Kur’ân Uyarıyor
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Pazar
Azgınlar Lüks, Bolluk, Konfor, Gel Keyfim Gel İçinde Yaşarken Azap, Tepelerine İniverdi
Yirmibeş otuz sene önceydi, bir gün merhum
dükkanına gitmiştim. Orası bir akademi, bir sohbet meclisi idi. Şeyh efendi düşünceli ve üzüntülü görünüyordu. Şöyle konuştu: Geceleyin Elmalılı Hamdi Efendi’nin tefsirini okuyordum. En’am suresinin 42, 43, 44’üncü âyetlerini okuyunca dehşet içinde kaldım. Bugünkü bolluk ve zenginlik beni korkuttu…
Şeyh efendiden ayrıldıktan sonra zikr ettiği âyetlerin meâllerini ve tefsirini okumuş ve bendeniz de irkilmiştim. O zaman bu konu ile ilgili bir makale yayınlamıştım. Onun metnini bulup bu sütunlarda neşr edecektim, aradım bulamadım, tekrar yazıyorum.
(Allahü Teâlâ yeminle buyuruyor)
(toplumlara, halklara)
(Peygamberler, Haberciler, Elçiler)
(Bunun üzerine)
(Bize/Allah’a)
(ve iyi)
(uyarıları)
(En’am-42, 43, 44)
Merhum Elmalılı Hamdi Efendi’nin bu âyetlerle ilgili açıklamalarından bazı cümleleri aşağıya alıyorum:
(olağanüstü, harika halleri) öylesine arttı ki, ferahlandıkça ferahlandılar…
kendilerini birdenbire bastırıp yakalayıverdik…
(Lisanını biraz sadeleştirerek, bazı açıklayıcı kelimeler ve cümlecikler ilâve ederek Elmalılı Hamdi Efendi Tefsiri’nden aldığım cümleler burada sona erdi.)
Bu ülkede tabiî ki, bütün vatandaşlar bolluk içinde yaşamıyor, zevk ü sefa sürmüyor. Lakin
Onlar eski Firavunlar zamanında bile görülmemiş bir lüks, israf (savurganlık), şaşaa, debdebe, tantana, saçıp savurma, gösteriş, gurur, kibir, azgınlık içinde yaşıyor.
Bunların içinde dine hurafe gözüyle bakanlar var… Dindar geçinen nice münâfık da var… Milyonlarca halk fakr u zaruret içinde sürünürken onlar nasıl yiyorlar içiyorlar, harcıyorlar görüyorsunuz. Yakın tarihimizdeki sıkıntıları, kütlevî açlıkları, hastalıkları, baskıları unuttular…
Onlar parayı, maddeyi, menfaati, zenginliği, lüksü, konforu, zevk ü sefayı, vur patlasın çal oynamayı, Elmalılı Hamdi Efendi’nin tabiriyle gel keyfim gel hayat sürmeyi varlığın amacı biliyorlar…
Kalpleri katılaştı, nasır tuttu, mühürlendi… Gözleri var, görmüyorlar… Kulakları var, işitmiyorlar… Vicdanları devre dışı…
Maksut bir amma rivâyât muhtelif. Hepsi de azıtmış, şaşırmış, sapıtmış.
buyurulmuş. Bolluk, zenginlik, refah, lüks, konfor, aşırı tüketim, israf, Nemrud ve Firavun gibi hayat sürmek onlara çok tabiî geliyor. Bunları meşru sayıyorlar, hak biliyorlar. Ne dehşetli bir sınav içinde olduklarından haberleri yok. İşte böyle gel keyfim gel, oh kekâh bir hayat sürerken Allah’ın azabı ansızın üzerlerine iniverecek ve İblis/Şeytan gibi büsbütün ümitsiz kalacaklardır.
Sakın bugünkü bolluk, lüks, zevk ü sefa, konfor, vur patlasın çal oynasın hayat tarzına aldanmayınız, bunu istemeyiniz.
Allah’a ve Peygambere itaat edelim. Kur’ân’da, Sünnette, Dinde, Şeriatta, fıkıhta, İslâm ahlâkında yasaklanmış haram kılınmış çirkin şeylerden, günah ve azgınlıklardan uzak duralım. Felâket kapımızı çalıyor, kara bulutlar üzerimizde dolaşıyor.
Bir milyon Müslüman öldü deniliyor. Bir milyondan fazla Müslüman da evinden, yerinden yurdundan kaçmış, perişan olmuş.
Tavuk gibi insan boğazlanıyor…
Kur’an’lar yırtılıp parçaları yerde çiğneniyor… Ekmek, su, zarurî ihtiyaç maddelerini bulmak zorlaşmış… Can, mal, din, ırz ve namus güvenliği ayaklar altında…
Allah’ı, Âhireti, Hesap ve Kitabı, Cennet ve Cehennemi, Helal ve Haramı unutan, insî ve cinnî Şeyâtîne uyan Müslüman bir toplumun sonu iyi olmaz. Azgınlığın sonu âfettir, felâkettir, azabtır… Kızıl zalimler ve Yeşil münafıklar iddihar ettikleri yeşil dolarlara güvenmesinler. Ya sâdık Müslümanlar olarak Allah’a, Kur’ân’a, Sünnet’e, dine rücu edeceğiz, yahut bu toplumun ve bu ülkenin tepesine ansızın inecek şeyi bekleyeceğiz. 26 Mart 2007