Pazar

 

İnternetten images.google.com‘a girin ve map of kurdistan kelimeleriyle arayın. Karşınıza 8860 sonuç çıkacaktır. Kürdistan haritaları… Türkiye nasıl kırpılmış görün.

Bizim medyamız bu konuyla yeteri ve gereği kadar ilgileniyor mu? Mankenler, futbolcular, şarkıcılar, türkücüler, günlük politika dedikoduları, iktidar şöyle yapmış, muhalefet böyle etmiş… Acayip meraklı haberler ve fotoğraflar. Çin’deki panda hamile kalmış…Şarkı söyleyen fok balığı… Kedi ile köpeğin arkadaşlığı… Cinayetler, rezaletler, kepazelikler…

Beride, Türkiye’nin büyük bir kısmını içine alan binlerce Kürdistan haritası…

Efendim bizimkiler böyle bir şeye izin vermezmiş…

1912 BalkanHarbi’nde Türkiye’nin en kıymetli yarısı elden gitmişti. Biz izin vermemiştik ama düşmanlarımız almışlardı. İstanbul sokaklarında nümayişler yapılıyor, öfkeli ve heyecanlı kalabalıklar “Girit bizim canımız… Feda olsun kanımız…” diye bağırıyorlardı ama Girit elimizden bağıra bağıra gitmişti.

Büyük günlük gazetelerimizden biri çocuklara yönelik bir ekinde Türkiye’nin bir kısmını Kürdistan olarak göstermiş.Alıştırıyorlar galiba.

Bundan 10 yıl kadar önce Antalya’da AB temsilcileriyle bir toplantı yapılmıştı. Türkiye çok büyük, idaresinde zorlanıyorsunuz, şunu güzelce bir küçültün, bir ucundan öbür ucuna gitmek kolay olsun, idaresi de fazla ağır ve zahmetli olmasın demişlerdi. Bu toplantıyı bilen, hatırlayan kaç kişi çıkar şu halkın içinden…

Bazıları yüksek sesle bağırıyor: TÜRKİYE BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜNDÜR!..

Ah keşke vatan bütünlüğünü bağırarak elde tutabilmek mümkün olsaydı.

Mehmed Âkif’ten vecize beytler okumayı severiz.

“Sahipsiz olan vatanın batması haktır,

Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”

Vatana nasıl sahip çıkılır? Lafla, feryatla, sloganla, bağırıp çağırarak mı?Heyhat…

12 Eylül 1980’i takip eden günlerde, aylarda, yıllarda bir vatandaşın ben Kürdüm demesi mümkün müydü? Alimallah adamı hemen derdest ederler, zindana tıkarlardı. Anadili Kürtçe olan iki vatandaş sokakta, otobüste Kürtçe konuşabilirler miydi? Asla!.. Hemen yakalanırlardı.

Kürt yoktu… Peki bu Kürtler kimlerdi? Onlar dağ ve yayla Türkleriydi. Kışın kar üzerinde yürürken kırt kurt kart diye sesler çıkıyordu ayaklarından, bu yüzden onlara Kürt denmişti… Aradan zaman geçti, hepimizin aklı başına geldi mi bilmiyorum ama iş işten geçti. Kuzey Irak’ta “Güney Kürdistan” veya “Irak Kürdistan’ı” kuruldu.

Bu Kürdistan işinden en fazla Kürtler zarar göreceklerdir. Bu ülkede Türklerle Kürtler içiçe yaşıyor. Ayrı, bağımsız bir Kürdistan kurulması mümkün değildir. Böyle bir teşebbüs çok acılara yol açar. Düşünmek bile istemiyorum.

Bir ara bir kısım Ermeniler (hepsini kasd etmiyorum) bağımsız bir Ermenistan kurmak istemişlerdi. Nerede kuracaklardı?Tabiî ki, Ay’da veya Merih’te değil. Türkiye’nin bir kısmında. Sonra ne oldu? Büyük facialar cereyan etti, iki taraf da büyük zayiat verdi. Keşke Ermeniler Türkiye içinde Türklerle, Kürtlerle, diğer unsurlarla birlikte barış ve anlayış içinde yaşamış olsalardı… Kürdistan kurulacak…Peki, İstanbul’daki, Marmara bölgesindeki, İzmir’deki, yurdun öteki bölgelerindeki milyonlarca Kürt ne olacak?

Barzanî’nin, Talabanî’nin, PKK’nın peşine düşenler Mevlâ’yı değil, belâyı bulurlar. Uzun yıllar önce Bediüzzaman bunu çok açık olarak beyan edip uyarmış… Ünlü bir Kürt politikacı “Kürtlerin İslâm’ı seçmeleri büyük hatâ oldu…” gibisinden bir lâf etmiş. Müslüman Kürt kardeşlerime soruyorum: Böyle bir adamın peşinden gidilir mi?

