Kötü Toplumlarda Neler Olur?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Aralık 2018
1. Bozuk toplumlarda küçük hırsızların canına okunur; nadir istisnalar dışında büyük, seçkin, iri, saygın, muteber, yavuz, dişli, heybetli hırsız ve soygunculara ilişilmez, onlara hürmet ve gıbta edilir. (Milyonla çalan mesned-i izzette serefraz/Birkaç kuruşu mürtekibin cay-ı kürektir.)
2. Bozuk toplumlarda başkalarının kadınlarına, kızlarına, eşlerine şehvetle bakılır.
3. Bozuk toplumlarda iffet, hayâ, hicap değerleri yoktur.
4. Bozuk toplumlarda (istisnalar dışında) insan insanın kurdudur.
5. Bozuk toplumlarda örtünen kadın ve kızlar çağdışı ve gerici olur, çıplaklar baş tacı edilir.
6. Bozuk toplumlar atalarının, dedelerinin mezar taşlarındaki anadilleriyle yazılmış satırları okuyamaz.
7. Bozuk toplumlarda çok büyük miktarda (yüz milyarlarca dolar) kara, kirli, necis, haram para ve servet birikimi olur.
8. Bozuk toplumlarda türedi zenginler Firavunlar ve Nemrudlar gibi lüks, ihtişam, aşırı tüketim, beş ve yedi yıldız, gurur, kibir ve israf içinde yaşarken fakirler geçim sıkıntısı içinde kıvranır.
9. Bozuk toplumlarda günde milyonlarca ekmek (nan-ı aziz) çöpe atılır.
10. Bozuk Müslüman toplumlarda sabah namazında birkaç cami dışında mabetler boş kalır.
11. Bozuk toplumlarda kanaat ve iktisat ile ayağını yorganına göre uzatarak yaşanmaz, nice beyinsizlik sergilenir.
12. Bozuk toplumlarda iyi vatandaşlar alabildiğine korkak, ürkek, gayretsiz, pısırık, nemelazımcı olur; kötüler ise alabildiğine cesur, gözü kara, atılgan, yaman, yavuz olur.
13. Kötü toplumlarda para en büyük değer olur.
14. Kötü toplumlarda zengin olmak, lüks ve konforlu bir hayat sürmek için her halt yenilir.
15. Kötü toplumlarda zina suç sayılmaz, Müslümanlar bu serbestliğe itiraz etmez.
16. Kötü bir Müslüman toplumda riba yaygın hale gelir, ribanın caiz olduğuna fetva verilir.
17. Kötü bir Müslüman toplumda halkın çok büyük kısmı ilmihalini özet de olsa bilmez ve öğrenmez.
18. Kötü bir toplumda bilenler, alimler, fakihler, ziyalılar halkı uyarmaz, aydınlatmaz, bilgilendirmez, hidayete çağırmaz.
19. Kötü bir toplumun okullarında doğru bilgi ve kültürün yanında ahlâk ve karakter terbiyesi verilmez.
20. Kötü bir toplumda içinde yüklü bir meblağ bulunan cüzdanınızı düşürürseniz, size geri dönme ihtimali binde bir bile değildir.
21. Kötü toplumlarda çocuklar normal zamandan iki yıl önce büluğa erer.
22. Kötü toplumlar beklenen, yaklaşan büyük afetlere karşı tedbir alınmaz.
23. Kötü toplumlarda haram rantlar yenir.
24. Kötü toplumlarda aşikare fısk ve fücur patlaması olur. Günahlar açıkça, küstahça, meydan okurcasına işlenir, halk buna kanıksar.
25. Kötü toplumlarda doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
26. Kötü toplumlarda devletin malı deniz, yemeyen domuzdur.
27. Kötü toplumlarda korkunç ve dehşetli din sömürüsü olur.
28. Kötü toplumlarda beyefendilerin, hanımefendilerin, küçük beylerin, küçük hanımların sayısı pek azalır.
29. Kötü toplumlarda bilgeliğin zerresini bulamazsınız.
30. Kötü toplumlarda İslâmı hakkıyla yaşamak ve kötülüklere bulaşmamak, avucunda kor tutmak kadar zor zahmetli olur.
31. Kötü toplumlarda başlar ayak olur, ayaklar baş.
Ülkemizde sanırım yüz bine yakın cami var. Bu camilerin imamlarına mükemmel Osmanlıca öğretilmiş olsa, camilere bağlı Osmanlıca kursları açılsa, her cami ortalama yüz Müslümana millî ve İslâmî yazımızı öğretse, yekun olarak on milyon vatandaş öğrenir. Ne güzel bir şey olur değil mi?
