Cumartesi

 

Konvansiyonel martaval ve mavallardan biri de ülkemiz halkının yüzde 99’unun Müslüman olduğu iddiasıdır. Evet bu memleket halkının ezici çoğunluğu Müslümandır ama bunun oranı yüzde 99 değildir.

Bundan 1400 yıl önce Hicaz’dan kovulan Yahudilerin bir kısmı Anadolu’ya yerleşmiştir. Bunların bir kısmının gerçekten Müslüman olduklarını kabul etsek bile bir kısmı iki kimliklidir. Dıştan Müslüman, gerçekte Yahudi.

Bir güneydoğu şehrimizde, az da olsa bir miktarYahudi aile vardır. Bunlar zâhiren Müslüman görünüyor, erkekleri cuma namazına gidiyor, çocuklarını yazın Kur’ân kursuna gönderiyor, lakin evlerinde Yahudi gibi yaşıyor.

Osmanlılar zamanında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da hayli Kürt Yahudisi vardı. Bunların bir kısmı İsrail’e göç etmiştir, bir kısmı ise yerli yerinde kalmıştır. Bugün Yahudilik kimliğini bırakmışlar Müslüman Kürt olarak görünüyorlar.

Kulağı delik olanlar için ülkemizde 1,5 milyon kripto Yahudi bulunduğu iddiası hiç de yeni ve şaşkınlık verici bir şey değildir.

Ermeni Patriği cenapları, Paris’te yayınlanan La Croix gazetesinde yayınlanan röportajda Türkiye’de 1,5 milyon Ermeni kökenli vatandaş bulunduğunu söyledi. Hüviyet kartlarının din hanesinde İslâm yazmasına rağmen, Yüce İslâm dinine karşı amansız bir savaş açmış olanlara Müslüman denilebilir mi?

Müslüman olmayan birileri, kaleyi içinden feth etmek metod ve taktiği ile İslâmî hareketin, Müslümanların, dinî faaliyet ve kurumların içine sızmıştır.

Bir müddetten beri, Müslüman görünen birileri misyonerlerle, Haçlılarla son derece içli dışlıdır. Bunu nasıl izah ediyorsunuz?

Yine birileri, Filistinli Müslümanları ezen, en gaddarca ve acımasızca Ehl-i İslâm’a zulm eden siyonistlerle can ciğer kuzu sarması… Nasıl bir açıklaması var bu durumun?

Türkiye’de öyle şeyler oluyor ki, Rahşan Ecevit bile “Din elden gidiyor!” diye bağırdı. Bülent Ecevit dindar değildi, İslâmcı değildi ama onun iktidarında Misyonerlere bu kadar kolaylık gösterilmemişti. Dindar görünen birilerinin yaptıklarını görüyoruz.

Bazılarının hadîs-i şerif, bazılarının Hz. Ali Efendimizin sözü, başkalarının da kelâm-ı kibar dedikleri çok hikmetli bir söz vardır. Meali şöyle: “Kişinin namazı ve orucu sizi ziyana uğratmasın. Siz onun dinarlarla ve dirhemlerle (parayla) olan muamelâtına bakınız.”

Adamlar dindar geçiniyor, bazısı namaz kılıyor ama para konusunda son derece yamuklar. Şimdi bunlara iyi Müslüman mı diyeceğiz, yoksa katmerli münafık mı?

İslâm dininin temel hükümlerinden ve emirlerinden biri

istikamet’tir

, yani doğruluktur. Namaz kılan Müslümanların günde beş vakitte her rekatta okudukları Fatiha sûresinde geçen “Müstakıym” kelimesi istikamet ile aynı köktendir. Mü’minler Fatiha’yı okurken Allah’tan kendilerini “Doğru yola kılavuzlamasını” istiyorlar.

Herif hem namaz kılıyor, hem de kasıtlı, planlı, programlı, azimli bir şekilde malı götürüyor, haram yiyor, kara ve necis servet sahibi oluyor. Saçı bitmedik yetimlerin haklarını yiyenlere, yedikçe doymayanlara nasıl Müslüman diyebiliriz?

İnsan hatâ edebilir, günah işleyebilir… Şeytana uydu bir kere, birkaç kere haram veya şüpheli gelir ve çıkar elde etti… Lakin birilerinin durumu böyle değil. Götürdükçe götürüyorlar, yedikçe yiyorlar, şiştikçe şişiyorlar ve dur durak bilmiyorlar.

Bir milyon dolar… On milyon dolar… Yüz milyon dolar… Bir milyar dolar

(tekrar ediyorum: bir milyar dolar…) … Ve hâlâ yeter demiyor. Aksine iştiha ve ihtirası daha da artıyor. Âhirete, hesaba, kitaba, helâl ve harama inanmayan bir dinsiz böyle yapsa fazla şaşırmayacağız ama bir Müslüman nasıl böyle yapabilir?

