Perşembe

 

Ebû Hüreyre radiyallahu anh, Peygamberimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

– Vallahi iman etmiş olmaz… Vallahi iman etmiş olmaz… Vallahi iman etmiş olmaz!..

Bunu duyan sahabiler:

– Ey Allah’ın Resûlü, kimdir o iman etmiş olmayanlar?. diye sordular.

– Şerrinden komşusunun güvende olmadığı kimsedir… buyurdular.

Müslim’in başka bir rivayetinde:

-Komşusu şerrinden ve kötülüğünden güvende olmayan kimse Cennet’e giremez… buyurdular ibaresi bulunmaktadır.

Hadîsin açıklaması ve ondan alınacak ibretler ve dersler:

1. İslâm dini komşu haklarına büyük önem vermiştir. Komşusuna kötülük eden, komşusu kendisinin şerrinden güvende olmayan kimsenin imanı son derece zayıf ve çürük bir imandır. Vasıflı, ahlâklı, faziletli bir Müslüman komşularıyla iyi geçinir, onlarla ülfet ve ünsiyet eder, onların acılarını ve sevinçlerini paylaşır. Onların kusurlarını bağışlar. Onların özel hayatlarını tecessüs etmez (araştırmaz). Onların gıybetini yapmaz (Arkalarından konuşmaz).

2. Âhir zamanda yaşıyoruz. Mesafeler kısalmıştır. Eskiden at ve deveyle, yelkenli gemiyle haftalarca, aylarca süren yolculuklar birkaç saate, bir iki güne inmiştir. İyi bir Müslümanın kendi şehrindeki, kendi ülkesindeki, ülkesine komşu ülkelerdeki, hattâ bütün dünyadaki insanlara iyi ve güzel muamele etmesi, onlarla iyi geçinmesi gerekir. Komşular, başka insanlar Müslümanın inançlarını paylaşmasalar bile onun hakkında, onun arkasından şöyle konuşmalıdır:

– Filanca çok iyi bir insandır. Bize her zaman güler yüz göstermiş, bizimle tatlı dilli olmuştur. Sevinçli günlerimizde olduğu gibi acılı günlerimizde de bizim duygularımızı paylaşmıştır. Zaman zaman bize hediyeler vermiştir. Bizi üzecek, bizi kıracak hiçbir hareketi görülmemiştir. Onu seviyoruz, ona müteşekkir ve minnettarız. O gerçekten iyi bir komşu, iyi bir insandır…

Kendisi hakkında böyle konuşturabilenlere ne mutlu!

Bir de madalyonun ters tarafı var:

Asık ve abus suratlı… Buluttan nem kapan… Olur olmaz her şeye kızıp köpüren… En ufak bir hatâyı affetmeyen… Daima maraza çıkartan… Komşusunu şerrinden ve kötülüğünden dolayı tedirgin eden, huzursuz bırakan… Komşusunun cenazesi olsa gidip de tâziyette (başsağlığında) bulunmayan… Komşusuyla selamlaşıp merhabalaşmayan… İşte böyle adamlar, Resûl-i Kibriya (Salat ve selam olsun ona) efendimizin hadîs-i şerifindeki tehdide mâruz bulunmaktadır. Ne diyor, komşusu şerrinden emîn olmayan kimse için o Yüce Peygamber: “Vallahi iman etmiş olmaz… Vallahi iman etmiş olmaz… Vallahi iman etmiş olmaz!..” Yâ Rabbi!.. Bu ne büyük bir tehdittir.

Resulullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyrukları sadece okunmak için değildir. Bilgiyi öğrenmekle iş bitmiyor; onunla amel etmek, yâni ondaki hükmü, emri, yasağı, tavsiyeyi, öğüdü hayatımıza tatbik etmek (uygulamak) gerekiyor.

Komşu hakkıyla ilgili bu hadîs-i şerifi okuduktan sonra komşu haklarıyla ilgili bir nefis muhasebesi yapalım:

– Komşumuz bizden memnun mudur?

– Komşumuza zarar veriyor muyuz?

– Komşumuz bize güveniyor mu?

