Pazar

 

Kürdistan devleti kurulacakmış… Beyler siz neler sayıklıyorsunuz!.. Üsküdar’da sabah oldu… Kürdistan kurulacak değil, kuruldu kuruldu…

Devlet olarak her şeyi var. Haritaları da yayınlanıyor. Sınırlarının bir kısmı şu anda kesinleşmiş değil.

Birileri Kürdistan realitesinin farkında değil mi?.. Olmaz olur mu, elbette farkındalar… Peki ne yapıyorlar? Satranç oynuyorlar satranç…

Bu Kürdistan meselesinin arkasında kimler var?.. Var oğlu var.

ABD var, İsrail var, Siyonizm var, Haçlılar var.

Türkiye’den, İran’dan, Suriye’den toprak istiyorlar mı? Suriye’den isteyip istemedikerini bilmem ama Türkiye ve İran’dan epey arazi istiyorlar.

Bu işin sonu ne olur?

Kürtlerin bu maceradan zararlı çıkacaklarını sanıyorum.

Kürdistan devletine Türkiye’den bir parça verilirse, ülkenin her yerine dağılmış Kürtlere “Haydi kendi ülkenize gidiniz!..” denilirse ne olacak? Denilir mi, denilmez mi?

Dünyanın en büyük Kürt şehri hangisidir? İstanbul’dur İstanbul…

Türkiye’de sadece Türkler ve Kürtler yok. Yetmiş seksen etnik unsur birlikte yaşıyor. Laz, Çerkes, Gürcü köyleri var ama şehirlerde çeşitli unsurlar birlikte yaşıyor.

Türkiye’nin Vezüv’leri vardır. Bunların bazısı mışıl mışıl uyur görünüyor. Bazısından ise homurtular geliyor. Bunların biri veya birkaçı patlarsa ne olacak?

Ah keşke biri çıksa da, 1910 Türkiyesinin büyük bir resimli albümünü yayınlasa. Adriyatik denizine kadar geniş bir Rumeli-i Şahane… Bütün Ortadoğu Suriye, Irak,Filistin… Haleb-i şahba, Şam-ı şerif, Kuds-i şerif, Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere… Ta Afrika ortalarına kadar uzanan Trablusgarb vilayeti… Ege Denizinde Cezair-i Bahr-i Sefid vilayeti… Rodos, Midilli, Sakız… Girit…

Girit bizim canımız

Feda olsun kanımız

Sonra ne oldu? 1891’de Libya’yı ve On İki Adaları İtalyanlar aldı. 1912’de Balkan Harbi’nde yenildik, Rumeli elden gitti, Bulgar orduları Çatalca’ya dayandı. 1914-18 dünya savaşında imparatorluk tasfiye edildi.

O tarihlerde ordumuz yok muydu? Vardı da iç siyasetle meşgul oluyordu.

Jön Türkler hürriyet, müsavat, adalet, uhuvvet şarkıları söylüyordu.

Prens Sabahaddin adem-i merkeziyet (federasyon) ve teşebbüs-i şahsî tezlerini savunuyordu.

Balkan savaşında Türkiye Sırbistan’ı, Bulgaristan’ı, Yunanistan’ı yenebilir miydi?

Elbette yenerdi, hem de çok kolay yenerdi.

Onları yenmesinden daha tabiî bir şey olamazdı. Avrupa düvel-i muazzaması (büyük devletleri) Osmanlı ordusunun galip geleceğini tahmin ettikleri için,

savaşın neticesi ne olursa olsun, sınırlar değişmeyecek

diye gizli protokol imzalamışlardı.

Peki niçin yenildi ordumuz?

1.

Sultan Abdülhamid yoktu.
O’nu tahttan indirip
Selanik’e Yahudi Alatini’nin köşküne
haps etmişlerdi.

2. Ordu asıl vazifesini unutmuş, iç siyaset bataklıklarına düşmüştü.

3. Umur-i devlete

Selanikliler, Masonlar, Jön Türkler

hakim olmuştu.

4. İkinci Meşrutiyet’in zafer sarhoşluğu içinde yaklaşan büyük tehlikeler görülmüyordu.

Tarih tekerrür eder diyorlar. Hiç ibret alınsa tekerrür eder miydi?

(İkinci yazı)

İmam-ı Gaib’in sıfat ve hasletleri

1. Sahih itikada sahiptir, ehl-i bid’at değildir.

2. Şeriat-ı Ahmediyye’ye sımsıkı bağlıdır.

3. Sünnet-i seniyyeye mütemessiktir.

4. Yeteri kadar fıkıh bilir.

5. Hak mezheplerden birine bağlıdır.

6. Mezhepsiz değildir.

7. Tarikat-ı Muhammediyye (şubelerinden birinin) mensubudur.

8. Musallidir.

9. Fâsık-ı mütecâhir değildir.

10. Yalan söylemez.

11. Söz verirse sözünü yerine getirir.

12. Emanetlere kesinlikle hıyanet etmez.

13. Haram yemez.

14. Kirli, şâibeli, bulaşık serveti ve geliri yoktur.

15. Mütevâzıdır, mütekebbir değildir.

16. Vakurdur, mağrur değildir.

17. Mürüvvet sahibidir.

18. Fütüvvet ahlâkına sahiptir.

19. Âdildir ve insaflıdır.

