Kösler Çalsın
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 08 Aralık 2018
Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi, koruması üzerimize olsun… Söze başlamadan önce Müslümanların büyüklerinin ve küçüklerinin ellerinden öperim…
Büyük âhir zaman hadiselerinin arefesindeyiz… Gaflet karanlıklarında kalmış olan kardeşlerimizi uyarmalıyız. Yapılacak ilk iş itikadını
tashih etmektir.
İkinci iş, beş vakit namazı dosdoğru kılmaktır.
Namaz ihlasla, sırf Allah rızası için kılınmaz, içine riya karıştırılırsa kabul edilmez.
Diğer ibadetler de böyledir.
Hayır hasenat, cihad, ilim öğrenip öğretmek, halkı uyarmak hep ihlasla olmalıdır.
Dini ticarete, benliğe, siyasî veya şahsî menfaat ve prestije alet edenler ihlaslı değildir.
Bütün Müslümanlar yangın, zelzele, savaş, âfet, salgın hastalık, açlık kıtlık zamanlarında yapılacakları bildiren talimatları nasıl öğrenmekle yükümlü iseler; âhir zaman fitneleri gelip çatınca yapılması gereken vazifeleri de iyice öğrenmelidir.
Ey haram yiyenler, uyanın uyanın!
Ey namazları yitirip şehvetlerine uyanlar, uyanın!
Ey riba alanlar ve verenler, uyanın!
Ey bir tek Ümmet haline gelemeyen
Müslümanlar!
Ey boyunlarında biat ve itaat bağı olmayanlar!
Ey cahiller, ey gafiller, ey fâsık-ı mütecahirler!
Ey birbirlerini sevmeyen, desteklemeyen mü’minler!
Ey emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını tâtil edenler!
Ey İslam, Kur’an, Peygamber ahlakını ayaklar altına alanlar!
Modern Hülagû çerilerinin ayak seslerini duymuyor musunuz?
Onlar sizi yok etmek için geliyorlar?
Terör merör bahanedir, onlar İslam’ı ve Müslümanları istemiyor.
Müslümanlar!.. İş işten geçmeden uyanınız. Kur’an’ın, Sünnetin, Şeriatin, İslam ahlakının gölgesi altına giriniz.
Siyasî holiganlıklar bitsin artık… Cahillikler gitsin, ilim ve uyanıklık gelsin… Tefrika ve çekişme gitsin, ittihad ve vifak gelsin… Husumetlerin yerini muhabbet alsın… Nifak gitsin, ihlas ve samimiyet gelsin… Lüks, israf, gösteriş gitsin; tevazu, kanaat, alçak gönüllülük gelsin…
Zina ve riba… Haram yeme… Namazın terki… Paraya ve mala tapınış… Bunlar felaket, azab, zillet getirir.
Azgın, beyinsiz, sapıtmış, şaşkın, facir, fasık toplumların üzerine gökten taş yağar, ateş yağar.
Altın ve gümüşü, doları euroyu lirayı Allahtan, Resulünden (Salat ve selam olsun ona), Allah yolunda cihattan, ibadetten, faydalı ilim öğrenmekten ve öğretmekten daha fazla sevenler, titreyin titreyin titreyin!..
