Kur’an Müslümanı Yaftasıyla
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 19 Aralık 2018
başlıklı bir yazı yazmışım, /memurlar.net/ sitesi bunu iktibas etmiş, okuyan biri de
takma adıyla şu yorumu yapmış:
“Kanlı pazar öncesi yazdığı kışkırtıcı yazıdan 20 gün sonra, commerzbank’da adına Amerikalılar 350.000 dolar yatırıldığı iddia edilir; yine 12 Mart 1971 de Arabistan’a kaçıp aramco’da (Amerikanın Suudi Arabistanla ortak petrol şirketi)
misafir edilmiş, zaman aşımından sonra dönmüştür; yani bu sünni patriği adam Amerikanın sünnisidir!!!”
Kendisine en güzel cevabı, zamanında, tam zamanında,
, has bir müslüman vicdan,
vermiştir. (İslamcılık’la sağcılık’ın iki farklı şey olduğunu ihsas edilmesi dikkatten kaçmamış olmalı.)
“Türk sağının temel bir özelliğidir herhalde, İslâm ayet hadis bilmezler, bilseler de anlamazlar, anlasalar da tutarlı bir şekilde düşüncelerini buna göre şekillendir(e)mezler. Anti-komünizm denen saçma oyuna bu kadar meyil verebilmişlikleri, hâlâ da verişleri, bundandır herhal. Eygi ayrıca estetik fetişizminden faşizme giden kısa yolu gösteren bir figürdür kanımca.”
Topçu’nun kanlı pazar sonrasında yazdığı,
atıf yaptığı, Türkiye’de yaşayan herkesin bir şekilde hayatında en az bir defa duyduğunu sandığım âyet de şudur: “Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir.”
Bu Kur’ân Müslümanı, beni
, Arabistan’da Aramco’nun misafiri olmakla itham ediyor.
diyor.
Derin Devlet ve Ergenekoncular tarafından uydurulmuştur. Belki yüz defa yazdım: Bunu ispat ederseniz, gazetelerimi (o zaman İstanbul’da iki günlük gazetem vardı)
ve tesislerimi size hibe edip basın ve yazarlık hayatından çekileceğim dedim. Utanmaz haysiyetsiz yalancılar, iftiracılar ispat edemediler, ortaya en ufak bir belge koyamadılar.
En son, bundan birkaç yıl önce bu iftira bir kitapta tekrarlandı. Mahkemeye verdim, müfteriler kıvırttılar, kıvrandılar, Hollanda’da böyle bir banka var mıdır sorulsun dediler. Mahkeme resmen sordu, Hollanda hükûmetinden gelen cevap şu oldu: “Hollanda da böyle bir banka yoktur!..”
Bu konuda hiçbir belge yoktur. Yalancıların ve iftiracıların prensibi şudur: “İftira et, karala, pislik at, çamur dök… Mutlaka bir izi kalır.” Olmayan bir belgeyi ben bulacak değilim.
Müfteriler arasınlar, bulurlarsa artık gazetem ve tesisim yok, oturduğum bir daire var, küçük bir yayınevim var, kitaplarım, eşyalarım var. (Bulurlarsa) bunları onlara hibe edeyim, kalemimi kırayım, gazeteciliği bırakayım.
İnternette yoğun şekilde
yapılıyor. Dinsizler, Müslüman kılığına giriyor,
Kendisine
diyen yalancı ve müfteri, merhum Üstad Nurettin Topçu’dan bahsetmiş.
Bey, sahibi ve yayın müdürü olduğum haftalık
Kendisi bizim büyüğümüzdü, üstadımızdı. İmanlı ve salih Sünnî bir Müslümandı, beş vakit namaz kılardı, son derece doğru, dürüsttü, ahlâk ve fazilet timsaliydi. Nezih, asil, kibar bir mü’mindi. Yüksek kültür sahibiydi, Fransa’da doktora yapmıştı.
Bazen Üstadın
giderdim.
Kendisinin bütün fikir ve görüşlerine katılmazdım ama ona hürmette asla kusur etmezdim.
Bir gece
Hocanın evine davet edilmiştim,
yemekten sonra kahve içilirken sohbet esnasında
,
konusunda ihtilaf olmuştu.
Bu, Topçu Hocamızın kadr ü kıymetine halel getirmez. Nurettin Topçu, çok ihlâslı bir kimseydi,
Temiz yaşadı, temiz vefat etti, Cenab-ı Hak rahmetiyle muamele buyursun.
Bizim müfteri ve sahte
“Eygi ayrıca estetik fetişizminden faşizme giden kısa yolu gösteren bir figürdür kanımca” diyor.
ne demektir? Bizim Kur’an Müslümanı Şiî midir, Alevî midir acaba?.. Faşizm demiş, baltayı taşa vurmuş… (Nurettin Topçu’nun odasındaki Hitler resmi…)
12 Mart 1971’de Suudî Arabistan’a kaçmışım… Yalan!..
, bir daha da dönmemiştim. Aramco’nun misafiri olmadım.
denilen hadiseyle de bir ilgim yoktur.
rümuzlu yalancılara ve iftiracılara karşı uyanık olalım. Bana saldıran adam,
ve mertçe tartışsın. “Kur’an Müslümanı” yaftası altında yalan söyleyen, iftira atan bu adamcağız kimdir acaba? [Yaşar Nursuz Öznesebsiz’i olabilir mi? Bence büyük ihtimal..REB]
, 1960’lı yılların ortalarındaydı,
büyük boy bir besmele levhası almış,
(Yeni İstiklal idarehanesi) getirmiş, masanın üzerine koymuştum. Yazının altında
imzası vardı. O gün
gelmiş, levhayı görmüş, “Bu Tevfik beyi tanırım” demişti. Tevfik bey birinci sınıf, büyük ve ünlü bir hattat değildi, yazısında belki tenkit edilecek taraflar vardı ama o zamanda
onu küçükseyen bir kelime sarf etmemişti.
Zamanımızda maaşallah
Ülkemiz belki de,
Seviniyoruz, iftihar ediyoruz. Lakin hepsi için söylemiyorum,
Duyduğum vakit şaşırıp kalıyorum.
Bundan on sene önce birisi, “Ebru benim yaptığımdır, ötekilerinki bulaşık suyu ebrusudur…” mealinde bir laf etmişti, doğrusu hiç yakıştıramamıştım… Hattatlarımız Kur’ana, Sünnete, İslam’a sanat yoluyla hizmet ediyorlar. Bu, kutsal bir hizmettir,
Hattatların ve diğer Müslüman sanatkârların dereceleri bir değildir. Onların da tabakâtı vardır.
İster birinci sınıf hat olsun, ister ikinci sınıf…İster beşinci sınıf… Hiçbir hattatı üçüncü sınıf hat yazdığı için kötülemeye, aşağılamaya, hor görmeye hakkımız yoktur.
Diğer sanatlar da…
Gıybet, haset, çekememe, birbirinin kuyusunu kazma Müslümana yakışmaz. Hele hattatlara, müzehhiblere, ebruculara hiç yakışmaz. 24 Ocak 2011