Kıyametlere Hazır Olunuz…
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 21 Aralık 2018
İki tür kıyamet vardır.
İnsanın ölümü onun küçük kıyametidir. Devletlerin batışı, büyük savaşlar, katliamlar (soykırımlar), büyük âfetler, büyük zelzeleler, barbarların istilâları ve yakıp yıkmaları, öldürmeleri de hep birer küçük kıyamettir. Bir de, dünyanın ve insanlığın sonu olan büyük Kıyamet vardır ki, henüz vuku bulmamıştır ama gelip çatması yakınlaşmıştır. (Bu asıl Kıyameti kapital K harfi ile yazıyorum.)
, Bizans’ın kıyameti olmuştur. O tarihte İstanbul’da bulunan
(doktor)
şehri Türklerin kuşatması esnasında
yazar. Ay uzunca bir müddet tutulmuş, iklim değişmiş, anormal ve şiddetli havalar olmuş, gökte garip ışıklar görülmüş, güneşin doğuşunda ve batışında alışılmamış manzaralar oluşmuş.
kısa bir müddet önce de güneş tutulmuştu. Hattâ bunu gözlemek için dünyanın çeşitli ülkelerinden gazeteciler ve gözlemciler gelmişti. Gök hadiseleriyle, iklim değişiklikleriyle; alışılmamış, görülmemiş normal dışı hadiselerle küçük kıyametlerin yakın alâkası vardır.
olağanüstü bir hadisedir. Bakalım peşinden ne gelecek? Büyük İstanbul depreminin eli kulağında olduğu söyleniyor. Şehirde üç milyon bina varmış. Bunun
50 bin bina ise şiddetli bir depremde yassıkadayıf gibi çökecekmiş.
Resmî ağızlar büyük depremde İstanbul’da
söylüyor.
(En fazla 70 bin)
Bu ne biçim bir tahmindir?
(inşaallah olmaz)
Evvelce de yazmıştım, bir süper devlet yardım bahanesiyle ülkemizin bir kısmını
Belki de, başka bir süper devlet bunu kabul etmeyecek, savaş çıkacaktır.
ve onun patlama ihtimali de büyükmüş.
Zelzeleler arttı, kasırgalar tayfunlar… Volkan patlamaları… Su baskınları…
Irak savaşı, Afganistan savaşı, Filistin, Somali, Çeçenistan…
Gökte geceleri garip hadiseler oluyor.
Ne olduğu açıklanamayan ateş topları… Küçük kıyametlerden, büyük kıyametten önce
çok artacakmış. Artmadı mı?
Onlar mütemadiyen “Bir şey olmaz, bir şey olmaz, bu söyledikleriniz hurafedir” deyip dururlar. Dünya batarsa başka bir yıldıza veya gezegene giderlermiş.
İstanbul, Türklere verilmiş bir emanettir. Emanetin hakkı verilmezse, emanete hıyanet edilirse geri alınabilir. Ateistlerin bu dediklerimi kabul ve tasdik etmeleri zordur da, Müslümanlar bu sözlerime itiraz edebilirler mi?
İstanbul’u çok seven, kıymetli İstanbul kitaplarından oluşan bir
(Ayasofya’nın arkasındaki Soğukçeşme sokağında) kuran, İstanbul’a hayli hizmet eden, İstanbulla ilgili nice kitaplar yazmış olan
ne demiş? “Göreceksiniz, bir gün gelecekler ve İstanbul’u elimizden alacaklar…”
(Radikal gazetesinde Mine Kırıkkanat’ın, Gülersoy’un ölümünden birkaç gün sonra yazdığı yazıdan. Tarih: 7 Temmuz 2003)
Sonra ne olacak?
Mehdi hazretleri zuhur edecek, korkunç savaşlar olacak, yüz kişi savaşa gidecek ancak biri sağ olarak dönecek, yer yerinden oynayacak. İsa Mesih aleyhisselâm dünyaya nüzul edecek, İslâm’ın altın çağı başlayacak, putlar yıkılacak,
Ondan sonra…
, sonra yine fesat ve azgınlık başlayacak ve
Cenâb-ı Hak Müslümanları âhir zaman fesat ve fitnelerinden korusun. Gafil olmayalım. Dünyaya aldanmayalım. Bugünkü hırsızlıklar, rüşvetler, riba salgını, lüks, israf, aşırı tüketim, her türlü fuhşiyat, nifak ve şikak, isyan ve tuğyan, yaygın ve yoğun haram yeme, bin türlü beyinsizlik ve kuduzluk kıyametlerin ve Kıyamet’in alametlerindendir. Uyanık olalım,
Nefislerimizi putlaştırmayalım.
Selâm hidayete tabi olanların üzerine olsun.
İtikadını tashih etmektir. Beş vakit namaz kılmaktır? Peygamberi ve onun vekil ve halifelerini her umurda önder, reis, kaid kabul etmektir. Zekatını dosdoğru vermektir. Nefsiyle ve küffarla cihad etmektir.
Kur’ân’a, Sünnete, şeriata hıyanet eden bir kavim iflâh olmaz. Azgınca ve kuduzca haram yiyenler iflâh olmaz. Ribacılar iflâh olmaz. Allah’ın sınırlarını küstahça ve çekinmeden çiğneyenler iflâh olmaz. Fasık-ı mütecahirler iflâh olmaz. Ümmet arasında fitne ve fesat çıkartanlar, Müslümanları birbirine düşürenler iflâh olmaz. Yularlarını toptan Şeytanın eline verenler iflâh olmaz. İlâhî hükümlerle hükm etmeyenler iflâh olmaz.
Kendimize gelmek için mühlet ve fırsat var mı? Olmaz olur mu? Güneş Batı’dan doğmadıkça, Kıyamet başlamadıkça tövbeler kabul olur. Bazılarını öfkelendirecek, bazılarını üzecek şeyler yazdım. Bunları mutlaka yazmam gerekirdi, mecburdum. Bütün muteber din kitaplarımızda açıkça belirtilmiş olan uyarıların özetini (haddim olmayarak) yazmış bulunuyorum. Cenâb-ı Hak akıbetimizi hayr eylesin. 25 Nisan 2010 Pazar