PerşembeHelâl ticaret feyiz, bereket, uğur, saadet, bolluk, genişlik getirir; haram ticaret belâ, ateş, azap, uğursuzluk, felaket, rezillik, rüsvaylık kaynağıdır. Müslüman bu iki ticaret arasındaki farkı çok iyi bilen insandır.

Bir milyon liralık helâl kâr, bir milyar liralık haram kârdan üstündür.

Akıllı, vicdanlı, firasetli Müslüman haram, şüpheli, şâibeli para işlerinden uzak durur.

Rüşvet haramdır; alan da veren de cehennemliktir.

Riba haramdır; ribacılar Allah ve Resûlüne karşı savaş ilân etmişlerdir.

Alavere dalavere işleri, yüzde on komisyonlar, çeşitli suiistimaller, ihale sahtekârlıkları haramdır, yasaktır, ateştir.

Türkiye’yi ve Türkleri iktisaden kurtaracak, yükseltecek şeylerin başında helâl ticaret, helâl üretim gelir.

Ticaret yaparak, üretmeden de zengin olmak mümkündür. Üreten ülke ve milletlerden alırsın, başka ülkelere sen ihraç edersin, zengin olursun.

İnsanların karada atlarla, denizde yelkenli gemilerle seyahat ettikleri devirlerde Venedik ve Cenova uluslararası ticaret ile çok zengin olmuşlardır. Onların Bizans’ın merkezi Kostantiniye’de serbest bölgeleri vardı. Kırım’da bile ticaret merkezleri bulunuyordu.

Üretmeden, ticaret yapmadan, kazanmadan tüketmek isteyen şahıslar, toplumlar, milletler bozulmaya, yıkılmaya mahkûmdur.

Akıllı sanayici ve tâcir sermayesini meskene, lüks otomobile, zevk ü sefaya, çılgınca tüketmeye, gösterişe harcamaz. Para sermayedir. Sermayesiz ne ticaret olur, ne sanayi.

Türkiye’de çeşitli sebeplerden dolayı hayli moloz, vasıfsız, işe yaramaz nüfus vardır ama, onlara mukabil en az bir milyon vasıflı, başarılı, güçlü, üstün Türkiyeli de vardır.

Devlet, siyasî sistem, düzen, rejim üretimin, sanayiin, ticaretin, ihracatın önüne engeller çıkartmamalıdır.

Teşvik kredileri sanayi ve ticareti ilerletmez; tam aksine ahlâksızlığı, yolsuzluğu, namussuzluğu körükler, teşvik eder. Hayalî ihracat rezaletlerini biliyoruz. Hayvancılığı, inekçiliği, sütçülüğü geliştirmek için teşvik kredileri verildi de ne oldu? Birtakım şerefsiz ve namussuz kimseler sahtekârlık yaptılar; aldıkları ucuz kredileri yüksek faize verdiler, ne inek yetiştirdiler, ne süt ürettiler.

Devlet kredi vermek şekliyle değil, vergi almamak şekliyle teşvikte bulunmalıdır.

İşi iyi giden, para kazanan tâcirler, iş adamları kazançlarını gayr-i menkule, lüks meskenlere, lüks otomobillere, zevk ü sefaya harcarlarsa sonunda rezil ve rüsvay olmaya mahkumdur.

Üretim iç tüketime değil, ihracata yönelik olmalıdır.

Türkiye kendi yüzde yüz millî ve yerli kaliteli otomobillerini imal edip başta ABD ve batı Avrupa ülkelerine olmak üzere medenî ve kalkınmış dünyaya ihraç etmelidir. Bunu yapmayanlar, bunu engelleyenler vatan hainidir. Vatan haini olmak için ille de gizli askerî haritaları düşmana satmak gerekmez.

Türkiye başta Hollanda olmak üzere çiçekçilik konusunda bilgili, tecrübeli, birikimli, uzman, başarılı ülkelerden eleman ve sermaye temin ederek kendi toprakları üzerinde, ihracata yönelik bir çiçekçilik, fidancılık, kaktüsçülük faaliyeti geliştirmelidir.

Üç beş sene içinde ülke çapında yüz binlerce küçük atölye açılarak turistlere ve ihracata dönük bir geleneksel el sanatları seferberliği başlatılmalıdır. Topraktan yapılıp ateşte pişirilen testiler, saksılar, süs ve mutfak eşyası bile büyük bir gelir kaynağı olabilir. Yunanistan’da, Girit’te yapılan böyle eşya sadece İngiltere’ye yüzbinlerce parça ithal edilmektedir.

