Kötü ve Seviyesiz Tâcirler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Mart 2019
Cuma
Bir sanayici dostum geçenlerde bir grup iş adamıyla birlikte İtalya’ya bir sanayi fuarını gezmek üzere gitmiş. Yol arkadaşlarından bir kısmı, daha havaalanında seviyesizce, cıvıkça işler etmeye başlamışlar. Gümrüksüz mal satan mağazalardan şişelerle viski almışlar. Uçağa biner binmez, ellerindeki plastik bardaklara buz koydurup içki içmişler.
İtalya’da bindikleri otobüsün şoförü tercüman vasıtasıyla “Bizim ülkemizde ağır cezalar veriliyor, lütfen arabada kesinlikle sigara içmeyiniz” diye ricada ve tenbihte bulunmuş. Türk işadamlarından bazısı söylenmişler, “Bu İtalyanlar bizi ne sanıyor, biz onların esiri miyiz? Elbette sigaralarımızı içeriz” diyerek tüttürmeye başlamışlar.
Fuarda Türk işadamlarından yaka silkiyorlarmış. Bir çok standa Türkleri sokmamışlar. Çünkü teşhir edilen malları götürenler olmuş.
Sanayici dostum, bazı işadamlarımızın seks konusundaki çok bayağı, çok pespâye konuşmalarını tiksinerek anlattı.
1985’te Emin Çölaşan, merhum Turgut Özal ile birlikte uzakdoğu seyahatine çıkmış olan bazı işadamlarımızın rezilliklerini bir yazıda dile getirmişti. Hâlâ ibretle ve üzüntüyle hatırlıyorum. Ne kepazelikler yapmamışlardı ki.
Tâcir, sanayici, işadamı kendi ülkesinin elçisi, temsilcisi durumundadır. Bazı kendini bilmez, görmemiş, türedi, seviyesiz, ahlâksız, karaktersiz adamlar maalesef ülkemize leke sürüyor.
Türkiye’nin büyük bir kalite problemi vardır. Bizim belimizi kalitesizlik büküyor.
Politikacılarımızın, işadamlarımızın, eğitimcilerimizin, medyacılarımızın, aydınlarımızın kültürlü, irfanlı, edebli, terbiyeli, ahlâklı, faziletli, görgülü, nazik, dürüst, efendi insanlar olması gerekir.
Herkesi toptan suçlamak, kötülemek elbette insafsızlık olur. Tâcirlerimiz, sanayicilerimiz, işadamlarımız içinde tabiatıyla çok efendi, ruh soyluluğu bakımından çok asil, çok edebli, çok mürüvvetli kimseler vardır. Onlara hürmet ediyorum, tenkitlerim muhterem kişilere yönelik değildir.
Lâkin son çeyrek asırda birtakım bayağı, düşük, rezil, alçak, çok kalitesiz kişiler çeşitli dalavereler çevirerek, haram kazançlar peşinde koşarak, devleti ve halkı aldatarak servet edinmişlerdir. Ellerine para geçince bu adamlar kudurmuş; içki, fuhuş, zina, seks rezaletleri, magandalık, zontalık yapmaya başlamışlardır.
Türkiye’nin batmasının bir sebebi de bu kalitesiz iş adamlarıdır. Altın yumurtlayan tavuk mesabesinde olan Lâleli pazarını bu adamlar çökertmiştir.
Normal ve helâl ticaret yapan dürüst halıcıları tenzih ederim ama halı sektöründe öyle şahıslar ve firmalar vardır ki, turistleri kazıklaya kazıklaya o sektörü de çökertmişlerdir. Paris’te bin dolara alınabilecek bir Türk halısını onlar burada yabancı müşteriye iki bin dolara satmışlardır. Böyle kötü işadamları bu memleketin kuyusunu kazıyor.
Ticarî, iktisadî, sınaî (endüstriyel), finansla ilgili faaliyetlerin ahlâk ile doğrudan doğruya alâkası vardır. Ahlâksız ticaret ve sanayi olmaz.
Son otuz, kırk yıl içinde bazı büyük işadamlarımız otomobil sanayii konusunda millî menfaatlere, ahlâka ters düşen çok kötülükler etmişlerdir. Onlar sadece kendi çıkarlarını düşünmüş, iç piyasayı tokatlamak için modası geçmiş, miadını doldurmuş, çirkin dizaynlı, kötü teknikli yabancı marka otomobilleri montaj usulü ile üretip durmuşlardır. Otomobil üretimine bizden geç başlayan Güney Kore kendi yüzde yüz millî ve yerli arabalarını üretip bütün dünyaya satabilmiş, biz ise ülkemizi çürük çarık otomobillerle doldurmuş, kendi halkımızı kazıklamışızdır. Sonunda işte batmış bulunuyoruz.
Bir Türk işadamı yabancı bir ülkede kültürü, terbiyesi, nezaketi, efendiliği, edebî, vasıflı kişiliği ile herkesin hayranlığını kazanmaya mecburdur. Ahlâksız, şımarık, yılışık, seks manyağı, sınaî ve ticarî casusluk ve hırsızlık yapan, herkesi kendisinden yaka silktiren, çevresini kendisinden bezdiren kişiler iş adamı değil birer pisliktir.
İyi, vasıflı, üstün, örnek, dürüst tacirlerimize ve işadamlarımıza hürmetler; seviyesiz ve kötü adamlara da teessüfler ederim.
Zamanımızda ABD’de, ileri ülkelerde yapılan meskenlerin yüzde doksan beşi bahçeli ve tek veya iki katlı evler şeklindedir. Bizde ise apartman, blok, on iki katlı kulelerde oturmak merakı ve hastalığı yaygın. Zaman zaman öyle zengin köylerden geçiyorum ki, beş altı katlı apartmanlar yapılmış veya henüz inşa halindedir.
Son zelzelelerde çok katlı bina merakı bize çok pahalıya patladı, büyük acılara yol açtı. Böyle evler yerine küçük bahçeler içinde müstakil, tek veya iki katlı meskenler inşa edilmiş olsaydı bu kadar tahribat ve zâyiat olmayacaktı.
Dostlarımdan Ali Taner beyin Adapazarı’nda bahçe içinde iki katlı bir evi vardır. Ağustos zelzelesinde ona hiçbirşey olmamış. Hattâ, kızı damadı yer sarsıntısından bir hafta önce, büyük bir bloktaki daireden oraya taşınmışlar ve bu şekilde hayatlarını kurtarmışlar. Çünkü ayrıldıkları dev bina çökmüş, orada yaşayan eski komşuları Hakk’ın rahmetine kavuşmuş.
Maddî imkânı ve aklı olan kimselere, şehir dışında bahçeli evler yaptırıp oralarda yaşamalarını tavsiye ediyorum. 20 Kasım 1999