Küçük İyilikler, Küçük Mutluluklar (1)
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 12 Ocak 2019
Pazartesi
Hepimizin çok kolay bir şekilde ve külfetsiz olarak yapabileceğimiz küçük iyilikler, vazifeler vardır, bunlardan elde edeceğimiz mutluluklar vardır.İyilik yapmak için ille de zengin ve geniş imkânlı olmak gerekmez. Yüce Peygamberimiz “Yarım hurma ile de olsa kendinizi ateşten (cehennemden) koruyunuz” buyurmuşlardır. Yani bir tek hurması olan Müslüman bile, onun yarısını karnı acıkmış bir kardeşine ikram ederek iyilik yapabilir, Allah’ın rızasını kazanabilir. Bundan da mutluluk elde edebilir.
Aşağıda, onbeş küçük iyiliği, vazifeyi sizlere anlatmak istiyorum. Bunları yapabilen, hayata geçiren kimseler, aynı zamanda mutlu olacaklardır.
Yapabileceğimiz küçük iyiliklerden ve bundan elde edeceğimiz mutluluklardan biri kuşlara, kedilere, vahşî veya evcil hayvanlara yiyecek vermektir. Meselâ, şimdi sonbahardayız, havalar soğumaya başladı, kış yaklaşıyor. Yazın bol bol yiyecek bulan serçeler, eskisi gibi karınlarını doyuramıyor. Sabahleyin evden çıkarken cebinize küçücük bir naylon torba içinde buğday, darı, ekmek kırıntısı gibi kuş yiyecekleri koyunuz. Bir parktan, bir bahçe yanından, bir çimenlikten geçerken onları yiyecek arayan serçelere atınız. Böyle bir iyilik yaparsanız kolunuz mu ağrır? Bunun masrafıyla bütçeniz mi delinir? Vakit mi kaybedersiniz?Hayır. Ne kolay bir iyiliktir bu. İnançlı bir insansanız, bu kuşların bir Sahibi olduğunu bilirsiniz, ayrıca sizin iyilik ve günahlarınızı yazan iki kâtip bulunduğunu da iyi bilirsiniz. Aç serçelere vereceğiniz bir avuç darıyı, iyiliklerinizi yazan kâtip defterinize kaydedecektir. Bunun sizin için ne kadar önemli, ne kadar kârlı, ne kadar faydalı bir iş olduğunu bilseniz…
Aç kedileri, aç köpekleri doyurmak da böyledir.
İyilik, iyilik, iyilik…Aklımız, fikrimiz bu olmalı. İnsana iyilik, hayvana iyilik, bitkiye iyilik, suya, toprağa, denize, göle, nehre, ormana, dağa, taşa hep iyilik. Bunlar da ne biçim iyilikler demeyiniz. Bir tatil günü piknik yapmaya gittiniz, akşam dönerken çöpleri toplayıp, oturduğunuz mekânı tertemiz bırakmanız da bir iyiliktir. Bir insanın, bir ailenin, bir grubun medenîliği, ahlâkı, karakteri piknik yaptığı mekânı nasıl terk ettiğinden anlaşılır. Çöplük gibi terk ediyorlarsa yazıklar olsun onlara!
Serçeleri unutmayınız! Onların Sahibini unutmayınız! Serçelere bir avuç darı atarsanız, onların Sahibi size bir sofra yemek ikram edebilir. İyiliklerinizi yazan kâtibi unutmayınız! Bu dünyada zerre kadar bir iyilik yapanın, onun karşılığını kat kat alacağını unutmayınız.
Kendinizi alıştırınız, küçük iyiliklerden mutlu olmayı öğreniniz.
Kolay, zahmetsiz, çok az bir külfetle yapabileceğimiz iyiliklerden biri de her ay birkaç tanıdığımıza, dostumuza, yakınımıza mektuplar veya kartlar göndermektir. Bundan otuz, kırk sene önce mektuplaşma çok yaygındı. Cep telefonları çıktı, mektup yazma âdeti bitti. Postahâneler sinek avlıyor. Telefonla hal hatır sormak kalıcı bir şey değildir, uçucudur. Yazılmayan şeyler uçar gider. Mektuplar, kartlar öyle değildir. Hatta saklandığı takdirde yazan ölür, alan ölür, mektup kalır.
Bu devirde hem yeterli vakit yok, hem de insanlar, izninizle söylüyorum, galiba tembelleştiler. Binaenaleyh uzun mektuplar yerine, bir yüzlerinde güzel resimler bulunan kartlar gönderebiliriz. Meselâ, eski bir askerlik arkadaşımıza… “Aziz dostum… Birlikte geçirdiğimiz günleri unutmuyorum, ayrı yerlerde yaşıyoruz ama gönlüm sizinledir. Zaman zaman eski hatıralar gözlerimde canlanıyor. Sıhhat, selâmet, iyilikler diliyorum. Selâm ve sevgilerimle… Askerlik arkadaşın filân.”