Bu anlattığım çok zor bir şey midir? Kesinlikle değildir. Lakin bilmek, niyet etmek, niyeti aksiyona çevirmek, metotlu bir şekilde azimle, sabırla çalışmak gerekir.
Bu hizmet Yazıcı Nurculara verilirse onlar Allahın izniyle başarırlar.
On milyon vatandaş Osmanlıca öğrenirse, millî yazımızla günlük gazete, aylık dergi, kitap yayınlanır, maarif yönünden muazzam kalkınma ve fütuhat olur.
Diyanet niçin bu ve buna benzer hayırlı hizmetlere teşebbüs etmiyor?
**
Yüz zengin ve büyük belediye, vakıf, teşkilat son on sene içinde, her biri senede on kitap olmak üzere yüz klasik edebiyat, tarih, sanat, fikir eserini yayınlamış olsaydı, yekun olarak on bin eserlik bir kütüphane meydana gelmiş olurdu.
Kurumlar bu eserleri rastgele, bildikleri gibi, kendi kafalarına göre yayınlamazlar, koordineli şekilde yayınlardı. Kitapların ebatları, kağıtları, yazı karakterleri , dizaynları hep aynı olurdu. Fransadaki La Pleiade külliyatı gibi…
Yüzlerce divan, yüzlerce tarih, yüzlerce klasik seyahat kitabı, yüzlerce değerli kitap…
Bu iş yapılamaz mıydı?
Kesinlikle yapılabilirdi ama maalesef yapılmadı ve yapılması için herhangi bir teşebbüs ve kıpırdanma da yok.
Ne büyük kültür fırsatlarını kaçırıyoruz.
**
İstanbul Fatih semtinde Sanki Yedim Camii vardır. Ecdadımızdan muhterem bir zat israf etmemiş, iktisatlı ve kanaatli bir hayat sürmüş, biriktirdiği para ile bu camiyi inşa etmiş. Kendisi vefat etmiş ama cami sadaka-i cariye olarak duruyor. İçinde namaz kılındıkça, Kur’ân okundukça, dua edildikçe onun defterine de yazılıyor. Biz zamane Müslümanları israf beyinsizliğinden uzak dursak, kanaatli bir şekilde yaşasak, biriktirdiğimiz paralarla, dernekler ve vakıflar kurarak hayırlı müesseseler meydana getirsek ne iyi olur.
**
Ülkemize her yıl otuz milyona yakın turist geliyor. Parası olan turist, gittiği ülkeden hatıra ve el sanatı eşyası alır. Kültür Bakanlığımız, belediyelerimiz, holdingler, Diyanet, zengin cemaatler; koordineli bir şekilde, işbirliği yaparak ülke çapında binlerce millî el sanatı kursu açsalar, bu kurslara hobiciler alınmasa, muhtaç vatandaşlar alınsa, bu vatandaşlar evlerinin bir köşesinde veya mütevazı basit atölyelerde ürün vermeye başlasalar, devlet bunlardan vergi almasa; birkaç sene içinde bir milyon vatandaşımız doğrudan doğruya ve dolaylı olarak bu sektörden az veya çok para kazanabilir. Bizim, bir tasnife göre 270 çeşit millî sanatımız ve zanaatımızz varmış, bunlar canlanır. Bu hayırlı hizmetler niçin yapılmıyor? İstanbulda büyük bir bütçeye sahip İSMEK var ama onun kurslarında öğrenilen sanatların satıldığı bir tek dükkan yok. Köprü altında kimsenin uğramadığı bir dükkan vardı. O da kapandı. Her yerde Çin ıvır zıvırlarının satıldığı dükkanlar var. Türkiye el sanatlarının teşhir edildiği ve satıldığı dükkanlar niçin yok? 25.10.2013