Pazartesi

 

Cuma namazına gittiğim caminin kapısındaki karatahtaya tebeşirle bir hadîs meâli yazmışlardı: “Allah’ın katında en sevimli amel vaktinde kılınan namaz ile ana babaya iyilik yapmaktır…” Hadîsi eksik yazmışlardı. Sonunda “… ve Allah yolunda yapılan cihattır” ibaresi vardı, onu çıkarmışlardı… Bu hadîs-i şerifin Arapçasının nefis bir levhası (hafızam beni yanıltmıyorsa) Aksaray Pertevniyal Vâlide Sultan Cami-i şerifinde mihrab duvarında asılıdır.

Bugün ülkemizde din ve dindarlar üzerinde öyle bir baskı vardır ki, çok mübarek bir hadîs-i şerifin bir kısmını yazmaktan korkacak hale geldik. Neymiş efendim, cami kapısına cihad yazılırsa dinsizler bundan rahatsız olur ve fena şekilde hışm edermiş.

Aşırıcı laikçiler (laikleri kasd etmiyorum) dinimizin birtakım zarurî, farz-ı ‘ayn, çok kuvvetli sünnet-i müekkede olan emirlerinin camilerde halka duyurulmasından hoşlanmıyorlar. Geçenlerde koskoca bir siyasî parti “Yüz Karası” ünvanlı bir kitap çıkarttı ve orada Müslümanlar “Karılarını başka erkeklerle dans ettirmemekle” suçlandı. Ne gülünç, ne korkunç, ne fanatikçe bir iddia! Yüz karası!

Birtakım medya organları, herhangi bir belediye, içki tüketimini sınırlamaya yönelik bir girişimde bulunduğu vakit feryadı basıyor, böyle bir sınırlandırmayı gericilik olarak vasıflandırıyor. Bu kafalarla tartışmak mümkün müdür?

Son günlerde medyada

“Başı kapalı bir kadın doktor bir çocuğun testisinin röntgenini çekmedi”

yaygarası kopartılıyor. Yalanmış. Bir kere sözü edilen hastahanede başörtülü kadın doktor yokmuş. İkincisi hasta çocukla yüzleştirme yapıldı, öyle bir şey olmamış.

Nedir bu Müslümanların çektiği… Dindar bir erkeğin karısını yabancı erkeklerle dans ettirmemesi bir suç mudur, bir ayıp mıdır, gericilik midir? Vatandaş hürdür, canı isterse dans eder, istemezse etmez.

20’nci asırda

Fransa’nın meşhur siyasetçilerinden ve ilim adamlarından Pioncaré’ye sormuşlar:

– Efendim, dans hakkında fikriniz ve görüşünüz nedir?.. Tebessüm etmiş ve şu cevabı vermiş:

– Bunu niçin yatakta yapmıyorlar?

İçkinin sağlığa zararlı olduğunu anlamak için Müslüman olmak gerekmez. Gidin Rusya Federasyonu’na, Sovyetler Birliği’nden kopmuş Ukrayna gibi ülkelere ve içki ne belâymış görün. Halk, bilhassa gençlik gece gündüz zilzurna içiyor. Böyle giderse Rusya alkol yüzünden çökecek, batacak.

Bizde de her yıl içkiye, içki yüzünden meydana gelen hastalıkların tedâvisine, içkinin sebep olduğu suçlara belki de milyarlarca dolar para ödeniyor. Sofu ve dindar bir Müslümanın içki içmemesi niçin suç olsun? İçki içmemek suç değil, fazilettir.

Yakın tarihimizde bir okulda, gizlice namaz kıldığından şüphelenilen öğrencilerin ayaklarına, dizlerine bakmışlar. Devamlı namaz kılmaktan dolayı ayaklarda, dizlerde nasır var mı, yok mu araştırmışlar…

Başka bir okulda, ayakta küçük su dökmeyen; hem elbisesine sıçramaması için, hem de istibra denilen tahareti hakkıyla yapabilmek için kapalı tuvaletlerde ihtiyacını gören dindar gençleri takip edip mimlemişler… Hür ve demokrat bir toplumda böyle şeylerin olması çok büyük bir ayıptır. Bunlar Stalin, Mao, Enver Hoca, Pol Pot metodlarıdır.

Ülkemizde gerçek, Batı tipi bir demokrasi ve sistem olsaydı, bırakın üniversite öğrencilerini, ilkokuldan liseye kadar bütün okulların dindar öğrencilerinin başörtüsüyle okumaları mümkün olurdu.

Şu anda İngiltere’de durum böyledir. Bir takım zevzekler, orada da tesettür aleyhinde bir cereyan başladı demeye kalkmasınlar. Orada tartışılan şey tesettür değil, yüzü kapatan peçedir.

Camilerde imamların, vaizlerin, hatiplerin Müslümanlara bazı dinî emir ve yasakları anlatmaları yasaktır. Mesela:

– Vatandaş!… Yüce İslâm dini, ribayı kesinlikle yasak kılmıştır… denilemez.

Yine şu konular da tabudur:

– Vatandaş!.. Dinimiz bütün hür kadınların ve kızların tesettüre girmesini kesin olarak emr etmiştir, farz kılmıştır…

– Vatandaş!.. İslâm dininde cihad vardır. Dinine, vatanına, milletine, devletine saldıran agresif ve harbî dış düşmanlara karşı hazırlıklı ol, gerektiğinde onlarla cihad edeceksin.

– Haliq’a mâsiyette mahlûka itaat yoktur
(Yaratan’a isyan etmek hususunda yaratıklara itaat edilmez)…

– Onbeş yaşından küçük çocuklarına din, Kur’ân, ilmihal öğretmek her ana-baba için farz-ı ‘ayn derecesinde temel bir vazifedir.

Yukarıda sıraladığım konular dinî konulardır. Bunlar dindarları ilgilendirir. İslâmî hükümlere, emirlere, yasaklara, farzlara, helâl ve haram şeylere inanmayanların bu gibi konularda dindarlara baskı yapmaya, onları tahkir etmeye hakları yoktur.

Agresif dinsizler en fazla kadın konusunda yüce dinimize saldırıyor. Onlara soruyorum:

– Birtakım kadınlara üzerinlerinde TC resmî antetli “vesikalar” veriliyor ve bu kadınlar bu vesikalarla serbestçe fuhuş yapıyor, yaptıkları “iş” için fiş kesiliyor, KDV ödeniyor, bu KDV’ler maliyeye yatırılıyor, devlet bütçesine gelir olarak kayd ediliyor. Bu konu üzerinde niçin durmuyorsunuz? Bunu niçin protesto etmiyorsunuz.

Dindar kadınlarla erkekler birbiriyle tokalaşmıyormuş. Dinsizler en fazla buna içerliyor, bozuluyor. Hangi hakla bu dinî uygulamaya karışıyorlar? Her kadın ve erkeğin tokalaşması mecburî midir?

Dinsizlerin en fazla yazdığı, söylediği, bahis konusu ettiği şey din. Bu adamlar ne korkunç bir çelişki içindeler.

Kabahatin büyüğü mızmız ve korkak Müslümanlardadır. Bunlara saygılı olmak ve şiddete başvurmamak şartıyla inançlarımızı, fikir ve görüşlerimizi savunmalıyız. Cesur bir tek Müslümanı susturabilir, ezebilirler. Lakin cesur binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce, milyonlarca Müslümanın üzerine gidemezler. Onlar kadar cesur olmalıyız. Topluca… 26 Aralık 2006