,
  • Dünyada olup bitenlerin içyüzü… gibi konulara geçilince hiç ilgi göstermemektedir.

    Sizin anlayacağınız bizim “Bay Vaktiyle Okumuş”, onbeş senedir kitap okumadığı için zekâ özürlü yahut geri zekâlı duruma düşmüştür. Düşmüştür de bundan haberi yoktur.

    Kaç kere yazdım:

    Japonya’da yılda adam başına 22 kitap düşüyormuş. Bizde ise 6 adama bir kitap… Rezalet, rezalet, rezalet… Türkiye niçin Japonya gibi ilerleyemedi, kalkınamadı, güçlü ve üstün olamadı? Çünkü ilme, kültüre, sanata, tefekküre, kitaba, hikmete (bilgeliğe) önem vermiyoruz.

    Biz bunları bırakmışız, aklımız fikrimiz cep telefonlarında, televizyon yayınlarında, günlük gazete dedikodularında, lüks otomobillerde. Bunları medeniyet, ilerleme sanıyoruz. Feci şekilde aldanıyoruz.

    Müzelere gidiniz ve görünüz; bundan dört bin yıl önce, kağıdın ve parşömenin bilinmediği çok eski çağlarda Mezopotamya’da kilden (topraktan) tabletler üzerine çivi yazısıyla belgeler yazılıyormuş ve onlar fırında pişirilerek sağlamlaştırılıyor ve saklanıyormuş. Benim kütüphanemde 1898’de Amerikan Pennesylvania Üniversitesi’nin yayınladığı bir kitap var. Adı geçen üniversite o tarihte Türkiye’ye ait olan Babilonya’da arkeolojik kazılar ve araştırmalar yapmış. Bir hayli eski tablet bulunmuş, bunların üzerinde çivi yazısıyla metinler varmış. Bunları bir külliyat halinde bastırmışlar. Hem tabletlerin asıllarının fotoğraflarını koymuşlar, ayrıca ressamlara ve uzmanlara aynısını çizdirtmişler, hem de İngilizce tercümelerini koymuşlar. (Cilt kapağında “Business Documents of Murashû Sons” yazıyor.)

    Yazıklar olsun ki, biz dört bin yıl sonra kitaba, yazıya ilk çağ insanları ve toplumları kadar değer vermiyoruz. Müslümanların geri kalmalarının ana sebeplerinden biri de ilim, irfan, kültür, araştırma, eğitim, okuma sahasında; başka medeniyetlere mensup toplumların çok aşağısında olmalarıdır.

    Dinimiz bize ne emr ediyor, biz ne yapıyoruz.

    “İlim erkek kadın her Müslümana farzdır.” (Hadîs)

    “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz.” (Hadîs)

    “İlim Çin’de bile olsa gidip öğreniniz.” (Hadîs)

    Kur’ân ne diyor:

    “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”

    Müslüman gece gündüz bilgi edinmelidir, okumalıdır. Nasıl bilgiler, nasıl kitaplar, nasıl bilgilenmeler?

  • Bir kere: Faydalı olacaklar.
  • İkincisi: Değerli olacaklar.
  • Üçüncüsü:Kalıcı olacaklar.

    Peygamberimiz “Ya Rabbi, faydasız ilimden Sana sığınırım” buyurmuşlardır.

    Müslüman öncelikle dinini öğrenecek, Şeriatını öğrenecektir. Her Müslümanın mutlaka bilmesi gerekli ve lüzumlu olan dinî bilgilere “İlmihal” denir.

    Müslüman, ahlâk ile ilgili bilgileri, kendisine yetecek derecede öğrenmekle vazifelidir. Yapmakla, amellerle, davranışlarla ilgili bütün bilgiler ahlâk denilen ilme dahildir. Mesela, Müslüman borç ödemenin farz olduğunu; ödemekte sıkıntı çekene mühlet verilip kolaylık gösterilmesinin vâcip olduğunu bilecektir.

    Birtakım sahte dindarlar, yalancı sofular, acı hacılar var. Bunlar vadeli senet (bono) verirler, vadesi gelince ödemezler, çek yazarlar, çekleri karşılıkız çıkar. Alacaklı alacağını istemeye gider, çirkin çirkin sırıtılırlar, “Allah bana, ben sana…” derler. Bu herifler, dinimizde borç ödemenin ne kadar önemli olduğunu bilmiş olsalardı, mülklerini satarak bile borçlarını öderlerdi.

    Adam doktor, mühendis, avukat, işletmeci, sanayici olmuş. Bu mesleklerin kendisini kurtaracağını, adam edeceğini sanıyor. Kitap okumadan, hoca ve üstadlardan ders almadan, ilim ve irfan edinmeden adam olmak ne mümkün.

    Ehlullahtan büyük bir zata sormuşlar:

    “Ölümünüze bir saat kaldığını size bildirseler ne yaparsınız?”

    “İlim öğrenirim…” cevabını vermiş.

    Bu devirde İslâm medreseleri yok, tasavvuf dergâhları kapalı… İlim ve irfan öğrenmek için tek yol faydalı, kıymetli, kurtarıcı kitaplar okumak. Bunu da yapmazsak cehalet karanlıkları içinde yolumuzu şaşırırız. Nitekim de şu anda nicemiz şaşkın vaziyette kalmıştır.

    Bu yazımı mütalaa buyuran değerli kardeşlerime sesleniyorum:

    1. Evinizde kütüphaneniz varsa, onu faydalı, değerli, kalıcı kitaplarla zenginleştiriniz, aylık bütçenize kitap, kültür, sanat faslı koyunuz.

    2. Her gün faydalı, değerli, kalıcı kitaplar okuyorsanız, bundan sonra daha çok okuyunuz.

    3. Bütçeniz, geliriniz müsait ise yakınlarınıza, dostlarınıza yararlı, değerli, kalıcı kitaplar hediye ediniz.

    4. Kafa karıştırıcı, zararlı, fasafiso kitaplar ve yazılar okumayınız.

    Hiç kimse “Ben doktorum, ben mühendisim, ben işletmeciyim, ben sanayici veya tâcirim” diye kendisini kitaptan, okumaktan, ilim ve irfan edinmekten uzak tutamaz.

    Orta hallilerimizin şahsî kütüphanelerinde bile en az bin kitap olmalıdır. Bin kıymetli, faydalı, kalıcı kitap… Kitaplar, okumak için yazılmış ve basılmıştır. Mutlaka kitap okuyunuz. Alıp bir kenara koymakla kitap turşusu yapmış olursunuz.

  • Daha çok kitap,
  • Daha çok okuma,
  • Daha çok öğrenme,
  • Her gelen günümüzün, geçen günümüzden ilim, irfan, hikmet ve kültür bakımından ileride olması,

    Faydalı kitaplar… Değerli kitaplar… Kalıcı kitaplar… Bizlere dünya ve ahiret saadeti kazandıracak kitaplar… Kitap, kitap, kitap… 15 Şubat 2005