Kürt Kardeşlerime Açık Mektup
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 20 Aralık 2018
CumartesiSOSYAL barış, millî uzlaşma, adalet, insaf, hikmet, mantık, hoşgörü, itidal yok. Herkes kendi doğrularının mutlak doğru olduğunu sanıyor. Dediğim dedik!.. Halk iki büyük, bir sürü orta ve küçük parçaya ayrılmış.
Linç zihniyeti ve kültürü yaygın. İnegöl’de ve Dörtyol’da neler olduğunu gördük. Ordu, yargı ve medya… Devlet içinde birkaç derin ve gizli devlet. Ülkede doğru dürüst lise ve kolejler olmadığı ve mantık okutulmadığı için halkın bir kısmı doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edemiyor, doğru düşünemiyor. Ahlâk son derece bozuk. Türkiye’nin uluslararası temizlik ve şeffaflık notu 10 üzerinden 4.
Vatanseverlik lafta kalmış. Şu bazı aşırı Kürtçülere bakınız: Kürtlerin çoğunluk olduğu bölge Türkiye’den ayrılsın diyorlar. Bunlarda hiç akıl yok mu? İstanbul’da, Bursa’da, İzmir’de, Karadeniz, Ege, Akdeniz bölgesinde milyonlarca Kürt vatandaşımız ve kardeşimiz var. Böyle bir ayrılma olursa Kıyamet kopmaz mı?
Kürtçü dediğim için beni tek taraflı düşünmekle suçlamasın kimse. Ben Türküm ama Türkçü değilim, dinim İslâm ama İslâmcı değilim (İslâm ilahî hak dindir, İslâmcılık bir ideolojidir).
Kürtlük başka şeydir, Kürtçülük başka şey. Türklere en büyük zararı
vermiştir. Kürtlere en büyük zararı,
tarafından çıkartılmış olan Kürtçülük ideolojisi verecektir.
Bu memlekette bir milyon çerkez var. Bir milyondan çok Arnavut var. Boşnaklar var, Pomaklar var, başka kavimler ve unsurlar var.
Başta Kürtler olmak üzere
Yakın tarihte Kürt halkına çok zulm ve eziyet edildiğini kabul ediyorum, yapılan bütün kötülüklerin telafi edilmesini istiyorum ama ülkemin (ülkemizin) bölünmesini istemiyorum.
Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeye
Sonra Ermeniler gelecek, Yahudiler gelecek… Bir Müslüman olarak böyle şeyleri kabul etmem mümkün değildir.
Yakın tarihte Ermenilere zulm edildiğini kabul etmiyor musun? Ediyorum ama
ve Müslüman halka zulm etmişlerdir.
1919’da Türkiye’de iki milyon Rum vardı. Bugün yok. Niçin?.
. 1919’da İzmir’e Yunan ordusunu çıkartma yaptığı zaman şehrin
düşman işgal ordusunu kurtarıcı gibi karşıladı ve dinî-resmî törenle kutsadı. Hrisostomos bir Osmanlı vatandaşı idi ve bu yaptığı suçtu, cezası idamdı.
1923’te imzalanan Lozan anlaşması ile Türkiye’deki Rumların Yunanistan’a, Yunanistan’daki Türklerin Türkiye’ye gönderilmesine karar verildi. Kalmış olsalardı bugün sayıları belki de 4 milyon olacaktı. Lakin temsilcileri yanlış ata oynadılar, kumarı kaybettiler.
Türkiye derken tabiî ki bozuk düzeni, çarpık sistemi kasd etmiyorum. Bozuk düzen, çarpık sistem, batıl ideoloji gitsin; yerine insan haklarına, Türkiye kimliğine uygun âdil bir sistem gelsin. Adalet, insaf, ilim, irfan, bilgelik gelsin.
Sevgili Kürt kardeşlerime ve vatandaşlarıma Kürt ulemasına, fukahasına, meşâyihine tâbi olmalarını, onların nasihatlerini tutmalarını, onların direktiflerine uymalarını tavsiye ederim. Süfeha-i ekrada uymasınlar, sonları felaket olur.
Kargaları kılavuz yapanların burunları necasetten kurtulmaz. Müslüman bir Türk olarak benim ölçüm şudur: Sâlih ve muttaki (takvalı) bir Kürdü, fâsık bir Türke tercih ederim. Kürtler de benim gibi yapsınlar, sâlih bir Türkü fâsık bir Kürde tercih etsinler.
Şunu hatırımızdan hiç çıkartmayalım:
ülke yangın yerine döndü. Allah bizi böyle bir felaketten korusun.
SULTANAHMET Camii karşısındaki Türk ve islâm Eserleri Müzesi’nde millî ve geleneksel sanatlarımızdan Dival işi, yahut Maraş işi sergisini gezdim. Genelde değerli kumaşlar, bazen deri üzerine altın veya gümüş ipliklerle işlenerek yapılan bir sanattır Dival. Maraş işi kapı ve pencere perdeleri, bohça, yastık, yatak örtüsü, yer minderi kılıfı, gelin ve damat elbiseleri, binici takımları birer sanat şaheseridir. Bunlar sabırla, titizlikle üretilen el sanatı eşyalarıdır.
Dival işleme sanatçısı Fatma Tekerek hanımefendinin ve öğrencilerinin dört yıl boyunca göz nuru dökerek meydana getirdiği harika eserler, Müzenin sergi salonunu gözleri kamaştıran bir medeniyet ve sanat mahşeri haline çevirmişti.
Sergi ve Dival sanatı ile ilgili olarak, KültürBakanlığımızın, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Müdürlüğünün, Yapı ve Kredi Bankası Vedat Nedim Tör Müzesinin himmetleriyle büyük boy 192 sayfalık
isminde nefis bir kitap da yayınlanmıştı.
Eski millî sanatlarımız artık fazla rağbet görmüyor. Bu ilgisizliğe ne kadar esef etsek yeridir. Okullarımızda çocuklarımıza, gençlerimize millî sanat, millî mimarî, milli şehircilik, millî ev döşeme, millî sofra gibi konularda çok sağlam bir kültür verilmelidir. Halkımız ıvır zıvır elektronik ve elektrikli eşyaya avuç avuç para veriyor ama sanat eserlerine vermiyor.
Bir Müslüman evi düşünün. Televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi, klima, mikro dalga fırın, elektrikli süpürge var. Salonda bir Hilye-i şerif levhası, birkaç hüsn-i hat, sanat boyutu olan Kütahya ve İznik çinisi, sedefli bir sehpa, el dokuması tabiî boyalı bir halı, Dival (Maraş) işi bir işleme, eskiden kalma dövme bakır bir obje yok. Ne korkunç bir kültür ve sanat yoksulluğu.
Bu sergiyi gezmediyseniz, (bütçeniz müsait ise) orada teşhir edilen harika sanat eserlerinden birini alıp evinize veya büronuza asmadıysanız gerçekten zarara uğramış sayılırsınız.
Sanatkar
hanımefendiyi ve öğrencilerini tebrik eder, Kültür Bakanlığımızın ve Belediyelerimizin himmetiyle bu sanatın yurt çapında yaygınlaştırılmasını, her Müslümanın evinde
, bir örtü bulunmasını yürekten temenni ediyorum. (E-mail: sema-tekerek@hotmail.com) Sergi 10 Ağustos’a kadar açıktır. 08 Ağustos 2010