Ey dünyanın fâni oyuncaklarına mübtela olanlar!.. Ey âhireti unutanlar!.. Ey hesap kitaptan mizandan Sırattan Cehennemden korkmayanlar!.. Bilmem ki ne zaman uyanacaksınız…
Kösler çalınsın… Münadiler nida etsin… Ayakta uyuyanlar uyarılsın…
Başımıza taş ve ateş yağmadan…
Uyananlara müjdeler olsun…
Uyanmamakta direnenlere eyvah ki eyvah…
Eğitimin düzgün olması için dört temel şart vardır. *Birincisi: Eğitim sistemi doğru, dürüst, düzgün olacak; millî kimlik ve kültüre hizmet edecek; hem bilgi verecek, hem de ahlak ve karakter terbiyesi. *İkinci olarak da estetik, sanat, güzellik kültürü ve boyutu kazandıracak. *Üçüncüsü: Öğretmenler çok kaliteli olacak. Ülkenin en zeki, ehliyetli, kabiliyetli, liyakatli, idealist, vatansever çocukları öğretmen yetiştirilecek. Tıp, mühendislik, hukuk, elektronikten önce öğretmenlik tercih edilecek. *Dördüncüsü: Ders kitapları, Almanya’nın, Fransa’nın ve diğer medenî ülkelerininkilerden üstün olacak… Çocuklarına ve gençlerine 1928’den önce basılmış Türkçe kitapları, yine 1928’den önce vefat etmiş atalarının mezar kitabelerini okutamayan bugünkü Kemalist eğitim zavallı ve zararlı bir eğitimdir. Bu eğitim sistemi ile Türkiye intihar etmektedir.
Âdil olmak şartıyla yeterli şekilde cezalandır(a)mayan bir hukuk sistemi, ülkesini yıkılmaya, çöküşe, kaos ve anarşiye mahkum eder. Dünyanın en büyük mahkeme binalarına, en büyük hapishanelerine sahip olan, halkının yarısı birbiriyle kavgalı bulunan, suçların patlamış olduğu, hapishanelerde yatacak yer kalmadığı bir ülke hukuk ve adalet bakımından hasta demektir. Bugünkü Medenî Kanun ile Ceza Kanunu Türkiye’nin temellerini dinamitlemektedir.
Bu iki değerin yürürlükte olmadığı bir ülke hastadır, çok hastadır. Türkiye’miz bir çeşitlilikler ülkesidir. Bu çeşitliliklerin yüzde 95’i birbiriyle barışık ve uyumlu olmalıdır. Ülkemizde 78 etnik kökene mensup bir çeşitlilik olduğu söyleniyor. Bunlar bir kültür zenginliği oluşturmalı, lakin asla tefrikaya, husumete, rekabete ve çekişmeye yol açmamalıdır. İslam kardeşliği bağı birliğin, ittihadın, tesanüdün, vifakın ana unsuru olmalı; gayr-i müslim azınlıklara da en geniş din, vicdan, düşünce hürriyeti sağlanmalıdır.
Bir ülkenin, bir toplumun, bir devletin vasıflı ve güçlü olabilmesi için günlük konuşma dilinin yanında, çok zengin yazılı ve edebî lisana sahip olması gerekir. Liselerinde edebî lisan okutamayan bir eğitim sistemi kısır bir döngüdür. İngiltere liseleri Shakespeare’yi, Alman liseleri Goethe’yi, İspanyol liseleri Cervantes’i öğrencilerine okutup anlatamazlarsa o kurumlara okul denilebilir mi? Türkiye’nin bütün lise mezunları edebî, yazılı, zengin Türkçeyi bilmeli ve kullanmalıdır. Türkiye zengin yazılı edebî Türkçeye sahip olmazsa, lise mezunlarına Fuzulî Türkçesini öğretemezse ayakta duramaz.
Nüfusun yarısı kadınlardan oluşuyor.
Eskiden Batı’da da vardı ama onlar büyük ölçüde kaldırdılar; bizim iffet ve namus değerlerimizi korumamız gerekir. Türkiye kültür bakımından Müslüman bir ülkedir, iffet giderse ayakta duramaz.
Bunun baş sorumlusu da, ellerinde imkan ve hürriyet olduğu halde münker işleri engellemeye çalışmayan Müslümanlar olacaktır. İslamî kesimin bir kısmını da uyarıyorum:
Kur’an’ın, Sünnetin, Şeriatın istediği tesettüre girilmedikçe bu farz yerine getirilmiş olmaz. Bugün öyle başı örtülüler var ki, başı açıklardan daha fazla erkeklerin şehevî bakışlarını üzerlerine çekmektedir.
21.09.2014