Pazar

 

Sokaklarda, caddelerde, arsalarda, gelişi güzel her yerde kurban kesiliyormuş; bağırsaklar, işkembeler, akciğerler sağa sola atılıyormuş; çoluk çocuk kesilen kurbanları, akan kanları görüyor ve ruhî buhrana düşüyormuş; hayvanlar acı çekiyormuş…

Şimdi, gizli ve esrarlı egemen güçler Müslümanların 1400 küsur yıldan beri her yıl Kurban bayramında yapageldikleri bir ibadete karşı bir kampanya açmışlardır. Neler denmiyor ki… Vahşetmiş, zavallı hayvanlar merhametsizce kesiliyormuş, bu bir dinî bayram değil, bir “Kavurma şöleni”ymiş…

Bazıları da suret-i haktan görünerek “Dinimizde böyle şey olmaz, kurban demek iyilik ve hayır hasenat yaparak Allah’a yaklaşmak demektir.Kurban yerine, onun parasını sadaka olarak dağıtsanız da olur” diye uyduruk fetvalar veriyor.

Birtakım kimseler herkesi sersem ve akılsız mı sanıyor? Hayatın kanunları vardır. Etlerinin yenilmesine izin verilen ehlî ve vahşî hayvanlar insanların gıdasını teşkil etmektedir. Bütün dünyada her gün milyonlarca hayvan kesilmekte, milyarlarca balık tutulmaktadır. Yediğimiz sebzelerin, bitkilerin de canları vardır. Kesmemek, can yakmamak için et yemeyen vejetaryenlere (et yemeyip sebze yiyenlere) sormak gerek: Behey gafiller! Yediğiniz yeşillikleri, sebzeleri siz cansız mı sanırsınız?

İslâm Dini yaratılışa uygun, insan boyutlarında, ifrat ve tefritten uzak bir dünya nizamı kurmuştur.Dinimiz kesim esnasında hayvanlara eziyet edilmemesini emreder. Bıçak keskin olacak, kesecek kişi bu işi bilecek, maddî eziyet vermeyecek. Kesilmeden önce hayvanın gözleri bağlanacak, itilip kakılmayacak, manevî eziyet verilmeyecek.

İslâm’ın hayata uygulanması bir kültür ve seviye meselesidir. Kültür derken yaşama biçimini kasdediyorum. Kültürü düşük bölgelerdeki Müslümanlar bazı inceliklere dikkat edemiyorsa bunun suçu elbette İslâm’a ait değildir.

Siyasî iktidarların, mahallî idarelerin, diğer sorumlu makamların temiz ve sıhhî kurban kesme yerleri hazırlaması gerekir.

Müslüman kesim, tarihî ârıza dolayısıyla perişan vaziyete düşmüştür. Bizde Hıristiyanlarınki gibi müstakil ve müessir dinî teşkilat yoktur. Diyanet derin devletin sıkı kontrolu altındadır. Her biri bir özel diyanet durumunda olan cemaat ve tarikatlar ise bazı zarurî ve hayatî hizmetleri yerine getirmemektedir.

Kurban konusunda bazı rant-severler birtakım dolaplar çevirmekte, bu sene olmasa bile gelecek yıllarda bu yoldan trilyonlar kazanmayı düşünmektedir.

İmdi âcilen yapılacak iş şudur: Bütün dinî gazete ve dergiler, bütün İslâm’a saygılı televizyonlar ile kurban konusundaki yersiz tenkitler çürütülmeli ve temel gerçekler hatırlatılmalıdır.

1. Kurban Kur’ân, Sünnet ve icma ile sâbit dinî bir ibadettir. Kurban bayramı “Kavurma şöleni” değildir.

2. Kültür seviyesi yetersiz, cahil kalmış veya bırakılmış bazı Müslümanların yaptıklarına bakarak İslâm hakkında hüküm vermek insafsızlık ve vicdansızlık olur.

3. Fıkıh ve ilmihal kitaplarında yazıldığı şekilde malî imkanı olan her Müslüman kurban kesmekle mükelleftir.

4. Kurban kesmeyip de bunun parasını sadaka olarak vermek doğru değildir. Kurbanı kesecek, ayrıca bol bol da sadaka verecektir.

5. Kurban etlerinin, bilhassa derilerinin İslâm’a karşı olan birtakım derneklere, kuruluşlara verilmesi doğru değildir. Çünkü onlar bu yolla elde edecekleri maddî gücü ve parayı İslâm’a, Müslümanlara karşı kullanacaklardır.

6. Şehirlerde kurban kesmek istemeyenler, göç etmiş oldukları köylerinde, küçük şehirlerde bizzat veya vekaleten kurban kesebilirler.

Bir kısım laik gazeteler ve televizyonlar Müslüman halkın kafasını karıştırmak, Kurban kestirtmemek için âdeta bir seferberlik ilan etmiş bulunuyor. Halkı bunların yalanlarına, yıkıcı tenkitlerine karşı uyarmak gerekir.

