KOKUŞMUŞLUK
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 01 Kasım 1991
Süleyman Demirel, son seçim kampanyası esnasında halkımıza, yolsuzlukların üzerine gideceğine dair kesin söz vermiş bulunmaktadır. Bu husustaki beyanları «tevâtür beyyinesi” ile sâbittir. Çünkü bütün iletişim vasıtaları, basın, televizyon, radyolar, mitinglerdeki yüzlerce konuşması, bunları doğrudan doğruya yahut dolaylı olarak takip eden milyonlarca vatandaş onun bu vaadinin şâhididir.
Türkiye’de çok yaygın ve vahim bir kokuşmuşluk (corruption) vardır. Hırsızlık, rüşvet, hazine soygunu, fon talanı, bir milyara yapılacak bir işi alavere dalavere ile beş milyara yapma, borsa dolandırıcılıkları, hayalî ihracat soygunculukları, terlik ihracatı ile şipşak âniden çıkartılıp binlerine milyarlar kazandırmalar, birtakım «yerleri» para ile satmalar, lüzumsuz ithalâta yeşil ışık yakarak hem dövizleri çarçur etmeler hem bundan komisyonlar almalar. Hangi birini sayayım? Listesini yapmağa kalksam bütün gazete yetmez.
İşin özeti şudur: Bugün Türkiye’de çakılan her çivide karanlık bir taraf vardır. Kokuşmuşluk bütün toplumu, bu bilhassa kamu kesimini sarmıştır.
Enflasyonun bir sebebi de bu genel ve büyük soygundur. Denk bütçe kurulamamasının ana faktörünü resmî harcamaların karanlık tarafında aramalıdır. Vatandaş bir bina yaptırıyor, yüz milyona mal ediyor; aynı işi kamu kesimi ”eşyüz milyona yaptırıyor. O ülkede bütçe açık vermez de ne verir? Ya, sayısını kimsenin bilmediği Alibaba mağarası fonlar…
İkinci Meşrutiyetten sonra, İstanbul’da Hilmi Kitabevi tarafından yayımlanmış bir kitap vardır: «Felâketlerimiz Esbabı, Haramyiyicilik». Bu kitabın ismi, aktüelliğini bugün de korumaktadır. Türkiye’yi kara para, haram akçe istilâ etmiştir.
Gazeteler, dergiler yolsuzluk, soygun, talan hikâyeleri ile doludur. Rüşvet dedikoduları ayyuka çıkmıştır. Parayı bastırdın mı, gerçekleşmeyecek yolsuzluk yoktur. Boğaz sırtları, kanun ve nizamlara rağmen nasıl kaçak yapılarla dolmuştur? Normal ve meşru bir kazancı olmadığı halde birtakım adamlar, madamlar, çocuklar az zamanda nasıl mültimilyarder olabilmişlerdir? Büyük bir görevlinin oğlu, Amerika’daki bir sinema şirketinin yarı hissesini almak için 400 milyon dolar (iki milyon) lira ödemek teklifini nasıl yapabilmiştir?
Basın bu kokuşmuşlukların üzerine tam mânâsıyle gidememektedir. Çünkü bazı büyük gazetelerin, bazı iri gazetecilerin de alengirli işleri vardır. Bugün servetleri trilyonlarla ölçülen muharrirler vardır. Bu dev malvarlıklarına nasıl sahip olmuşlardır? Basın alanında yekûnu trilyonlara varan çok câzip krediler dağıtılmaktadır. Kokuşmuş güçler, büyük basının bazı unsurlarını bu paralarla kıskıvrak bağlamışlardır.
Türk televizyonu, yolsuzlukların üzerine gidemez. Çünkü kapıkuludur.
Süleyman Demirel’in milletimize yaptığı, yolsuzlukların üzerine gitme vaadini, halkımız asla unutmamalıdır. Seçimi kazandıktan sonra, Demirel’in gailesi çoğalacak, meşguliyetleri artacaktır. Bu kadar meşagil ve gavail içinde, yolsuzluklarla uğraşmaya vakit bulamayabilir. Halk ona bu vaadini daima hatırlatmalıdır. Ben bugün, milletin bir ferdi olarak, kendi imkânlarımla bu sütundan ona bu vaadini hatırlatıyorum. Bunu zaman zaman tekrarlayacağım.
Hem, yolsuzlukların üzerine gitmek okadar kolay değildir. Büyük hırsızlarla öyle kolay uğraşılmaz. Ziya Paşa ne güzel söylemiş:
Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efraz
Birkaç kuruşu mürtekibin cây-ı kürektir!