20. Zâlimlerin hasmı, mazlumların hâmisidir.

21. Savaş hilesi dışında insanları aldatmaz.

22. Lüks, israf, sefahat, saçıp savurma, aşırı tüketim, gösteriş gibi şeylerden uzaktır.

23. En uygun, en doğru, en isabetli şekilde emr bi’l-mâruf ve nehy ‘âni’l-münker yapar.

24. Son derece kibardır.

25. İffet sahibidir.

26. Gevezelik ve zevzeklik etmez; az, öz, hikmetli konuşur, cevâmiü’l-kelimdir.

27. Reis olmasına rağmen kendisinde zerre kadar hubb-i riyaset yoktur.

28. İcazetli ulemâ ve fukahaya danışır.

29. Zamanın gavsiyle, kutublarıyla, rical-i gaybı ile mürşid-i kâmillerle, süleha ile mazanne ile dolaylı olarak irtibatlıdır.

30. Efendimize (Salat ve selam olsun O’na) son derece bağlı ve hürmetkârdır.

31. İbadullaha şefkatli ve rahmetli; eşkıyaya, eşirraya, harbî kefereye, zalemeye yavuz ve çetindir.

32. Ehl-i zimmeti himaye eder, haklarını korur, onlara zulm ettirmez.

33. Bu hasletleri dolayısıyla inşaallah yardıma, inayete, tevfika mazhar olur.

(Üçüncü yazı)

Müslüman ve lüks hayat

1. Müslüman, çok zengin de olsa, kesinlikle lüks ve israflı bir hayat sürmez.

2. İsraf; Kur’ân ile Sünnet ile icmâ-i ümmet ile haramdır.

3. Kur’ân’da müsrifler (saçıp savuranlar) için “Onlar şeytanın kardeşleridir” buyurulmaktadır. Ne kötü kardeşlik!..

4. Müslüman devamlı olarak, doyduktan sonra yemek yemez.

5. Müslüman mütevâzıdır, kanaatli yaşar, alçakgönüllüdür.

6. Müslüman meskende, ev döşemesinde, binitte, giyim kuşamda; gösterişten, her türlü beyinsizlikten uzak durur.

7. Servet, mal mülk, para, gelir… bütün bunlar gelip geçicidir, birer imtihandır. Hiçbir âqil Müslüman bunlarla övünmez, bunlarla sarhoş olmaz.

8. Zengin ve varlıklı Müslüman faydalı kitaplara, islâmî sanat eserlerine, İslâm medeniyetinin üstünlüğünü ve güzelliğini aks ettirecek (yansıtacak) eserlere iyi ve sahih bir niyetle (gösteriş ve gurur için değil) masraf yapabilir.

9. Her vasıflı ve âqil Müslüman zenginin evinde özel bir kütüphane odası, salonunda vitrinli veya vitrinsiz kitap dolapları olmalıdır; bunlarda klasik (Osmanlı-İslâm) veya modern (fakat çok kaliteli ve sanatlı) ciltli kitaplar bulunmalıdır. Müslüman günde en az bir saat faydalı kitap okumalıdır.

10. Müslüman okuduğu faydalı kitaplardan öğrendiği bilgileri hayata tatbik etmelidir (uygulamalıdır.)

11. Müslüman zaman zaman ziyafet verirse, ziyafet sofrasında mutlaka (kesinlikle) temiz bir veya birkaç fakir de bulunmalıdır. Etrafında fakir bulunmayan zengin sofrası ne kötü bir sofradır.

12. Müslüman, Allah’ın kendisine vermiş olduğu servet ile gösteriş yapan; gururlanıp kibirlenen, caka satan kişi değildir. O, serveti ile mâlî (parasal, finansla ilgili) ibadetler yapar. Zekât verir, hayır hasenat yapar, sosyal adalete katkıda bulunur.

13. Âqil, kültürlü, vasıflı, şuurlu Müslüman zenginin evi bir İslâm müzesi gibi olur. Duvarlarda orijinal hatlar, çiniler, islâmî sanat ürünleri, yerlerde kök boyalı halılar ve kilimler, tavanda ahşap tavan göbeği, bakırdan ve sarı madenden el işi mâdenî eşya… Gelen yabancılar (yerli ve yabancı yabancılar…), misafirler hayran kalırlar, takdir ve tahsin ederler.

14. Müslüman bir zengin, temiz bir esnaf lokantasında halk ile beraber yemek yemekten asla çekinmemeli ve utanmamalıdır. (İstanbul Ticaret Odası’nın, İstanbul’un 40 iyi esnaf lokantası kitabını aldınız mı?)

15. Büyük bir zengin, orta derecede (fakat sağlam ve güvenli) bir otomobille gezmelidir. (İsveç’in meşhur İKEA firmasının, dünyanın 100 zengini listesinde bulunan sahibinin 13 yıllık eski bir Volvo ile dolaştığını birkaç yıl önce gazeteler yazmıştı…) 02 Kasım 2009