SalıKöşeyi dönme felsefesi yirmi senedir Türkiye’yi kasıp kavuruyor. Herkes kısa zamanda zengin olmak, lüks bir hayata kavuşmak, güzel meskenlerde oturmak, güzel otomobillerle gezmek istiyor. Bu amaca ulaşmak için her vasıta mübahtır. Helâl haram önemli değildir. Yeter ki, zengin olunsun, köşe dönülsün.

Köşeyi dönme hastalığının bütün ülkeyi sarmasında kötü politikacılarla, kötü medyanın büyük tesiri olmuştur.

Büyük çaplı köşeyi dönme çalışmaları: Hayalî ihracat, bankaların dibini delip içlerini boşaltmak, borsa oyunları, riba-faiz kazançları, repolar, efsanevî rantlar… Dünya çapında uyuşturucu ticareti ve trafiği, silah kaçakçılığı… Arazi yağması, inşaat sektörü… Borsa oyunları.

Bu köşeyi dönme gayyasına kimler düşmedi ki… Adam dindar ve sofu geçiniyor, ehil olmadığı halde bir memuriyet elde ediyor ve kısa zamanda kendisinde köşeyi dönme alâmetleri görülmeye başlanıyor. Herifin maaşı belli, başka bir yerden geliri de yok. Peki bu uğursuz her sene mutena bir semtten güzel bir daireyi nasıl alıyor?

Başka bir köşe dönücü, işe başladıktan birkaç ay sonra eski yerli otomobilini elden çıkartıp, onun yerine lüks ve pahalı bir Japon arabası satın alıyor? Hangi metodla? Köşeyi dönme metodu canım…

Ünlü bir kişinin eski mal beyanını biliyoruz. Sonra bu zat birden bire ülkenin sayılı zenginlerinden biri oluverdi. Rivayetlere, istihbarî bilgilere göre serveti milyar dolarla ölçülüyormuş. Buna nasıl sahip olmuş? Köşeyi dönme…

Din, tasavvuf, ahlâk bu kötülükleri önleyebilir mi? Elbette önler. Lakin gerçekten dindar, gerçekten sufî, gerçekten ahlâklı olanlarda önler. Din sömürücüsünü, arivisti, sahte tarikatçiyi, ahlâklı postuna bürünmüş ahlâksızı durdurmak mümkün mü?

Zirvelerdeki köşe dönmeciler, yardımcılarını da zengin ediyor. Çulsuzun biri birkaç senede bir villa, iki daire, iki taksi plakası sahibi olmuş. Yarım trilyona yakın bir servet. Ağabeyleri, hocaları yardımcı olmuşlar, o da köşeyi dönüvermiş.

Hedonizm mânevî bir vebadır, bir kuduz illetidir. Daha fazla haz, daha fazla zevk, daha fazla sefa, daha fazla lüks, daha fazla tüketim, daha fazla konfor için hedonistin yemeyeceği halt yoktur.

Amerika’da modern, büyük kapitalizm püritan Protestanlarla bugünkü hale gelmiştir. Püritanlık zühd demektir. Zühd tasavvufî-mestik bir değerdir. Zâhid büyük iş adamı olsa, çok kazansa da birtakım ahlâki ölçülere bağlı kalır. Saçıp savurmaz, içki fışkı işlerine bulaşmaz, iffetine dikkat eder, haram ve gayr–i meşru kazançlardan kaçınır, kendisini servetinin sahibi değil emânetçisi olarak görür, ülkesine ve halkına hizmet eder, çalıştırdığı kimselere örnek olur.

Hedonist, köşeyi dönüp zengin olunca şaşırır, dağıtır, kudurur, dangalakça işler yapar.

Hemen en pahalısından, en lüksünden, en gösterişlisinden bir Mercedes alır. Eskiden Fatih’te oturuyorsa Bağdat caddesine taşınır. Büyük hava parası ödeyerek bir -sözde- seçkinler kulübüne üye olur. Eski emektar eşini boşar, yerine fıkırdak bir taze alır. Orta halli, temiz bir gençle nişanlı kızını, nişanı bozarak yeni zengin olmuş türedi bir ailenin oğluna nişanlar.

