Kötü Yönetim Batırır
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 20 Şubat 2019
PazarBir Güney Kore veya Taiwan sömürgeciliğinden veya emperyalizminden bahsedebilir miyiz? Bahsedemeyiz. Bu iki Asya ülkesi zenginliklerini, başarılarını, refahlarını üretime, ticarete, ihracata, zekâlarına, çalışıp çabalamalarına borçludur. O iki ülkede de mutlaka rüşvet, suiistimal, yamukluk vardır ama bunlar sistemin, yönetimin temel prensipleri haline gelmemiştir, istisnaîdir.
Kötü yönetilen ülkelerde ise ticaret, sanayi, ziraat, hayvancılık gibi helâl ve meşru kazanç sahaları hor görülmüş olup gelir temin etmek, zenginleşmek için büyük ölçüde şu yollara başvurulur:
1. Devlet bütçesi çeşitli şekilde hortumlanır.
2. Belediye bütçeleri aynı şekilde hortumlanır.
3. Parayı ele geçirenler bunu sanayi, ticaret ve diğer meşru yollarla çalıştırmazlar, riba ve faiz yoluyla çoğaltırlar veya verimsiz mülklere yatırırlar.
4. Rant, repo, emeksiz kazanç.
5. Yabancıların ülkeyi, devleti, milleti sömürmesine aracılık ederler, komisyon alırlar.
Bir ülkenin zenginliği, sağlıklı bir sosyal yapıya sahip olması fert başına düşen gelirin azlığı veya çokluğu ile ölçülmez. Aşırı tüketim, israf, tebzir toplumlarında ayda bin doların hükmü yoktur ama mütevazı, kanaatkâr yaşayan insanların ülkesinde ayda yüz dolar geçinmeye yeter de artar.
Bir ülkeye çok altın veya dolar girmesi ve birikmesi de tek başına bir sağlık ölçüsü değildir. İspanya, Kolomb’tan sonra Amerika’dan gemiler dolusu gelen altınlar yüzünden çürümüş, çökmüş, batmıştır.
İngilizlerin 19’uncu asırdaki başarıları, güçleri, zenginlikleri sadece ve öncelikle sömürgecilikten, üzerinde güneşin batmadığı bir imparatorluk kurmuş olmasından ileri gelmiyordu.
Milletleri, ülkeleri, devletleri güçlü, sağlıklı, dengeli, üstün kılan birinci faktör insan unsurudur. Bir ülkenin insanlarının tamamının vasıflı, güçlü, üstün olması gerekmez. Bu sıfatlara sahip yeterli miktarda insanı olan ülke yücelir. Olmayan ülke de batar veya sürünür.
Latin Amerika’da, Afrika’da, Üçüncü Dünya’nın başka yerlerinde öyle ülkeler vardır ki, çiftlik yahut mandıra gibi yönetilmektedir. Arjantin durup dururken batmadı. İyi yönetildiği için de batmadı. Kötü, çok kötü yönetildiği için battı.
Efendim, Arjantin Latin kültürüne sahiptir. Latin kültürlü ülkeler İsveçliler, Almanlar,Kanadalılar gibi düzenler ve idareler kuramazlar. Bu iddiada hakikat payı vardır ama Arjantin’in batması, iflâs etmesi Latin kültürüne sahip olmaktan ileri gelmiyor. Kötü yönetimden kaynaklanıyor.
Eğitim sistemleri genç nesillerini (kuşaklarını) bilgili, ahlâklı, vatansever, medenî yetiştiremeyen ülkeler gerilemeye, sürünmeye, batmaya mahkumdur.
Bir ülkenin insan zenginliği kelle sayısının çokluğu ile değil, kaliteli insan sayısının çokluğu ile ölçülmelidir.
Güney Kore, gemi inşaasında niçin dünya birincisidir? Güney Kore otomobil sanayiinde niçin bu kadar ilerlemiş ve dünyanın en zengin ve üstün ülkelerine büyük miktarda otomobil satabilecek hale gelmiştir?
Siyasî bakımdan dışlanmış Taiwan cumhuriyeti bunca olumsuzluğa rağmen niçin bütün dünyaya mal satabiliyor?
