Kurban Kesilmelidir
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 21 Aralık 2018
DİYANET Başkanı “Bu yıl kurban kesilmesin” diyebilirim demiş. Hiç iyi bir söz etmemiş…
Kibar-ı Evliyaullah’tan,
kitaplarında kaç defa okumuşumdur.
Diyanet Başkanına mı inanayım, Bursalı İsmail Hakkı hazretlerine mi? Elbette ikincisine.
Efendim memlekette hayvan sıkıntısı varmış… Olabilir. Bu sıkıntıyı hafifletmek isteyenler,
Etoburlar ise her gün et yiyor.
Bu memlekette
Hayvancılığı bilerek, kasıtlı olarak darbelediler.
Müslümanlar kurban vâcibesini eda etmezlerse felaketler, uğursuzluklar, afetler sökün eder. Kurban kanı dökülmezse Allah saklasın başka kanlar dökülür.
Kurban konusunda Kur’an, Sünnet, Şeriat ne diyorsa o mutlaka yapılmalıdır. Bendeniz inşaallah kurbanımı keseceğim. Müslüman kardeşlerime de böyle yapmalarını âcizâne tavsiye ederim.
Et sıkıntısını gidermenin ana çaresi et tüketimini azaltmaktır.
Onun yerine tavuk ve (zehirli olmayan) balık yiyelim. Bakliyata (kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek) ağırlık verelim.
Et yemeği yerine kıymalı,
pişirelim.
Kendimizi, çoluk çocuğumuzu, vatan ve milletimizi felâketlerden ve afetlerden korumak istiyorsak
azgınlıklardan uzak duralım, lüks ve israftan kaçınalım.
Hayvan yetersizliği, et sıkıntısı kurban kesmemekle değil, az et tüketmekle,
çözülebilir. Bendeniz hayvanları çok severim. Kırsal kesimde yaşasam, hayvanlarım olsa onları kesmeye kıyamam. Lakin
Kurban bayramında
büyük çelişki içindedir. Gitsinler mezbahalardaki duruma baksınlar,
PAZAR günü asıl İstanbul (Suriçi, Marmara sahil yolu, Karaköy, Beşiktaş bölgeleri, Birinci BoğazKöprüsü) trafiğe kapatılmıştı. 120 bin kişinin katılacağı Avrasya yarışması yapılacakmış… Anadolu yakasına geçmek, biraz gezmek istiyordum, gidemedim. Bin zahmet Kasımpaşa’ya gittim, öğle yemeğini orada yedim, eve zor dönebildim.
Yarış yapılacak diye halka eziyet edenlere vatandaş olarak hakkım helal olmasın.
Yarış esnasında Birinci Köprü’nün üzerine on binlerce insan dolmuş. Koşucuların ayak darbelerinden rezonans (titreşim) olmuş,
, halk paniğe kapılmış. Milliyet gazetesinde okudum, uzmanlara sorulmuş,
denilmiş.
1970’li yılların başında köprünün açılış töreni yapılırken başta o zamanın cumhurbaşkanı olmak üzere bir
(büyük bir topluluk) uygun adımlarla köprüye dalınca yine böyle bir titreme olmuş diye gazetelerde okumuştum.
Bundan
1870’te Fransa’nın Alsace bölgesinde askerî bir birlik rap rap rap köprüden geçerken titreşim olmuş ve köprü çökmüş… Yine bundan yüz küsur yıl önce kocaman buharlı bir gemi rezonans yüzünden ikiye ayrılıp batmış.
İnşaallah tehlikeli bir durum mevzuubahs değildir.
Köprünün çatlayan ana direği harç ile tamir edilinceye ve üzeri badana edilinceye kadar bari karşıya araba vapuru ile geçeyim…
Türkiye’ye, İstanbul’a geçmiş olsun!..
ÜNİVERSİTELERDEN birinde yakın zamanlarda şöyle bir vak’a olmuş:
Masal değil gerçek… Yahu bu adamlar şapka giymenin bir Atatürk devrimi olduğunu bilmiyorlar mı? Kızı tebrik etmeleri gerekirken sınıftan attırıyorlar. Pes doğrusu.
Şapka Kanunu’na göre, başta üniversite öğretim görevlileri olmak üzere bütün memurların, bütün TC vatandaşı erkeklerin şapka giymesi mecburîdir.
Bugün Atatürkçü geçinen niceleri başlarına melon, fötr, silindir, kolonyal şapkalar geçirmedikleri için suç işliyorlar.
Dünya şapkayı terk etti. Türkiye’de… Öyleyse Şapka Kanunu’nu kaldırın. Kaldıramazlar.
Öyleyse şapka giyin. Onu da yapmazlar…
Çok partili hayata geçildikten sonra yeni yeni canlanan, cesaretlenen
Bere giydiği için nice Müslüman polis tarafından yakalanıyor, adliyeye sevk ediliyordu. Birçok ihtiyatlı Müslüman, berelerinin içine
yazan bilirkişi raporunun bir suretini iliştirmişlerdi. Ne olur ne olmaz…
Bere yüzünden hiçbir Müslüman idam edilmemişti ama şapkaya muhalif hocaların ve mü’minlerin idam edildiklerini biliyoruz.
Şapkalı Müslüman kızı sınıftan attıran Ergenekoncu, vesâyetçi, çağdaş, uygar, Atatürkçü, Kemalist,
ne yaman bir çelişki içinde bulunduğunun farkında mıdır acaba? 19 Ekim 2010