Köpekler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Cuma
Birkaç kuduz vak’ası görüldü diye onbinlerce, yüzbinlerce köpeğin öldürülmesini insanlıkla, medeniyetle, akılla, vicdanla, insafla, merhametle bağdaştırmanın imkanı yoktur. Köpeklerin vahşi bir soykırıma tâbi tutulmasını ne din kabul eder, ne ahlâk, ne bilgelik. Elbette kuduza karşı tedbir alınmalıdır, elbette kuduz hayvanlar itlaf edilmelidir. Lakin bütün köpekleri, birkaç kuduz köpek yüzünden öldürmek doğru değildir.
Dünya sadece insanların değildir. Milyonlarca bitki, böcek, balık, kuş, hayvan yaşamaktadır arzda. Bunların da hayat hakkı vardır. İnsanoğlunun hiçbir canlının neslini tüketmeye hakkı yoktur.
Zalimler iyi bilsinler ki, mülkün asıl sahibi Allahü teâlâ ve tekaddes hazretleridir. Allah zâlimleri sevmez. Onlara âhirette büyük cezalar vardır. İşledikleri kötülüklerin cezasının bir kısmını dünyada da çekeceklerdir.
Zavallı köpeklerin topluca ve vahşice öldürülmesinin sonunda memleketimizin, milletimizin, devletimizin başına belâ ve âfet gelmesinden korkuyorum.
Zalimlerin kalpleri mühürlü, gözleri bağlı, kulakları tıkalıdır. Onlar gurur ve kibir içindedir, nasihat falan dinlemezler. Fakat Allah’ın azabı ansızın tepelerine iniverir. O zaman neye uğradıklarını şaşırırlar. Son pişmanlık fayda vermez.
Müslümanların büyük önderi ve rehberi Muhammed aleyhisselam ehlî hayvanlara, kedilere köpeklere, bitkilere şefkat ve merhamet ile muamele etmiştir. Hırkasının bir kenarında uyuyan kediyi rahatsız etmemek için hırkanın ucunu makasla kestiği rivayet edilir. Yine, ordusuyla bir yerden geçerken yolda yavrularını emziren bir köpek görmüş, askerlerin ve hayvanların onlara zarar vermemesi için başlarına bir nöbetçi dikmiştir.
Zamanımızda bazı Müslümanlar Nemrud ve Neron gibi hareket edebileceklerini sanıyorlar. Büyük bir aldanış içindedir bu adamlar. Atalarımız Osmanlılar kanadı kırıldığı için kışın sıcak ülkelere uçamayan kuşları korumak için vakıflar kurmuşlardır. İslam dini gaddarlığı, zalimliği, merhametsizliği kabul etmez. Toplumun içinde bir veya iki cellat olur ama büyük kütle, hele idareciler ve yüksek tabaka merhametli, medenî, şefkatli olmaya mecburdur.
Gizli şer güçlerinin teşvik, yönlendirme ve desteğiyle tavuk gibi adam kesildiğinin apaçık ortaya çıktığı bir devirde köpeklerin öldürülmesinin ne önemi vardır demeyiniz. Allah’ın gazabından ve azabından korkunuz. “Rahmet etmeyene rahmet edilmez” buyurulmaktadır. Kimse dünyevî iktidarına, sandalyasına, makamına mevkiine güvenmesin. İlahî bir sille gelir, tepetaklak olur.
Memleket bir sürü uğursuzluk, meymenetsizlik, şeamet içindedir. Üzerimize yağmur gibi musibet yağmaktadır. Bazı ahmaklar, yakında her şeyin düzeleceğini, günlük güneşlik iyi günler geleceğini ve gel keyfim gel zevk u sefa içinde yaşanacağını sanıyorlar ve ümid ediyorlar. Bunca cahillik, azgınlık, isyan, tuğyan, günah, münkerat, kebair, fuhuş, zina, riba, kuduzluk içinde yaşanırken gelecek günler nasıl iyi olacaktır?
