Kriz Hayırlı Olsun!
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Kimse acele etmesin, heyecanlanmasın, peşin hükümler vermesin. İşin henüz başlangıcındayız, köprünün altından daha çok sular akacaktır.
Bu basit bir sinirlenme, temelsiz bir parlama, nezaket ve edeb dışı âni bir davranış değildir.
Türkiye’de yıllardan beri tarihte benzeri görülmemiş bir soygun, talan, vurgun, eşkıyalık, haydutluk, haramilik vardır. Ülke, millet, devlet soyulmaktadır. Hiçbir güç bu soygunu, bu talanı durduramıyor. Devlet hazinesi hortumlanıyor, mahallî idarelerin hazineleri yağmalanıyor, özel veya kamu bankaları boşaltılıyor. Rüşvet, kokuşma, hırsızlık korkunç boyutlara ulaşmıştır. Devletin, memleketin, halkın durumu çok kötüdür.
Çankaya’daki cumhurbaşkanı bu devletin, bu ülkenin, bu halkın başıdır, büyük sorumluluğu vardır. Millet önünde, insanlık önünde, tarih önünde, Allah huzurunda büyük sorumluluğu olan bu zat kokuşma, yolsuzluk, talan, hırsızlık, vurgun, eşkıyalık karşısında artık patlamıştır. Bu zat Türkiye’nin menfaatlerini savunmaktadır. Onu bu yüzden destekliyorum. Halkın yüzde doksanı, belki daha fazlası ondan yanadır.
Soygun devam ediyor. Çok büyük, çok güçlü bir kamu bankasının içi boşaltılmıştır. Haberi henüz bomba gibi patlamamıştır ama yakında o da duyulacaktır. Büyük, güçlü, azgın, arsız, cesur, gözükara çeteler soyguna gece gündüz devam ediyor. Devlet, millet, ülke batıyormuş ne umurlarında.
Ankara’da çok önemli bir yerde bütün işler yüzde on komisyon ile verilmektedir. İstanbul’da da çok büyük, çok zengin, çok önemli bir yerde bütün işlerden yüzde on alınmaktadır. Meselâ geçenlerde 700 milyar liralık bir iş birine verilmiş ve trink 70 milyar komisyon peşin olarak alınmıştır. Talancılar, vurguncular, hırsızlar, soyguncular kudurmuş gibidir. Trilyon vuracak ve sonra bir kenara çekilip bunları yiyecek. Böyle şey onlar için düşünülemez. Bir trilyon vuran bunu 100 trilyona çıkartmak, yüz trilyon vuran katrilyona çıkarmak için çalışıyor.
Gazeteler yazdı, İzmir’de bir mahkemenin mübaşiri ve kâtibi hakimin verdiği mahkumiyet kararlarını, para mukabilinde beraate çeviriyorlarmış. İş bu raddelere kadar gelmiştir.
Susurluk kazasından sonra varlığı anlaşılan pisliklerin üzerine gidilemedi.
Güneydoğu’da ayda bugünün parasıyla 150 milyon lira maaş alan küçük bir adam birkaç yıl içinde trilyonlar içinde yüzmeye başlıyor. Nasıl oluyor bu iş? Beyaz zehir trafiği ve kaçakçılığı ile. Tek başına mı yapıyor küçük adam bu işi? Hayır, arkasında güçlü kişiler ve kurumlar var. Kimse bu işin, bu adamların, bu kurumların üzerine gidemiyor.
Cumhurbaşkanı Sezer yüzde 99.9 haklıdır, doğru yapmıştır. Bu zatın mâzisi temizdir, hırsızlıkla, haramla elde edilmiş serveti yoktur. Çankaya’daki toz duman esnasında bir bakan ona “Mülkünüzün kirasını yüzde 10 yerine yüzde 25 arttırdınız” demiştir. Türkiye gibi bir ülkede suç mudur, kanunsuzluk mudur bu? Beride katrilyonlar gidiyor, bankalar boşaltılıp iflâs ettiriliyor, şu zavallı milletin hakları gasbediliyor; hırsızlar, vurguncular, kokmuş herifler ve karılar milyonlarca dolarlık yalılar, villalar, saraylar, kâşâneler ediniyor ve cumhurbaşkanı kiradaki mülküne, yüzde on yerine yüzde yirmi beş zam yapmış…
Hırsız hırsızdır. Hırsızın sağcısı solcusu, Türkü Kürdü, dincisi lâiği, milliyetçisi kozmopoliti, sünnisi alevisi, şusu busu olmaz. Allah bütün hırsızların belâsını versin. Hepsi de lanetlidir.