Tâciz ve rahatsız etmemek şartıyla komşularımıza küçük hediyeler verelim. Çok sık pişirilmeyen nâdir yemekler ve tatlılar pişirince bir tabak da komşularımızdan birine (kapısı bize en yakın olana) vermeyi ihmal etmeyelim. Komşularımızdan biri hastalanınca onun ziyaretine gidelim. Durumu müsait değilse içeriye girmeden, kapıdan geçmiş olsun temennilerimizi iletelim, bir yardım ve hizmet gerekiyorsa buna hazır ve âmâde olduğumuzu söyleyelim.

Komşularımızın gizli günahlarını sakın araştırmayalım, bu konuda casusluk yapmayalım. Olgun, ahlâklı, faziletli, akıllı Müslüman o kimsedir ki, kendi ayıp, kusur ve günahlarını düşünmekten, onlar için üzülmekten ve onlara ağlamaktan başkalarının günah ve ayıplarını göremez.

Hem şu hususu hiç hatırımızdan çıkartmayalım ki, sevgili Peygamberimiz “Bir Müslüman kardeşini ayıbından dolayı ayıplayan kimsenin, Allah-ü Teala hazretleri ona aynı aybı vermeden canını almaz…” Ne büyük bir tehdit değil mi?

Müslüman kişi din kardeşlerine, komşularına, hemşehrilerine, vatandaşlarına karşı bir barış insanıdır.

İslâm’ın iki mânası vardır:

1. Allah’ın hükümlerine, emir ve yasaklarına, dinine teslimiyet ve itaat.

2. Mahlukata (yaratıklara) karşı barış.

Müslümanlar sınıflara ayrılır:

1. Olgun, kemalli, vasıflı, üstün, has Müslümanlar.

2. Orta dereceli Müslümanlar.

3. Moloz, vasıfsız, kötü Müslümanlar.

Dindar geçinen, sofuluk taslayan Müslümanlar ahlâk ve fazilet bakımından yüksek dereceli olmalıdır. Ahlâkı bozuk, suratsız, elinden ve dilinden insanların emniyette (güvende) olmadığı bir Müslüman gerçek ve olgun bir Müslüman değildir; Müslüman müsveddesidir, Müslüman karikatürüdür.

İslâm dini evrensel bir dindir; Müslümanlar arasında çeşitlilik vardır. Her renkten, her ırktan, her kavimden, her lisandan insan bulunur İslâm Ümmet’i içinde. Fıkhî mezhepler, tasavvufî tarikatlar, meşrepler, zihniyetler bakımından da büyük bir çeşitlilik görülür Müslümanlık aleminde. Olgun, akıllı, vasıflı Müslüman çeşitlilikler, farklılıklar dolayısıyla din kardeşlerine düşmanlık etmez. Müslümanlar, çeşitlilik içinde vahdet (birlik) teşkil ederler.

Bir Müslüman, bir tarikati ve onun şeyhini kötülerse, o tarikatin mensupları, o şeyhin bağlıları ona düşmanlık edemezler, sadece “Nasipsiz” diyebilirler. Tarikat mensubuna, dervişe, sûfîye yakışan budur.

Bir Müslümanda herhangi bir kötülük ve yanlışlık görülürse sadece o kötülüğe ve yanlışlığa itiraz edilir.

Müslümanlar İslâm’ı hakkıyla yaşasalar, insanlar onlara bakarak fevc fevc (akın akın) İslâm dinini kabul ederlerdi. Yazık ki, yarı mühtedi, kaba, bedevî zihniyetli birtakım ham ve hoyrat kişiler insanları dinimizden soğutuyor.

Vasıflı ve olgun Müslüman eşittir (=) iyi ve kemal sahibi insan…

Komşu haklarıyla ilgili diğer bazı hadîs-i şeriflerin meallerini sunuyorum:

. “Cebrail (aleyhisselem) bana devamlı olarak komşuya iyilik yapmayı tavsiye ederdi. Öyle ki, komşuyu komşuya vâris (mirasçı) kılacak bir âyet getireceğini zannetmiştim.” (Buharî ve Müslim)

. “Kim Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsa komşusuna eziyet etmesin. Kim Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsa konuğuna ikram etsin. Kim Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsa ya hayırlı (ve faydalı) söz söylesin, yahut sussun.” (Buharî ve Müslim)

. “Ey Ebû Zerr! Çorba pişirdiğin zaman suyunu biraz fazlaca koy. Sonra komşularını gözden geçir ve gerekli gördüklerine güzel ve uygun bir şekilde sun.” (Müslim)18 Temmuz 2003