Müslüman, gücünün yettiği kadar, derecesinin elverdiği seviyede emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmaya mecburdur. Kötülükler, eğer imkân varsa elle, yâni fiil ile, buna imkân bulunmazsa söz ve yazı ile engellenmeye çalışılacaktır. Bunu da imkân yoksa kalben buğz edilecektir. Resûl-i Kibriya efendimiz bu üçüncü derecenin, imanın asgarisi (en azı) olduğunu söylemiştir. Zamanımızda öyle cahil ve gafil Müslümanlar varki, küfre ve şirke, isyana ve tuğyana, azgınlığa ve zulme hiç reaksiyon göstermemektedir. Hattâ bazı din baronları şirkle, küfürle, isyanla, din düşmanları ile işbirliği yapmakta, onları desteklemektedir.
Kendilerini uyanık Müslüman sanan bazı eblehler de, din sömürücüsü, mukaddesat bezirgânı adamları ve güruhları desteklemek suretiyle İslam’a ihanet ediyorlar da farkında bile değiller.
Geçtiğimiz yıllarda birtakım namussuz, şerefsiz, alçak, rezil, canavar gangsterler devlet ormanlarını ve çalılıklarını ateşe vermişler, milyonlarca ağacın, canlının yanmasına sebep olmuşlardır. Arazi ve gecekondu mafyaları vatanımızı yakmaktadır. Siyasî iktidarlar, mahallî idareler, kolluk kuvvetleri bu haydutları durduramamaktadır.
Hizbullah Hizbullah deyip durduklarına aldanmayın sakın. Bunca cinayetin arkasında gizli şer kuvvetleri vardır. Devlet ve ordu elbette cinayet işlemez, onları tenzih ederiz. Lakin adına derin devlet denilen öyle bir güç var ki, işte odur bütün bu cinayetlerin asıl faili.
Fatih Sultan Mehmed Han, “Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim” derken boşuna konuşmamıştır.
İyi insan, iyi vatandaş, iyi Türkiyeli, iyi Müslüman isen bu memleketin ağacına, otuna, kedisine, köpeğine, denizlerdeki balık yuvalarına bile sahip çıkacaksın. Birtakım namussuz herifler kazanç hırsıyla denizlerin diplerindeki balık yuvalarını tahrip etmekte, tutulmaması gereken balık yavrularını bile avlamaktadır. Bunlar insan değil canavardır. Bütün iyi insanların böyle kötülüklerin karşısına dikilmesi gerekir.
İsviçre’de, içinde ağaç olan bir bahçeye ev yapılırken ağacın kesilmesine izin verilmediği için proje hazırlayan mimar, binanın bir kısmında boşluk bırakarak ağacın yerinde kalmasını sağlamaktadır. Ben böyle binaların fotoğraflarını görmüşümdür. İsviçre’nin medenî kanununu tercüme edip bizde uygulayan zihniyet ekolojik sistemi korumak konusunda niçin böyle hassas olamıyor?
Peygamberimiz “Hikmet (bilgelik) mü’minin yitiğidir, nerede bulursa alır” buyuruyor. Zamanımızda Batı dünyası hayvanları, bitkileri, ekolojik dengeyi korumak hususunda ileri gitmişse, biz Müslümanların onlardan ders almamız gerekir.
Rüzgâr eken fırtına biçer, zulüm yapan cezasını görür, merhametsiz olan rahmete nâil olamaz.
Kur’an’da ribacılar için “Onlar Allah’a ve Resûlüne savaş açmışlardır” buyuruluyor. Haram, çirkin, zalimâne işleri işleyenler yeryüzünü fesada veriyorlar. Âkıbetleri hayırlı olmaz bu azgınların. Bir ülkede yaşayan Müslümanlar emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmazlarsa, o ülkeye gelecek belâ ve musibet umumî olur ve onlar da zarar görürler.
Bizim hocalarımız, şeyhlerimiz, efendilerimiz, hazretlerimiz, baronlarımız, üstadlarımız bizi kurtarır diyenler aldanıyorlar. Bizi ancak Allah kurtarır. Bu kurtuluşa nail olabilmek için de O’nun ve Resûlü’nün emirlerine uymamız, kendimizi islah etmemiz gerekir. Halkının ezici çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede eğer birtakım güruh-i lâ yüflihûnlar cadde ve meydanlarda “Kahrolsun Şeriat” diye bağırabiliyorlarsa o ülke zaten batmış demektir. İmanı olan herkes Allah’tan korksun ve çekinsin. Hadîste “Hikmetin başı Allah korkusudur” buyurulmuştur. 29 Ocak 2000