Onlar, yılbaşında kesilen onca hindiye acıdırlar mı? Acımak mı? Tam tersine o hindileri şaraplara, şampanyalara, cinlere, votkalara meze yapmışlardır.

Her gün kanlı kanlı biftek yiyen, beş yıldızlı lüks otellerde ve pahalı restoranlarda domuz pirzolası atıştıran çağdaş, ilerici, laik, sözde uygar adamlar Müslümanların ibadet maksadıyla kestikleri hayvanlar karşısında birer merhamet heykeli kesiliyor.

Avrupa Birliği’ne üye olunca, mezbahalarda, tavuk çiftliklerinde hayvanları Avrupalılar gibi, kesmeden önce bayıltarak veya öldürerek kesmek zorunda kalacakmışız.

Hayvanların, kesilmeden önce mekanik vasıtalarla beyinlerinin tahrip edilip öldürülmelerine, ondan sonra kesilmelerine bir Müslüman olarak elbette karşı çıkarım. Dinimiz lâşe, ölü hayvan eti yenilmesine izin vermemektedir.

Bütün Avrupa ve Amerika ülkelerinde Museviler kendi yiyecekleri hayvanları hahamlara, Musevî şeriatının kurallarına göre kestirmekte, etlerin üzerine ‘Koşer’ damgası vurdurtmakta ve kendi inançlarına göre yaşamaktadır. Türkiye’de de, et kesiminde İslâmî kurallara uyulması gerekir. Bunu laikliğe aykırı görenlerin aklî dengelerinden şüphe ederim.

Büyük Millet Meclisi’nde yıllardan beri bekleyen, bekletilen “Hayvan Hakları Kanunu” bir an önce çıkartılmalıdır.

Müslüman kesim, et kesimi, domuz eti, ithal etler konusunda gözlerini açmalıdır. Ülkeye her yıl parça et halinde binlerce ton domuz eti sokulmakta ve halka yedirilmektedir. Ülke içinde de domuz yetiştirme işi teşvik edilmekte, yerli domuzlar da kesilip halka satılmaktadır. Lüks semtlerdeki büyük marketlerde domuz eti satılmaya başlanmıştır. Dinî tarafı kuvvetli olmayan birtakım veterinerler, uzmanlar, “İlle de Avrupaî usûlle kesim yapılsın” diye gayret göstermektedir. Müslümanların hayata atılması lazımdır. En büyük et tesisleri, en büyük tavuk çiftlikleri dindar vatandaşların elinde ve kontrolünde olmalıdır. Dinimiz, kesildikten sonra sıcak suya batırılan tavukları ve diğer kümes hayvanlarının etlerinin necis ve murdar olacağı konusunda hüküm koymuştur. Birtakım zındık ve zıpçıktı ilahiyatçılar bu gibi dinî hükümleri kaldıramazlar. Kaynar su metoduyla tüyleri yolunmuş tavukları yemeyiniz.

Önümüzdeki Cuma hutbesinde bütün hatip efendiler milyonlarca Müslümanı kurban kesimi konusunda uyarmalı ve dinsizlerin, zındıkların ektikleri şüphe ve tereddüt tohumlarını izale etmelidir.

Türkiye Müslümanlarının dinî konularda, dinlerini hayata tatbik etmek konusunda yirmialtıbin kişilik Yahudi cemaati kadar hürriyeti olması gerekmez mi?

Not:

Bu yazıyı kaleme aldıktan sonra

Almanya Köln Üniversitesi Şarkiyat ve Türkoloji Bölümü Profesörü Dr. Manfred Götz

‘ün

“İslâmî usullere göre hayvan kesimi”

hakkındaki

dört sayfalık raporu

elime geçti. İnsaflı ilim adamı bu raporun sonunda şöyle diyor: “Hıristiyan ülkelerde mutad olan,

hayvanın acı duymasını önlemek için

, ya önceden şokla uyuşturarak veyahut boynuna batırarak veya boynuna vurarak iliğini ayırmak suretiyle, daha sonra göğsüne veya boğazına batırmak suretiyle tamamen kanamasını sağlayarak ehlî hayvanların kesimi, İslâmî şartlara aykırıdır. Böyle bir eti yemek Müslümanlar için yasaktır

(haramdır).

“Zaruret hali”,

sadece yukarıda gösterildiği gibi

(raporunun 4’üncü sayfası)

Müslümanın hayatından endişe ettiği zaman mevzubahistir.

(…..)

Kurban veya günlük et ihtiyacı için kasaplık hayvanların İslâmî usule göre kesilmesini, yani boğazlanmasını samimiyetle tavsiye ederim.

İslâmî açıdan,

Hayvan Koruma Kanunu’nun

4 a paragraf 2 bend 2’ye göre istisnaî hal için şartlar tamamıyle mevcut bulunmaktadır. Prof. Dr. M. Götz.”

(Bu konuya tekrar döneceğim.)

06 Mart 2000