Bundan dört beş sene önce bir kurban bayramı arefesinde, gazetelerde şöyle bir haber yayınlanmıştı: Fakir bir genç kız, canı çok çektiği için ağlrtyıp sızıldanan küçük kardeşine vermek üzere manavdan bir şeftali çalmış, sonra yakalanmış, tutuklanıp ceza evine konulmuştur.
Yoksulları böyle cezalandıran düzen, büyük hırsızların, hazine talancılsırının, seçkin-saygın ’Very Important’ haramilerin de yakasına yapışabilmelidir.
Türk halkı protesto, lânetleme konusunda aktif ve işbitirici değildir. Bizim kütlelerimiz kötü bir iş gördüklerinde hemen kâğıda kaleme sarılıp ilgili mercilere yazılar, dilekçeler göndermezler. Ama buna rağmen inanınız, halk, ülkedeki soygun ve talan ve yolsuzluklar yüzünden çok rahatsızdır ve için için kaynayan bir yanardağ haline gelmiştir. Onun sessizliği kimseyi yanıltmasın. Birgün sabrı tükenirse.
Seçimlerde halkın ağzına bir parmak bal sürmek. Yolsuzlukların üzerine gideceğiz demek. Sonra, bu işi unutmak. Biz Süleyman Demirel gibi tecrübeli bir politikacıdan böyle bir şey beklemeyiz. Binaenaleyh vaadini tutarak, yolsuzlukların üzerine ciddiyetle gitmesini beklemekteyiz.
Şunu da belirtelim ki, kendi partisi içinde de birtakım şaibeli kimseler vardır. Bunları, o bizden daha iyi bilmektedir. Böylelerine, çalmağa müsait imkânlar, makamlar verilmemelidir. Bizden hatırlatması.
01.11.1991 TARİHLİ YAZININ EN SAĞ SÜTÜNLARI OKUNMUYOR???????????
Bu konudaki satırlarıma son verirken, Müslüman camiaya uyarıda bulunmak isterim. Maalesef bizim içimizde de birtakım yamuk düzen bozuktur, o halde bazı eğrilikler yapılabilir” diyerek, islff’ (doğruluk) emrine uymayan davranışlarda bulunmaktadırlar. Beriyle yüce İslâm dâvâsına gölge düşürmekte, hizmet ve faaliyfl] lenmesine sebep olmaktadırlar. Böyleleri, saflarımızın arasında®?
Sayın Süleyman Demirel! Kokuşmuşluk, soygun, rüşvet tl eşkıyalık millet ve memleketi batıracak boyutlara ulaşmıştır. Bu leda size Cenab-ı Hak’tan hayırlı başarılar dilemekteyim. Baki t
İSLÂM VE MÜSLÜMANLAR
SLÂM’ı iki açıdan seyr edebiliriz. Biri, Kur’ân-ı Kerim’e ve Sû Iberîye uygun muteber, güvenilir din kitaplarından okuyup ö( si: İslâm’ı din ve nizam olarak kabul etmiş Müslümanlardan. Bir zi bilgi, nazariye, talimat olarak öğretir. İkincisi ise uygulama oll
Maalesef zamanımızda İslâm ile Müslümanlar arasında b farkı, hattâ kocaman bir uçurum meydana gelmiştir. Genelde lâm’ı temsil edememektedir.
İslâm’ı kitaplardan değil de Müslümanlara bakarak değe müslimler ve nüfus kâğıdı Müslümanları tabiatiyle büyük bir değ tâsı yapmakta, bu yüzden de nasipsiz kalmaktadır.
İslâm’ın bütün güzellikleri mümessil Müslümanların, dindar den aksetmelidir. İslâm bilgide doğruluk, aksiyonda iyilik, est olanca güzellik değil midir? O halde bütün bunlar Müslüman fe dan aksetmelidir. Bu ise kuru lâfla, kaal ile olmaz. Hal ile, yaşar dür ancak. |
İslâm’ı yaşayan Müslümanın sözle veya yazıyla propagaıj lüzum yoktur. Onun hali, varlığı yeter bu içe. Ona bakan, ol olanca sevimliliği, cazibesi, haşmeti ile İslâm’ı görecektir çünl messil Müslüman sevgi, aşk, muhabbet ile doludur. Onda 11 yoktur. Sulh ve selâmet adamıdır o. Kötülüğe karşı iyilikle mul® kın ayıp ve günahlarına karşı karanlık gece gibi olur, ihtiyacı ol na koşar, asla eğrilik yapmaz, adaletten şaşmaz, iyiliği emr edl geller, bencilliğe kapılmaz, affeder, sabreder. Abus suratlı, ejl atperest, kindar, câhil, sahrsız, meşreb mutaassıbı kaba biri İslâm için, hem de Ümmet için büyük bir felâkettir. Onun sözl rar ve hezimetten başka bir şey getirmez.