Atatürk ve lâiklik diye feryad edecek ve saman altından banka soyacak, vurgun yapacak. Biz milliyetçiyiz, Türkçüyüz diye ortaya çıkacaklar ve ortalığı haraca kesecekler. Yahut mukaddes ve muazzez İslâm dâvâsını âlet ve vasıtası kılarak yüzlerce trilyon, katrilyon götürecekler. Hepsine lânet, hepsine lânet!
Hırsızların, vurguncuların, talancıların, rüşvetçilerin, hortumlayıcıların, komisyoncuların en alçakları, en şerefsizleri, en namussuzları, en iğrençleri, en önce başları ezilmesi gerekenler din sömürücüsü eşkıyadır. Onların yüce dinimize, bu millete, bu ülkeye, insanlığa, gerçeğe verdikleri zararı hiçbir harbî kâfir veremez.
Cumhurbaşkanımızı destekleyelim, onun bütün hayırlı işlerinde başarılı olması için dua edelim. O Türkiye’nin; bu ülkenin, bu halkın hakları, menfaatleri için çalışıyor.
İnşaallah bu krizin sonunda bir millî mutabakat hükümeti kurulur ve bütün pisliklerin üzerine gidilir. Son af dolayısıyla hapishanelerde epey boş yer vardır. Yeni cezaevleri de yapılmaktadır. Bütün ünlü, büyük, anlı, şanlı, saygın soyguncular; kanun, hukuk, adalet gereği yakalanmalı ve muhakeme edilmelidir.
Bazılarına “Bre nâbekâr, Boğaziçi’ndeki veya şu mutena mevkideki milyonlarca dolarlık yalıyı, köşkü, sarayı hangi parayla aldın? Hesap ver bakalım” denilmelidir.
Gazetesi, televizyonu, dergisi olmayan bazı banka haydutları içeri alındılar. Daha iri, daha güçlü, daha hırlı olanlara bir şey yapılamadı.
Eşitlik istiyoruz! Adalet önünde Satabaycılarla, Farmasonlarla, Kemalistlerle Müslümanlar arasında bir fark, ayrıcalık olmamalıdır.
Milletvekiliymiş, bakanmış, eski cumhurbaşkanıymış… Herkesin üzerine gidilmelidir. Mâsum ve temiz olanların korkmasına lüzum yoktur. Suçu olanlar mutlaka cezalandırılmalıdır.
Ülkedeki bunca pislik bazı politikacıların, siyasî iktidarların bilgisi ve ilgisi olmadan meydana gelemezdi.
Türkiye’ye; bu millete, bu ülkeye, bu devlete yapılacak en büyük iyilik çeteleri ortadan kaldırmaktır. Ahmet Necdet Sezer bey bu zor işi başarabilirse tarihe iyi bir namla geçecektir.
Çankaya krizini takip eden gün, Hürriyet gazetesi, sanki önemli bir habermiş gibi, Adapazarı üniversitesinde bir doçentin irtica yaptığını yazdı. Zelzelezedeler ile ilgili bir anket yapılıyormuş da, onunla ilgili sorulara, “Sizce deprem ilâhî bir ceza mıdır?” sorusu ilâve edilmiş. Bunun üzerine valilik, YÖK harekete geçmiş, doçent vazifesinden alınmış… Ne rezalet ne rezalet!.. Memleket batıyor, devlet soyuluyor, Çankaya’da toz duman içinde tartışmalar oluyor, yer yerinden oynuyor ve doçentin biri bu soruyla irtica yapmış. Bizi işte bu kafalar bu hale getirdi.
Kokuşma, soygun, hırsızlık ülkenin gündemine, hem de birinci maddesine oturmuştur. Şimdi radikal (kökten), esaslı, hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmaksızın; Atatürkçü, sağcı, solcu, milliyetçi, Türkçü, dinci ayrımı yapılmaksızın büyük bir temizlik bekliyoruz. 23 Şubat 2001