Kur’âna Uymak
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 19 Aralık 2018
Ezan-ı Muhammedî bir çağrıdır. Müslümanın ona icabet etmesi gerekir. Bazıları bu icabeti,
olduğunu sanıyor. Ezan namaza davettir, ona icabet de namaz kılmakla olur.
Mânâsını anlamasa bile Kur’ân okumak çok sevaplı bir iştir. Lakin Müslümanın Kur’ân’ın müjdelerini, uyarılarını, mesajını mutlaka, kendine yetecek kadar bilmesi gerekir.
Kur’ân okuyor ama Kur’ân’ın yap dediklerini yapmıyor, yapma dediklerini yapıyor. Bu ne biçim Kur’ân okumaktır?
Büyük Müslümanlar tarafından, Allah rızası için yazılmış İslam ahlâkı kitaplarındaki bilgiler Kur’andan süzülmüştür. Kur’anı anlamak için o kitapları okumak gerekir. Zamanımızda, Allah rızası için değil, para kazanmak için çalakalem yazılmış mealler, tercümeler, tefsirler, din ve ahlâk kitapları var, onlardan feyiz alınmaz. Alınsa bile çok az olur.
Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) yaşayan bir Kur’andı. Kur’an ahlâkının mücessem heykeliydi. Ona bakan Kur’anın güzel ahlâkını görürdü. Biz ahirzaman Müslümanları elbette Peygamber gibi olamayız ama bütün gücümüzle, bütün irademizle, bütün gayretimizle ona benzemeye çalışmalıyız.
Öğle yemeği için bir esnaf lokantasına gidiyorsun… Yolda dar gelirli bir tanıdığına rastladın… Hadi gel, sana bir yemek ısmarlayayım diyerek, onu lokantaya götürür ve doyurursan, Peygamberin sünnetine uymuş, onun yolundan gitmiş olursun.
Arada bir mahalle muhtarına gider, çevremizde çok fakir, çok düşkün kimseler var mı diye sorarsın… Muhtar sana küçük bir liste verir, sen de onlara yardım etmeye çalışırsın. Gerekiyorsa imkânı olan birkaç dostunla işbirliği yaparsın.
Öfkelendiğin, kızdığın vakit öfkeni dışarıya vurmaz, içine hapsedersin. Peygamber böyle yapardı. Asık suratlı olmazsın, güler yüzlü olursun… Hayvanlara, ağaçlara, bitkilere, yeşilliğe merhamet edersin.
Sakın sen bunlardan olma, bunlara benzeme. Merhamet etmeyene merhamet edilmez…
Gurur ve kibirden bucak bucak kaçmalısın. Sen fani bir insansın, ahirzamanda dünyaya gelmişsin, başın bin türlü belada… Kibir ve gurur senin neyine gerek. Peygamber bu dünyada bir yolcu gibi yaşadı. Sen de onun gibi ol, geçici ve uçucu dünya nimetleri peşinde deliler gibi koşma. Kur’ana uymak istiyorsan, Peygamberi kendine örnek ve model olarak kabul et.
Evimde televizyon yok. Bu zararlı cihaza ayda bir misafirliğe gittiğim bir yerde veya bir dükkanda bakıyorum. Bir hafta önce Cağaloğlu’nda
Her koltuğun karşısındaki aynanın kenarına bir tv koymuş.
Birden şu sahne göründü:
Öyle bir manzara ki, yürekleri parçalıyor, insanın dengesini bozuyor.
Tv.ler bunu niçin yapıyor? Reyting için…
Bizde televizyonculuk zıvanadan çıkmıştır.
Yıllar önce
şöyle bir sahne vardı.
Taksimde bir çukur kazıp yerin altından bir binanın içine çıkıyorlar.
Oynayanlar memnun, seyredenler zevkten dört köşe. Masum çocuklar da seyrediyor. “Anne o evdeki yılışık çıplak teyzeler ne yapıyor?… Orası neresi?…”
Namuslu, haysiyetli, ahlaklı, faziletli, vatansever, paraya tapmaz televizyoncuları tenzih ederim ama rant ve reyting için her haltı yiyen ahlaksız televizyoncuların toplumu çökertmeye çalıştığını yazmaktan da çekinmem.
Vaktiyle
Sonra ne oldu?.. Bilenler bilmeyenlere anlatsın!..
bakıp da Türkiye’nin sağlıklı ve dengeli olduğunu sanmayalım. Medyanın kötülüğü bile ülkenin batmasına, toplumun çökmesine yeterlidir.
Müslüman bir ülke binayla, zinayla, gökdelenlerle, havaalanlarıyla, otoyollarla, dev adalet saraylarıyla, cep telefonlarıyla, bulaşık makineleriyle ayakta durmaz. Ülke, devlet, halk adaletle, güvenle, ahlakla, faziletle, sosyal barış ve mutabakatla, iyi bir eğitim sistemiyle, medenilikle (tersi bedeviliktir) ayakta durur.
Ahlakın, faziletin, bilgeliğin, adaletin (sosyali dahil), güvenin olmadığı bir yerde gökdelenler çöküşü ve yıkılışı durdurmaz.
Uluslararası şeffaflık ve temizlik anketlerini incelerseniz, bu konuda bütün İslam ülkelerinin sınıfta kalmış olduklarını görürsünüz.
Filan İslam devletinin anayasasında
yazılıymış, falan İslam ülkesi Şeriatla idare ediliyormuş, bu zahirî yaldızlara aldanmayınız ve kanmayınız. Bir ülkede İslam varsa o ülkenin temiz, şeffaf, doğru, dürüst, adil, güvenli olması gerekir. Bu saydığım sıfatlar yoksa oradaki İslam,
Bir tek İslamî rejim yoktur.
Bazılarında göstermelik bir çoğulculuk ve çeşitlilik görülür.
Cumhuriyet, erdem üzerine kurulu bir rejimdir. Cumhuriyet ile idare edilen bir İslam ülkesinde erdem yoksa oradaki cumhuriyet bir aldatmacadan ibarettir.
Sadece cahillik yetişmez, onun yanında bol bol eğlence vardır.
İslam dünyası, fasit bir daire (kısır bir döngü) içine girmiştir. Bunun içinden nasıl çıkacaklar, buna aklım ermiyor.
Afganistan’da İslâmî Taliban rejimi vardı.
Peki, bu istifa ile iş bitti mi? Hayır,
Mısır’da İslami bir rejim kurulabilecek midir?
Ne İsrail, ne Amerika, ne Avrupa buna izin vermez.
Bundan 20 sene kadar önce Cezayir’de İslamcı parti seçimleri kazanınca ne olmuştu? Maziden ibret almayanların istikballeri parlak olmaz…
Biz Türkiye Müslümanları sanki gerçekten hür müyüz?
Niçin Müslüman kadın öğretmenler okullarda başörtüsü takamıyor? Dindar hanım avukatlar niçin başörtüsüyle duruşmaya giremiyor?
Büyük Millet Meclisinde niçin başörtülü bir kadın milletvekili yok.
Hürüz de,
Hürriyetimizin bir sınırı var, ondan sonrası yasak. İslam dünyası bugünkü parçalanmışlıkla, bugünkü zihniyet ve kültürle, bugünkü kafayla kurtuluş ve selamet sahiline ulaşamaz.
Kur’an’da, Sünnette, Şeriatta yazılıdır, bildirilmektedir, öğrenmek ve hayata uygulamak gerekir. 22 Şubat 2011