Kızılderililer
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 13 Ocak 2019
Çarşamba
Dünyanın en acınacak, en kötü durumda bulunan kavmi Kuzey Amerika Kızılderilileridir. Onlar kendi vatanlarında sürgün olarak yaşamakta, “Reserve” denilen bölgelerde varolmak mücadelesi vermektedirler.
Fransızca GEO dergisinin 1996 Aralık tarihli ve 214 sayılı nüshasında Kızılderililerle ilgili röportajdan aldığım bazı bilgileri aşağıda okuyacaksınız:
(1) (Bir Kızılderili beldesini anlatıyor) Yüzde doksan işsizlik. Rekor miktarda intihar. Dünyanın en gelişmiş ülkesinin ortasında bir Üçüncü Dünya…
(2) Onyedinci yüzyılda altı ile oniki milyon Kızılderili yaşıyormuş bugünkü ABD topraklarında. Kırıla kırıla üç milyon kalmışlar.
(3) 29 Ekim 1890 tarihindeki Wounded Knee yenilgisi Kızılderililerin sonu olmuş.
(4) Ancak 1924’te “Indian Citizenship Act” ile Kızılderililere Amerikan vatandaşı olma hakkı tanınmış. Lakin 1948’e kadar Arizona ve Yeni-Meksika, 1956’ya kadar Utah eyaletleri bu hakkı tanımamış.
(5) Amerika henüz bağımsızlığını kazanmadan önce İngiliz idaresi Pequot Kızılderililerini Bermuda adasına köle olarak sürmüş. Orada kendi anadilini konuşanları ya öldürüyorlarmış, yahut dillerini kesiyorlarmış.
Şu anda Kızılderililerin yarısından fazlası şehirlere göçmüş, Reservlerde, yarıdan azı kalmış.
Kızılderililere karşı takip edilen siyaset:
(1) Fakir ve imkansız bırakmak.
(2) Tahsilsiz ve cahil bırakmak.
(3) Alkol tüketimini, alkolizmi alabildiğine yaymak.
(4) Uyuşturucuya alıştırmak.
(5) İşsiz bırakmak.
(6) Yüzlerce kabileye ayrılmış, son derece parçalanmış ve bölünmüş, birbirlerinden kopuk halde muhafaza etmek.
ABD şu anda Irak’ta, Afganistan’da sözde hürriyet ve barış için savaşıyor; kadın, çocuk, ihtiyar, hasta, yaralı, gayr-i muharip demeden öldürüyor. Kendi ülkesinin asıl sahipleri olan Kızılderilileri de bu şekilde kırmıştır.
Kızılderililerin ve iki Amerika’daki yerlilerin kırımı ve yok edilmesi insanlık tarihindeki en büyük katliamdır.
Başta İslâm dünyası olmak üzere bütün insanlık alemi Kızılderililere yardım elini uzatmalıdır. Bu konuda hatırıma gelen bazı fikirleri aşağıda sıralıyorum:
(Bir) Yüz kadar çok zeki, çok kabiliyetli, çok istidatlı, çok ahlaklı ve karakterli Kızılderili çocuğu seçilerek, bunlar başta Türkiye olmak üzere okutulmalı, yetiştirilmelidir.
(İki) Bu faaliyete gayr-i meşru, gayr-i ahlakî hiçbir şey karıştırılmamalıdır. Gaye sadece onların bilgi, aksiyon ve estetik bakımından vasıflı, güçlü, üstün olmalarını sağlamaktır.
(Üç) Kesinlikle Amerikan düşmanlığı yapılmamalıdır.
(Dört) Kızılderililerin haklarını savunabilmek için, onların kendi vatanlarında insan gibi yaşayabilmeleri için gereken bilgiyi, gücü sağlamak.
(Beş) Kızılderililerin diğer Amerikan vatandaşları kadar hakka ve imkana ve fırsata sahip olmaları için çareler ve çözümler aramalarına ve bunları hayata geçirmelerine yol açmak.
Amerika’daki birtakım Kızılderililerin Müslüman olduklarını duydum, memnun oldum.Biz Türkiye Müslümanlarının durumu pek parlak değildir ama yine de onlara elden geldiği kadar yardım etmemiz, destek vermemiz gerekir. Bu hususta neler yapabiliriz?
Uzun yıllar Amerika’da bulunmuş, İngilizceyi çok iyi derecede bilen ve yazan bir dostum Kızılderililer konusunda uzman sayılacak derecede bilgiye, birikime sahiptir. Kendisinden rica edeceğim, bu konuda birkaç yazı kaleme alsın, bunlar yayınlansın, Türkiye kamuoyu bu konuda az da olsa aydınlansın.
