Kur’ân Ahlâkı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 21 Aralık 2018
Perşembe
Ahlâkın ana kaynağı dindir. İslâm’ın kendi ahlâk sistemi vardır. Bu sistem ilahîdir, tartışılmaz, iman ve tasdik edilir. Zina İslâm’a göre hem ahlâksızlıktır, hem suçtur. Müslüman bu kesin hükmü tartışamaz. Bunu tersine fikir, re’y ve beyanda bulunamaz.
Riba da hem ahlâksızlık, hem suçtur. Böyle olduğu kesin şekilde bilinecek ve buna inanılacaktır. Adam veya kadın dıştan dindar görünüyor ama İslâm ahlâkının kesin ve zarurî hükümlerini hayatına uygulamıyor, bir yığın ahlâksızlık sergiliyor, haram yiyor, kul hakkını gasb ediyor, nice günahları açıkça ve küstahça işliyor. O kişinin durumu şu iki halden biridir:
-Günahkâr, fâsık, fâcir ve kötü bir Müslümandır.
-Münafıktır.
Her hal ü kârda böyle bir kişi iyi, sâlih, doğru, kamil, vasıflı bir Müslüman değildir. Kur’ân bir ahlâk kitabıdır. Adam ben Kur’âna inandım diyor, Kur’ân okuyor ama Kur’ân ahlâkı ile ahlâklı değil. Bu, çok büyük bir tezat değil midir?
Kur’ân doğruluğu ve dürüstlüğü emr ediyor. Kur’ân, Allah’a olan bütün iş ve muamelelerimizde ihlâsı emr ediyor. Kur’ân, lüks, israf ve sefahatten kaçınmamızı istiyor. Kur’ân gıybet etmememizi istiyor. Kur’ân Peygambere iman ve itaat etmemizi istiyor.
Kur’ân, namaz kılan ve emr-i mâruf ve nehy-i münker yapan bir Ümmet olmamızı istiyor. Kur’ân parçalanıp bölünmemizi, birbirimizle çekişmemizi istemiyor.
Kur’ân Allahın bize vermiş olduğu nimetleri paylaşmamızı istiyor.
Kur’ân din büyüklerini erbab (rabler) haline getirmememizi, putlaştırmamamızı istiyor.
Müslüman, bir insan olarak günahsız olamaz. Lakin günahları:
-Devamlı olarak.
-Âşikâre (açık) olarak.
-Küstahça.
-Fütursuzca.
-Allah’tan korkmadan, kullardan utanmadan… işlemez.
Hem “Ben Müslümanım, Kur’âna iman ettim…” diyecek ve hem de haram yiyecek, haram servet edinecek…Böyle Müslümanlık olmaz. Kur’ân ahlâkı sadece Kur’ân tercümesi, Kur’ân meâli, Kur’ân tefsiri okumakla öğrenilebilir mi?.. Bu metot yeterli ve etkili olmaz.
1400 küsur yıldan beri din imamları, rabbanî âlimler ve fakihler, kâmil mürşidler Ümmet için çok değerli ahlâk kitapları yazmışlardır. Kur’ânın ahlâk hükümlerini Sünnetin ve hikmetin ışığında yorumlamışlar, konulara ve bahislere ayırmışlardır. Müslümanların Kur’ân ahlâkını öğrenmek için bu kitapları okumaları gerekir.
Bu kitaplardan biri Hüccetülislâm ve Zeynüddin İmamı Gazalî hazretlerinin İhyâuUlumi’d-Din adlı büyük eseridir. Müslüman bu kitabı aldı, kütüphanesine koydu ama okumuyor… Faydası olmaz. Okudu ama iyice anlayıp öğrenemedi. Faydası olmaz.
Anlayıp öğrendi ama bu bilgileri hayatına uygulamıyor. Faydası olmaz. Okuyacak, anlayacak, öğrenecek ve hayatına tatbik edecek ki, faydalansın. Faydalı ve hikmetli din kitaplarını alıp da yaldızlı ciltleri kütüphanesine dizenler, lakin onları okumayanlar kitap taşıyan cahil hammallar gibidir.
Kur’ân sadece okunmak için değil, kendisine uyulmak için indirilmiştir. Cahillere, mukallidlere Kur’ân hükümlerini, Kur’ân öğütlerini, Kur’ânî uyarıları; ehliyetli ve icazetli âlimlerin, fakihlerin, vaizlerin, rehber ve mürşidlerin ders vererek anlatması ve okutması gerekir. Bir genç evinde hukuk kitapları okuyarak hukukçu olabilir mi?
Uçakla ilgili kitapları okuyarak uçak mühendisi olabilir mi? Olamaz olamaz olamaz!.. Mutlaka bu ilimleri veya fenleri bir üniversitede üstadlardan, uzmanlardan öğrenmesi, sonunda imtihan verip diploma alması gerekir.
İslâm ahlâkı kendi kendine kitap okuyarak öğrenilmez. İslâm dinî rehberler vasıtasıyla öğrenilir. Bu rehberler kimlerdir?
-Ehliyetli ve icazetli ‘âlim ve rabbanî âlimler.
-Yine böyle olan fakihler.
-Kâmil mürşidler.
Bazı Müslüman kardeşlerimiz, yukarıda anlattığım metoda karşı çıkıyor, hocalar aradan çıksın, herkes meâl, tercüme ve tefsir okuyarak İslâm’ı ve Kur’ânı doğrudan doğruya öğrensin diyorlar. Bunların bazısı fıkhı ve mezhepleri bile inkâr ediyor.
Böyle söyleyen ve yazan kardeşlerimiz hatâ ediyor. Onların bazısı
, bazısı
(Tarihsellik mezhebi), bazısı
, bazısı şu veya bu bid’at mezhebi mensubudur. Onlarınki doğru metot değildir.
İslâm, iman, Kur’ân ve Şeriat bir ucu Resullerin Seyyidine (Salat ve selâm olsun ona) ulaşan gerçek icazetlere (diplomalara) sahip sâlih âlimlerden ve kamil mürşidlerden öğrenilir.
Şu kişiler gerek din âlimi değildir:
Müslümanlar hangi din büyüklerine kulak vermeli, onların eserlerini ve menkabelerini okumalı, onların yolundan gitmeli, onları rehber ve mürşid olarak kabul etmelidir?
1. Selef-i Sâlihîn, yani ilk üç kuşak. Ashab, Tâbiîn, Tebe-i Tâbiîn.
2. Eimme-i din (Müctehid imamlar, dört mezheb sahibi ve diğer mutlak müctehidler.)
3.
İtikadında bozukluk olan, namaz kılmayan, aşikâre fısk ve fücur işleyen, ahlâkı bozuk kimseler
Gerçek Seyyidler ve Şerifler bu Ümmet-i beyzanın baş taçlarıdır.
4. Her asırda gelmiş müceddidler.
5.
Abdülkadir Geylanî, Ahmed er-Rufaî, İmamı Rabbanî, Şah Muhammed Bahaüddin Nakşbend, İmamı Gazalî, İmamı Şa’ranî, Mevlânâ Celalüddin Rûmî, Hacı Bayram Velî, Şaban-ı Velî, Nurüddin Cerrahî, Selahaddin Uşşakî, Bursalı İsmail Hakkı, Erzurumlu İbrahim Hakkı ve diğerleri. Kaddesallahü esrarehüm…
Cenâb-ı Hak cümlemizi:
Kullarından eylesin. Kur’ân Kur’ân deyip de Kur’âna zıt bir hayat süren gafillerden eylemesin. Âmin. 21 Mayıs 2010