Bu kadarcık bir metin de mi size uzun geliyor? Daha kısa yazınız. Ama mutlaka her ay bir miktar mektup veya kart gönderiniz. Selâmlaşmakta, hal hatır sormakta, vefa ve sadakat göstermekte çok hayırlar, bereketler vardır.
Fazla külfete girmeden, bütçemizi zorlamadan kolayca yapabileceğimiz iyiliklerden, hizmetlerden, vazifelerden biri de
küçük kitaplardan ve broşürlerden fazla miktarda, toptan fiyatına satın alarak uygun göreceğimiz kimselere dağıtmaktır.
Bu hususta çok dikkatli ve hassas hareket edilmelidir, militanlık yapılmamalıdır. Bazı vatandaşlar tepki gösterebilir, bu gibi broşürler onlara verilmemelidir.
Misyonerler ülkemizde her yıl on milyonlarca, mübalağa ettiğimi, abarttığımı sanmayınız, tekrar ediyorum on milyonlarca broşür dağıtıyor. Müslümanların da onlara karşılık İslâm dinini savunan broşürler dağıtmaya hakları vardır. Bu, hem bir hak hem bir vazifedir, ihmal edilmemelidir.
Dağıtılacak broşürlerin mutlaka yararlı, değerli ve kalıcı olması gerekir. Kışkırtma yapılmamalıdır, fitne ve fesada yol açılmamalıdır.
Ne gibi broşürler dağıtılabilir?.. Maalesef ülkemizde böyle broşürler yok denecek kadar azdır. Bizde daha çok ticarete yönelik, kâr amaçlı kitaplar çıkartılıyor. Yayınevleri 16 veya 32 sayfalık küçük broşürler çıkartmıyor. Eskiden Diyanet İşleri Başkanlığı böyle risaleler yayınlıyordu, o da bıraktı.
Sizlere bir fikir vermek üzere, meselâ 100 adet alıp dağıtabileceğiniz küçük, fakat çok faydalı bir broşür tanıtıyorum. İsmi
(Muhtasar Âmentü Şerhi). Küçük boy, 64 sayfa. Yüz adedini 25 liraya alabilirsiniz. Yâni tanesi 0.25 YTL. Maddî imkânı müsait olanlar için büyük bir rakam değil. Kitap piyasasını araştırdım, bu boyda, bundan daha ucuz faydalı broşür yoktu. Arzu ederseniz
nden temin edebilirsiniz. Bu fiyat İstanbul’da gelip alanlar içindir. Taşra için gönderme masrafı istenir. (Bedir Yayınevi Tel: 0212/519 36 18)
Gönül arzu eder ki, faydalı ve değerli konularda böyle yüzlerce hatta binlerce çeşit broşür yayınlansın, herkes ucuz fiyatla toptan alıp dağıtsın. Meselâ, işyeri ve dükkân sahipleri müşterilerine veya ziyaretçilerine hem çay ikram etsinler, hem de bir broşür versinler.Bu gibi broşürlerin ille de dinî konularda olması gerekmez. Ahlâk, fazilet, iyi insan, iyi vatandaş olmak, komşuların birbirine karşı hakları ve vazifeleri, gençliğin iyi yetiştirilmesi; israf, lüks, aşırı tüketim ve gösterişin kötülenmesi, sosyal yardımlaşma ve saire ve saire…
Çarşıya, pazara çıkıp israfa ve lükse kaçmamak şartıyla bir şeyler satın almak insanı mutlu kılabilir. Meselâ bendeniz, bir şeye üzülünce veya öfkelenince, hiddetlenip tansiyonum yükselince, sıkıntıdan başım ağrıyınca hemen alışverişe çıkarım. Neler satın alırım? Onları da sayayım: Eski kitaplar alırım, çok pahalı olmamak şartıyla antikamsı (antika demiyorum, onlar pahalıdır) sanat eserleri alırım. Meselâ Beyoğlu’nda, Balık Pazarı Aslıhan’da epey sahaf dükkânı vardır. Oraya giderim, mutlaka kısmetimde birkaç kitap vardır, onları alırım. Bazen Beyazıt’ta Bakırcılarda birtakım hanlara girer, Hindistan’dan, Pakistan’dan, Çin’den gelmiş el işi eşyalar alırım.
Tespih koleksiyoncusu değilim, ancak tespihi severim, zaman zaman Uzakdoğu’dan gelen yarı kıymetli taşlar satan dükkânlara giderim, pahalı olmamak şartıyla otuz üç taş alırım. Sonra bunları tespih haline getiririm. İrili ufaklı yüz kadar tespihim var. Bunlardan birini elime almak beni rahatlatıyor, mutlu kılıyor. Tespihlerin başka faydası da var. Ben hangi taşın, hangi konuda yararlı olduğunu bilmiyorum. Lâkin bunların sağlığa yararlı olduğuna dair kitaplar, araştırmalar var, bu konunun uzmanları da var. Tespihlerin fiyatları, aldığım 40 adet taşa sadece 5 lira verdim. (Yaptırdığım tespihlerin hepsi tabiî, yarı kıymetli taşlardandır.) Herkesin bütçesi elvermeyebilir, durumu müsait olanlara tavsiye ederim. 15 Kasım 2005