Çünkü o ülkelerde vasıflı idareciler vardır, vasıflı tacirler, sanayiciler, aydınlar, bürokratlar vardır. O ülkelerin halkı da vasıflıdır. Bundan birkaç yıl önce Güney Kore’de bir iktisat-finans krizi başgösterdiği zaman halk birikmiş paralarını getirip devlete vermişti. Çünkü oralarda devlet halkla bütünleşmiştir. Çünkü o ülkelerde devlet bir canavar değil, halkın hizmetkârıdır, halkın devletidir.
Devletin, egemen azınlıkların kontrolunda olduğu ülkelerde böyle midir?
Nice Güney Amerika, Afrika, Üçüncü Dünya ülkelerinde birtakım politikacılar, büyük bürokratlar, yöneticiler, büyük işadamları aynı zamanda hırsızdır. Güney Koreliler çalışıp çabalayarak, üreterek, satarak zengin olur, ülkelerini de zengin ederken kötü yönetimli ülkelerin kodamanları soyarak, hortumlayarak, talan ederek zenginleşmeye çalışırlar.
Tek rakamlı enflasyon iktisadî-malî bir hadisedir. İki ve üç rakama yükselince iktisadî-malî olmaktan çıkar bir ahlak meselesi haline gelir. Hırsızlar halkın evlerinin kapılarını, ticarethanelerin ve fabrikaların kasalarını kırarak çalmazlar. Enflasyon yoluyla çalarlar. Kötü yönetimli ülkelerde halkın, tacirin, sanayicinin parası sessizce erir, azalır; hırsızların cebine, kasasına akar.
Kötü yönetilen ülkelerin toprağı vardır, işlenmez. Coğrafyası hayvancılığa çok müsaittir, ama yeterli miktarda hayvancılık yapılmaz, dışarıdan et ithal edilir. Kötü yönetilen ülkelerin madenleri çıkarılmaz. Kötü yönetilen ülkeler yabancı sermayenin çiftliği gibidir. Kötü yönetilen ülkelerde, halkın gıda meselesini büyük ölçüde halledecek olan soya fasulyası yetiştirilmez. Emperyalist devletler, emperyalist dev şirketler bu ziraati onlara yasaklamıştır.
Kötü yönetilen ülkelerde o ülkeyi, o tarihi, o milleti, o kültürü sevmeyen, başka gizli kimliklere sahip olan esrarlı egemen azınlıklar hüküm ve güç sahibidir.
Kuzey ve Güney Kore, bir elmanın ikiye ayrılmış parçaları gibidir. Kuzey fakirlik, zulüm, korku, açlık, sefalet, gerilik içinde inliyor; Güney ise refah, üretim, zenginlik, ticaret bakımından bütün dünyanın takdirini kazanan başarılara sahip. Coğrafya aynı, halk aynı, lisan aynı, kültür aynı, kimlik aynı; peki Kuzey’i batıran Güney’i âbad eden nedir? Yönetim şeklidir. Kuzey’de Marksizmin en berbat, en gayr-i insanî şekli hüküm sürmektedir. Güney’de ise hürriyetçi bir sistem vardır.
Bir ülkenin yüzölçümü, nüfusu, maddî ve tabiî zenginlikleri, imkanları, potansiyeli ne kadar müsait olursa olsun, o ülkede beyin yoksa, yani vasıflı, güçlü, üstün, ahlâklı, vatansever, faziletli, yüksek karakterli aydınlar ve yöneticiler yoksa o ülke kalkınamaz, kurtulamaz, yücelemez. Bin türlü kriz içinde bocalar durur.
Peki Türkiye’nin durumu nedir?.. Amerikalılar ve Avrupalılar bize “Sizi tebrik ediyoruz. Siz İslâm dünyası için en güzel örnek ve modelsiniz. Aferin size. Sakın yürüdüğünüz yoldan ayrılmayınız. En doğru yoldasınız, devam ediniz…” demiyorlar mı? Onlar böyle diyorlarsa asayiş ber-kemâl demektir. Oğlum Mehmet, bu yolda devam et! 31 Aralık 2001 Pazartesi