Türkiye Müslümanları Meksika’daki, Orta Amerika’daki, Güney Amerika’daki yerli halkla ilgilenmelidir. Bu konuda kitaplar, broşürler yayınlanmalıdır.
Gerçek hürriyet, gerçek barış İslâm’dadır, İslâmla sağlanır.
Müslümanların, bilhassa Osmanlıların yerli halka karşı muamelelerine bakınız. Ne kadar insanca, ne kadar merhametli.
Bir ülkeyi feth eden, orasını Darü’l-İslâm haline getiren Müslümanlar, yerlilere karşı şu siyaseti takip etmişlerdir:
(A) İslâm dinini kabul edenler, fâtih Müslümanlarla aynı haklara sahip oluyorlardı.
(B) Eski dininde kalmak isteyenler Zimmî (Korunmuş) statüsüne giriyorlar ve cizye ödeyerek güven ve barış içinde yaşayabiliyorlardı.
Peki Müslümanlar niçin savaş yapıyordu?
İslâm barışını ve nizamını götürmek için…
Bugün Amerika ve müttefiki İngiltere Irak’ta savaşıyorlar. Bu İslâm ülkesine niçin saldırdılar? Kendi barışlarını orada hakim kılmak için. Onların kendi barışları için savaş açmaya, Müslümanları ezmeye, öldürmeye hakları oluyor da, Müslümanların İslâm barışı için savaşmaya niçin hakları olmuyor?
İslâm’ın ilk halifesi Hazret-i Ebûbekir’in Suriye ordusuna gönderdiği bir talimatname vardır. Bunda:
– Manastırlarda, kiliselerde kendi halinde ibadet eden papaz ve keşişlere dokunmayınız.
– Meyve ağaçlarını kesmeyiniz.
– Gayr-i muharip (savaşçı olmayan) halka ilişmeyiniz… gibi son derece insanî emirler yer almaktadır.
Müslümanların yaptıkları barış savaşları ile bugünkü Amerika’nın yaptığı barış ve hürriyet savaşı mukayese edilecek olursa, Müslümanların savaşlarının son derece insanî, ahlakî, insaflı olduğu gün gibi meydana çıkacaktır.
Amerika’da ezilenler, kırılanlar, acı çekenler sadece yerli halk, Kızılderililer, Aztekler, Mayalar, şunlar bunlar olmamıştır. Orada bir de zenci köleler faciası yaşanmıştır. Afrika’dan topladıkları köleleri yelkenli gemilere doldurmuşlar, feci şartlar altında yapılan bu yolculuk esnasında ölenleri denize atmışlar, geri kalanları parayla satmışlardır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde 19’uncu asırda yaşanan kanlı ve ateşli iç savaş niçin çıkmıştır? Zenci köleler yüzünden çıkmıştır. Güney eyaletleri köleliğin kaldırılmasını istemiyorlardı. Bu yüzden Beyazlar yıllarca gırtlaklaştılar, birbirlerinin kanını akıttılar, kendi şehirlerini yakıp yıktılar. İslâm tarihinde böyle bir rezalet var mıdır?
Bugün Irak’ta, Amerikalı ağabeyleri ile birlikte barış ve hürriyet için savaşan İngiltere 19’uncu asırda Çin İmparatorluğu’na karşı iki kere “Afyon Savaşı” yapmıştır. İngiltere Çin’e bol miktarda afyon gönderiyor, bu yolla büyük para kazanıyordu. Çin halkı bu afyonları tükete tükete perişan olmuş, bitmişti. Çin imparatoru halkının selameti için afyon ticaretini yasakladı. Sen misin bunu yapan? İngiltere Çin’e savaş açtı ve saldırdı? Kanlar döküldü, canlar yakıldı, şehirler yandı yıkıldı. Nihayet anlı ve şanlı Büyük Britanya İmparatorluğu savaşı kazandı ve eskisi gibi gemiler dolusu afyon Çin’e gönderildi. Çinliler afyon çekerek mayıştılar, İngilizler daha zengin oldular.
Amerika kıt’asını Müslümanlar keşf ve feth etmiş olsalardı, bugün orada Kızılderililer ve diğer yerli halk çoğunlukta olacaktı.
Amerika’nın Afganistan’da ve Irak’ta başlattığı barış ve özgürlük savaşları (Sırada hangi İslâm ülkeleri var?) dünya tarihinde yeni bir çığır açmıştır. Müslümanların kendilerini koruma hakları vardır. Onlar da bir gün gelecek, kendi barışları, kendi “Paxları”, kendi nizamları ile savaşacaklardır. Amerikalı Evangelistlerin böyle bir şeye hakları var da Müslümanların yok mudur? 21 Temmuz 2005