Pazar

 

Müslüman halka, bilhassa gençliğe ve kadınlara Kur’ân ve Sünnet dersleri verilmesi zaruret derecesinde gerekli bir vazifedir. Kimlerin vazifesidir böyle bir hizmeti yerine getirmek? Müslümanların başını çeken, onlardan hizmet ve faaliyet parası toplayan; şeyh, hoca, ağabey, üstad, efendi, hazret denilen kimseler…

Bu derslerin özellikleri neler olmalıdır?

1. Kur’ân’daki ve hadîslerdeki müjdeleyici, uyarıcı, korkutucu hususlar dile getirilmelidir.

2. Ferdî ve toplumsal hayatımıza uygulamamız gereken emirler ve yasaklar anlatılmalıdır.

3. Toplumu iyice sarmış olan aşırı tüketim, lüks, israf, saçıp savurma gibi kötülükler üzerinde durulmalı, bu konudaki ayet ve hadîsler beyan edilmeli ve Müslümanlar uyarılmalıdır.

4. Müslümanlar dünya tuzağına düşmüşlerdir; mal tuzağına düşmüşlerdir. Bu husustaki ayetler ve hadîsler anlatılmalı, öğretilmeli ve Ehl-i iman kanaate, iktisada, tevâzuya, alçak gönüllülüğe yönlendirilmelidir.

5. Müslüman toplumda büyük bir ahlak buhranı görülüyor. Kur’ân’ın ve Sünnetin ahlak, fazilet hakkındaki hükümleri, emir ve yasakları bildirilmelidir.

6. Müslümanların Ümmet birliği parçalanmış olup, Ehl-i İslâm yüzlerce fırkaya, hizbe, cemaate, baronluğa, meşrebe bölünmüştür. Bu hususta, ayetlerin ve hadîslerin ışığında dindar kesim uyarılmalıdır.

7. Müslümanlar bedevî, varoş kültürlü, göçebe zihniyetli yığınlar haline gelmiştir. Onların medenîleşmesi, kültürlü olmaları için Kur’ân’dan ve Sünnetten çare ve çözümler beyan edilmelidir.

8. Müslümanlar zillete, esarete, köleliğe, hakarete, sömürüye mâruz kalmışlardır. Ayetlerin ve hadîslerin ışığında zilletten izzete, esaretten hürriyete çıkış yolları pratik şekilde anlatılmalıdır.

9. İslâmî kesimde ticaret, iktisat, sanayi, maliye (parasal işler) muameleleri son derece bozulmuştur. Bu konularda uyarılar yapılmalıdır.

10. Müslümanların eğitim ve kültür seviyeleri son derece düşüktür. Bu konuda Kur’ân ayetlerinden, Peygamber hadîslerinden çareler ve çözümler çıkartılmalıdır.

Müslümanlara Kur’ân ve Sünnet dersleri vermek için dershane açabilir miyiz? Maalesef, ülkemizde bu konuda yeterli din hürriyeti mevcut değildir. Böyle bir şeye izin vermezler. Yapabileceğimiz tek şey kitapçıklar, broşürler şeklinde yayın yapmaktır.

Her yıl Müslümanlardan İslâmî hizmet ve faaliyetler için milyarlarca dolar para toplanıyor da niçin yukarıda arz ettiğim gibi hizmetler yapılmıyor?

Kur’ân tefsiri, hadîs tercümesi külliyatı satın almakla Müslüman kendisine lüzumlu dinî bilgileri kolayca öğrenemez. O bilgilerin derlenip toparlanması, bu devir insanının kolaylıkla okuyup anlayacağı bir üslub ile halka sunulması gerekir.

Müslüman yığınların uzun yıllardan beri beyinleri yıkanmaktadır. Halk sersemletilmiş, şaşkına çevrilmiştir. Milyonlarca insan hergün saatlerce gevezelik ve zevzeklik yapıyor ama kendisini dünyada ve ahirette selamete çıkartacak olan zarurî bilgileri öğrenmiyor. Bu hal bir sersemlik ve şaşkınlık değil de nedir?

Bazen on altı sayfalık vasıflı bir broşür bile bir hayat kurtarabilir. Toplumu gaflet ve dalalet (sapıklık) karanlıkları sarmıştır. İnsanların uyarılmaya, müjdelenmeye, bilgilendirilmeye ihtiyacı vardır.