Köşeyi dönen bazı politikacılara, büyük bürokratlara ne demeli? Bazılarının Boğaz’da, başka mutena mevkilerde çok lüks, çok şaşaalı, çok ihtişamlı villaları, yalıları, daireleri var. Birkaç milyondolar eden mülklerdir bunlar. Sadece bir mülk mü? Yok canım. Yazlıklar, kışlıklar, Ege’deki ve güney sahillerindeki kâşâneler, arsalar ve daha neler neler. Kimisinin denizleri köpürterek seyreden yatları, kotraları bulunur. Sık sık dış seyahatlere çıkarlar, bavul bavul lüks eşya alırlar.

Bu köşeyi dönme felsefesi ülkeyi batırdı, bitirdi, bugünkü iflâs durumuna düşürdü.

Adam dairesini satmış, parayı bankamsı bir yere yatırmış; kendisi yan gelip yatacak, her ay tıkır tıkır faizimsi bir gelir elde edecek ve çalışmadan, tembelce, avantadan bir hayat sürecek. Böyle yapanların bazıları uyandılar. Hem de feci şekilde. Allah islah etsin. Allah islah etsin. İslah olmazlarsa beter olsunlar!

Köşe dönmeci tevazua, alçak gönüllülüğe, kanaate, orta halli bir hayat sürmeye sanki savaş ilân etmiştir. Mütevazı yaşamak, ucuz yiyip içmek, orta halli giyinmek onlar için en ayıp, en utanılacak şeylerdir. İki üç bin dolara elbise alanları, yüz elli milyon liralık ayakkabı giyenleri vardır. Halkın arasına karışmaktan, fakir zümre ile hemhal olmaktan hayâ eder bu ar damarları çatlamışlar.

Hele bazı gazeteciler ve televizyoncular var ki, eski Hint mihraceleri gibi yaşıyorlar. Transfer ücretleri milyonlarca dolardır. Aylıkları ise, kimisinin elli bin dolar, kimisinin daha fazlaymış. Nasıl yiyorlar bunca parayı?

Eski büyük gazeteciler, Sirkeci’den yukarıya çıkarken bir Meserret kıraathanesi (kahvesi) vardı, orada otururlar, bir bardak çay ve bir simit ile karınlarını doyururlardı. Şimdiki kodamanlar, gebereceklerini bilseler yine de halkın arasına girmezler, fakirlerle birlikte olmak istemezler. Ünlü bir medyacının Boğaziçi’ndeki köşkünün şöminesinden yanan odunlar uçakla Afrika’dan getirtiliyormuş. Afrika odunu yanarken şairâne, müzikal çatırtılar çıkartıyormuş…

Eski Roma’nın seçkinleri de bir ara lüks yaşamada ve hedonizmde çok ileri gitmişlerdi. Zengin ziyafet sofralarının kenarındaki kanapelere yarı yatmış şekilde uzanırlar, saatlerce en nadide yemekleri yerler, şarapları yudumlarlardı. Mideleri iyice dolunca yemeyi ve içmeyi bırakırlar mıydı? Öyle şey olur mu? Biraz uzağa giderler, boğazlarına bir tavuk tüyü sokup kusarlar ve tekrar gelip sofraya otururlardı. Sonunda Roma battı.

Köşeyi dönmeci, hedonist ruhunu şeytana satmıştır. Böyleleri ne gerçek Müslüman olabilir, ne de gerçek aydın.

Ulema (âlimler) ve meşayihin (şeyhler) Müslümanlara nasihat etmesi gerekir. Kitabullah ve Sünnet kanaati, tevazuu, alçakgönüllülüğü emrediyor. Dinimiz haram kazançtan, israftan kaçınmak gerektiğini bildiriyor. Müslümana Nemrudça ve Firavunca gurur, kibir yakışmaz. Haram mal cehennem ateşidir. Müslüman kişi çok zengin de olsa orta halli bir hayat sürmeye mecburdur. Zengin olup da kuduranların, ölçüyü kaçıranların âkıbetleri (sonları) iyi olmaz. 07 Mart 2001