Konvansiyonel yalan ve mavallardan bahs açarak başladığım yazı döndü dolaştı bakın hangi konulara ulaştı. Bu kadar yeter. Anlayan anlar…

Adam Deli Olur

On manyak, bencil, gururlu, şaşkın zengin birer milyon dolara Nemrudlara ve Firavunlara yakışan lüks otomobiller alır; on milyon kişi ağızlarının suyu akarak onlara gıbta ve hasetle bakar,

“Ah benim de olsa…”

der.

Gurmenin biri, şehrin en lüks ve pahalı lokantasında 350 liraya (şarabı ile birlikte) bir öğün yemek yer, milyonlarca insan

“Ah biz de böyle yiyebilsek…”

diyerek yanar tutuşur. Birinin karısına, kızına, anasına sarkıntılık yapılsa cinayet işler; sonra kendisi başkalarının karılarına, kızlarına, analarına kötü gözle bakar. Kendini namuslu sanır.

Her insanın ihtiyacı ne kadarsa günde o miktarda kalori alması gerekir. Gıda sanayii, vatandaşların gerekenden fazla yemeleri için çırpınır, aldatıcı reklamlar yapar.

Hayvanların da uykuya ihtiyacı vardır. Tavuk çiftliklerinde (veya fabrikalarında) civciv yumurtadan çıktıktan sonra, otuz küsur gün boyunca devamlı ışık altında yedirilir, şişirilir. Seralarda, para eden çiçekler de hiç söndürülmeyen ışıklar altında kısa zamanda büyütülür, piyasaya sürülür. Halbuki bitkilerin de geceye ihtiyacı vardır.

Öğrencilere bilgi ve kültürün yanında, ahlâk ve karakter terbiyesi de verilmesi gerekir. Birileri onları ahlâksız yapmak için seferber olmuştur.

Yalan sadece bir ahlâksızlık değil, aynı zamanda suçtur. Hele politikacıların, idarecilerin, sorumluların halka yalan söylemeleri, milleti aldatmaları ağır bir suçtur. Buna rağmen yalanlar, aldatmalar, kandırmalar sürer durur.

Geceleyin canavarın biri sokakta karısını boğarak veya bıçaklayarak vahşice öldürür; binlerce insan zavallının acı feryatlarını işitir. Kimse kurtarmaya koşmaz. Canı çıktıktan sonra polisler gelir, cesedi ambülansa koyar götürür.

Bir ilköğretim okulunda altı oğlan, yaşıtları bir kızı kalorifer dairesinde (kızın rızasıyla) hacklarlar, bir müddet sonra kızın karnı şişer, ana babası muayene ettirir, doktor

“Yavrunuz hamiledir”

müjdesini verir ve hâdise örtbas edilir. (Çocuğu aynı okulda okuyan bir dostum anlattı.)

Kirazı yerinde kilosu 50 kuruştan alırlar, alavere dalavere şehirde 5 liradan satılır. Bunun adı namuslu ticaret olur.

Gıcık oldukları bir akademisyen çalıntılı kitap yazarsa kızılca kıyamet kopartırlar; kendi yandaşlarından ve çetelerinden biri aynı işi yapsa üzerinde durmazlar.

Mason tekkesinde Mason âyini yapılır, bunda hiçbir sakınca yoktur. Müslüman tekkesinde zikrullah yapılır, ağır suç olur.

Ötekilerin hırsızları mel’un ve menfurdur (lânete ve nefrete layıktır), bizim hırsızlar yamandır vesselam. Aferin milyar dolarları nasıl da götürmüş.

Dindar bir kız başını örterse büyük tehdit ve tehlike oluşur. Dinsiz bir karı kıçını açarsa uygarlık olur.

Gözleri kin nefretle bakıyor, yüz hatları gerilmiş, kasılmış, suratından düşmanlık akıyor… Bu nasıl bir bakıştır derseniz suç olur.

Vatandaşın düşüncesini açıklama özgürlüğü var. Var da düşünceleri makbul olmayanların başları belâya girer, çünkü suç işlemiş olur.

Türkiye İslâm dünyasının en ileri, kalkınmış, hür, zengin ülkesidir edebiyatı yaparlar. “Türkiye niçin bir Japonya, bir Güney Kore, bir Tayvan kadar zengin ve ileri olamadı?” diye sorarsanız size hâin hâin bakarlar.

Çok şeffaf, çok dürüst, çok örnek birilerinin bankalardaki gizli hesaplarını (şu veya bu şekilde) öğrenip açıklarsanız büyük suç olur. Hesap ve servet mahremiyetini ihlâlden başınız belâya girer. Madem servetleri tertemiz, niçin bu kadar gocunuyorlar?

Biri tabanca veya bıçakla adam öldürür, ömür boyu hapis istemi ile mahkemeye verilir. Öteki lüks ve pahalı bir otomobil ile ezerek katl eder, paçayı kolay kurtarır.

Hayatı boyunca dine karşı militanca savaşan biri ölür, merhum olur.

Bir yığın zır delinin arasında kalan akıllı ne olur? Deli olur deli olur…

10 Haziran 2007