Ülkemizde faaliyet gösteren misyonerler yüzlerce çeşit broşür ve kitap çıkartarak halkı kendi dinlerine çağırıyor da Müslüman kesimin kalantorları niçin bu gibi İslâmî faaliyet ve yayınlar yapmıyor?

İnsanlara hidayet vermek, onları mü’min ve müslim yapmak Allah-ü Teâlâ’nın işidir. Biz Müslümanların vazifesi ise davet ve tebliğ etmektir. Bu davet ve tebliğ hizmetini hakkıyla yapmazsak sorumlu oluruz.

Dinden uzaklaşmış olanların biz Müslümanlar üzerinde hakları vardır. Yarın ahiret aleminde Büyük Hesap Günü’nde bizden dâvacı olacaklardır. “Biz sizinle aynı toplumda, aynı ülkede yaşıyorduk. Biz gaflete düşmüştük. Sizin elinizde imkân vardı ama bizi uyarmadınız, bize gerçekleri tebliğ etmediniz…” diyeceklerdir.

Müslümanlar yayıncılık, tebliğ ve davet hususunda çağın çok gerisindedir. Bugünkü yayınlarımız 1960’lı yılların standartlarına göredir. Biz çağdaş dünyayı otuz-kırk yıl geriden takip edebiliyoruz.

“Efendi hazretleri çok büyüktür… Efendi hazretleri her şeyi bilir… Efendi hazretleri çok keramet izhar eder… Efendi hazretleri sahib-i zamandır…” Bu gibi edebiyatla nereye varılır?

İnsanları imana, İslâm’a, ahlaka, fazilete, Kur’ân’a, Sünnete çağırmak suç değildir, ayıp değildir. Peki niçin var gücümüzle halkı gençliği bunlara davet etmiyoruz.

Bu gibi hizmetler yetersiz bir edebiyatla, yetersiz bir kültürle, yetersiz teknikle yapılamaz. Davet, tebliğ, tebşir, tenzir için sadece din ilmini bilmek yeterli olmaz. Böyle hizmetleri şehirli, medenî, kültürlü, sanatlı, hikmetli, firasetli elemanlar yapabilir.

Bir cümle düşüklüğü, bir imla hatası bile bir kitabı ve broşürü berbat edebilir.

Çocuksu, avamî, basit bir din edebiyatı ile okumuş, kültürlü, yüksek tabaka kimselere tesir etmek mümkün olmaz. Bazı dindarlar dört renkli ofset tekniği ile broşürler, kitaplar, dergiler çıkartıyor. Başarılı oluyorlar mı? Kesinlikle olamıyorlar. Kırmızı, mavi, yeşil, sarı, pembe, eflatun, mor… rengarenk bir broşür. Zevk yok, sanat yok, kalite yok. Boyalı broşür… Böyle yayın olmaz!

İstanbul’un büyük, tarihî camilerinden birinin ana kapısının iki yanına mavi renkli kocaman çöp bidonları koymuşlar. İçleri buruşuk, pis, iğrenç naylon torbalarla dolu. İki de levha “SayınMüslüman camiye girerken pabucunu bir naylona koy da öyle gir…” Ya Rabbi, bu ne basitliktir… Biz bu kafa ile elbette tebşir (müjdeleme), tenzir (uyarma), tenvir (aydınlatma), davet, tebliğ yayınları yapamayız.

Yine caminin kapısının kenarına berbat bir mermer levha konmuş. Üzerinde caminin adı, alt satırda “İnşaa tarihi:…..” yazılı. Kocaman bir yanlış! Biz cami kapısına yanlışsız levha asamıyoruz, nerede kaldı ki, güzel ve etkili, kaliteli dinî propaganda broşürü çıkartabilelim.

Şimdiye kadar bu konularda birçok yazı kaleme aldım. Hiçbir ilgi ve tepki görmedim. Ramazan yaklaşıyor, Müslümanlar yine iftardan iftara koşacaklar. Peki mübarek ramazan ayında dağıtılmak üzere faydalı, güzel, kaliteli bir broşür hazırlayan bir kişi, vakıf, cemaat, dernek var mıdır?

Kehkeşan Hocaefendinin filan beş yıldızlı oteldeki bin kişilik iftar ziyafeti çok israflı, lüks, şaşaalı olmuş… Vah vah, zavallı Müslümanlar… 14 Temmuz 2003