Vaktiyle bir deftere kaydetmiştim, bizim ülkemizde tarih boyunca yüz ayrı çeşit geleneksel el sanatı şubesi varmış. Bunların pek az kısmı yaşıyor, bazısı can çekişiyor. Dünyada bunların geniş bir pazarı bulunmaktadır. Biz bu sahada niçin bir hamle yapamıyoruz? Devrek’teki bastonculuk bu yüz sanattan biridir. Avanos’ta pişmiş toprak eşya yapan sanatkarlara aydınlarımız, müzecilerimiz, arkeologlarımız, yüksek sanatkârlarımız rehberlik etseler, müzelerdeki ve özel koleksiyonlardaki tarihî eşyaların replikalarını imal ettirseler ve bunlar ihraç edilse eminim ki, kapış kapış satılır.

Ahlâksızlığımız, karaktersizliğimiz, yamukluğumuz yüzünden kendi halıcılığımızı, kilimciliğimizi bile batırdık, bitirdik. Çin bizim ipek Hereke halılarımızın aynısını üretip, bizdeki fiyatların üçte birine satıyor. İstanbul’da câhil ve saf turistlere, Paris’teki Lafayette mağazalarındaki fiyatların iki misline halı satılıyor. Ayıp değil midir, haram değil midir böyle bir ticaret?

İstanbul’a ta Ermenistan, ta Gürcistan’dan, ta Şarkî Türkistan’dan bavul ticareti yapan kadınlar geliyor. Kışın soğuğunda, yazın sıcağında polisle, belediyecilerle köşe kapmaca oynayarak birkaç dolar kazanmaya çalışıyor. Bizde herkes köşeyi dönmek, kısa zamanda zengin olmak, az çalışıp çok kazanmak istiyor.

Geçen akşam Küçük Ayasofya camiinde yatsı namazından sonra doğulu genç bir vatandaşla konuştum. İşsizmiş, simit satarak günde beş altı milyon lira kazanıyormuş. Bir keresinde yakalamışlar, çok döğmüşler. Şu anda paran yoksa biraz vereyim dedim, istemedi. “Çok şükür simit geliri ile geçiniyorum, şimdilik gerekmez” dedi. İşsiz ve aşsız kalmış bir vatandaş simit sattığı için döğülür mü? Böyle devlet olur mu?

Geçen gün yazdım, tekrar etmek istiyorum:

1. 150 milyara mal olan bir iş beş yüz milyara ihale ediliyor.

2. İşi alan “Bizden… yoldaş… yandaş, partizan…” elli milyar yüzde on komisyon veriyor. Geriye 450 milyar kalıyor.

3. Birinci alan işi kendisi yapmıyor, ikinci bir müteahhide 250 milyara devrediyor. O kişi veya firma işi 150 milyara mal ediyor, kendisine 100 milyar kâr kalıyor.

4. Birinci adam hiç bir iş almadan 200 milyar kazanıyor.

Bir memleketin işleri böyle görülüyorsa o memleket elbette batar. Oradaki halk elbette sürünür. O ülkedeki devletin temelleri sarsılır, bir sürü kriz, fenalık zuhur eder.

Helâl olmak şartıyla ticaretin en küçüğü bile ayıp değildir. Müslüman kadınlara, evlerinde birşeyler örmelerini, işlemelerini, kumaş boyamalarını, el sanatlarından biriyle meşgul olup eser vermelerini ve bunları satıp para kazanmalarını tavsiye ve teklif ederim. “Ben çalışmam, ben üretmem, ben satıcılık yapmam” diyenler Nemrud, Firavun, Neron ruhlu kişilerdir. Âdem oğullarının Seyyidi (en büyüğü, ulusu) olan sevgili Peygamberimiz (Salat ve selam olsun O’na) bile ticaret yapmışlardır. Allah’ın Resûl’ü “Rızkın onda dokuzu ticarettedir” buyurmuşlardır. İşlerine haram bulaştırmayan ihlaslı, temiz, namuslu tâcirler dinlerine, ülkelerine, ümmetlerine, insanlığa yardımcı olan, hizmet eden muhterem kişilerdir. Ancak dikkat etsinler, paralarını din sömürücülerine kaptırmasınlar. Kazançlarının bir kısmı ile zekât, sadaka versinler, hayır hasenat yapsınlar. Bunları yaparken de şuurlu, uyanık, idrakli olsunlar.

İslâm’da malla (parayla, zenginlikle) yapılan ibadetler vardır. Bu ibadetleri bol bol yapıp ebedî mutluluğa erişmek istiyorsanız helâl ticaret ve üretim yapınız. 18 Mayıs 2001