Bu memlekette sadece Kürde haksızlık yapılmadı. Türkler de çok çektiler. Biz parçalanarak değil, birleşerek kurtulabiliriz.

Türkler ve Araplar

Türkiye’nin Arap devletleri toplantısına Başbakan seviyesinde katılmasını birtakım “Türk” gazetecileri yadırgamışlar, ağır tenkitler yöneltmişler. Bu tenkitler yüzde yüz hatâlıdır. Çünkü:

(1) Türkiye ile Arap dünyasını bağlayan müşterek (ortak) bir din bağı vardır.

(2) Tarihte uzun asırlar o ülkeler, o devletler, o halklar tek bir çatı altında birlik içinde yaşamışlardır.

(3) Türkiye ile Arap devletleri/ülkeleri aynı coğrafyada yaşamaktadırlar ve menfaatleri bu bölgede âdil, kalıcı, gerçek bir barış olmasıdır.

Mehmed Âkif “Türk Arapsız, Arap Türksüz olamaz…” demiştir. Başbakanın Arap toplantısına katılmasını acı ve sivri bir dille tenkit eden gazeteci, Türkiye’nin İsrail ile olan çok yakın işbirliğinden hiç de rahatsız olmuyor. Yahudilerle işbirliğine evet, Araplarla yapılırsa hayır! Niçin?

Türkiye, İslâm dünyasıyla, Türk ve Arap âlemleriyle alâkasını 1923’te Lozan’ın gizli madde veya protokollarıyla kesmiştir. Orada Haçlı ve Siyonist güçlere birtakım sözler verilmiştir. Bunlardan biri de “İslâm, Türk, Şark dünyası ile alâkalarımızı keseceğiz, medeniyetin merkezi olan Batı’ya döneceğiz, onları taklit edeceğiz…” maddesidir.

Lozan’ın gizli protokolları o tarihte Türkiye başhahamı olan Hayim Nahum efendinin sıkı çalışmaları ve gayretleri ile hazırlanıp kabul edilmiştir. Elbette bir gün gelecek ve yakın tarihimizin bu karanlık sayfası aydınlatılacaktır.

Türkiye ile Suriye 400 yıl boyunca birlikte olmuş… Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Fransa Suriye’yi işgal etmiş, sömürge haline getirmiş. Barış andlaşmaları imzalanmış, lakin Suriye ile Türkiye arasında ticarî, kültürel, turistik münasebetler kopuk kalmış. Suriye ile Türkiye sanki Moğolistan ile Venezuela kadar birbirine uzak ve soğuk. Halbuki yüzlerce kilometrelik sınırımız var, işbirliği yapmakta sayısız faydalar var. Niçin siyasî, ticarî, iktisadî, kültürel, turistik yoğun işbirliği yapılmıyor?.. Yapılamaz! Çünkü Lozan’ın gizli protokolları heyûlâsı buna izin vermiyor.

Yahudiler Türkiye’de ayrı koldan, Arap dünyasında ayrı koldan düşmanlık aşılayıp durdular. Türklere “Arapların Birinci Dünya Savaşı’nda hainlik yaptığı”, Araplara “Türklerin Araplara zulm ettiği, Osmanlı devletinin bir sömürge idaresi olduğu” fikirleri aşılandı. Bunlar yalandır. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı devletine isyan eden Araplar bütün Arapları temsil etmez. Çoğunluk devlete, Hilâfete taraftardı. İsti’mar (sömürgeciliğe) gelince: Osmanlı devleti bir “Milletler Birliği” idi. Bu birlik içinde Araplar “İslâm” milleti bünyesinde yer alıyorlardı. Osmanlı sistemi kesinlikle bir müstemleke/sömürge düzeni değildi.

Meşhur İsrailli anti-siyonist Yahudi yazar ve düşünür Israel Shamir birkaç yıl önce “Ey Osmanlı, Ne Olur Geri Dön…” başlıklı nefis bir yazı kaleme aldı. Bu yazıyı israelshamir sitesinden okuyabilirsiniz (Türkçesi de var.) Birtakım kavmiyetçi Arapların Israel Shamir kadar insaflı ve basîretli olmamasına şaşılır.

Netice: Türkiye Türk dünyasının bir parçasıdır… Türkiye, tarihi dolayısıyla Arap ve İslâm dünyasının bir parçasıdır… Türkler Arapları, Araplar Türkleri bağırlarına basmalıdır. Anormal olan Türk-Arap dostluğu, işbirliği, yakınlaşması değil; Türkiye ile İsrail arasındaki akıl almaz yakınlıktır. 02 Nisan 2007