Kurtarıcı Taklid Yolu
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Pazarİslâm dininin öğretilmesi ve tebliği başlangıcından bu güne kadar “initiation” ile, yâni bir rehberin, mürşidin, iyi bilenin tâlimi ile yürütülmüştür.
Cebrail aleyhisselam Yüce Allah’ın katından Peygamber’e vahiy getirmiş, Peygamber bunu ashabına bildirmiş, İslâm dini yirmi üç senede tamam olmuştur. Peygamber aleyhisselatü vesselam vefat ettikten sonra Ashab-ı Kiram Tâbiîn’e öğretmiş, Tâbiîn Tebe-i Tâbiîn’i yetiştirip bilgilendirmiştir. Her kuşağın âlimleri ve mürşidleri kendilerine halef olacak âlimler ve mürşidler yetiştirerek dinimiz bu güne kadar bozulmadan gelmiştir.
Şimdi zamanımızda birtakım kötü niyetli veya akılsız zındıklar bu metodu değiştirmek; dinin anlatılmasını ve öğretilmesini herkesin kendi keyfine, heva ve hevesine bırakmak istiyorlar.
Kur’ân-ı Kerim’de “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” buyurulmaktadır. Cahillerin ve bilmeyenlerin, âlimleri ve bilenleri taklid etmesi metodu bırakılıp herkes kendi kafasına, heva ve hevesine, şahsî re’yine göre Kitabullah’ı yorumlar, din hakkında hod be hod konuşur ve görüş beyan ederse Ümmet-i Muhammed içinde anarşi çıkar; bundan da en fazla Müslümanlar zarar görürler; hem dünyada rezil ve zelil olurlar, hem de âhiretlerini tehlikeye atmış olurlar.
50’li, 60’lı yıllarda dinsizler hep bir ağızdan “Yobaz hocalar aradan çıksınlar; Müslümanlar dinlerini Kur’ân tercümelerini okuyarak öğrensinler” diye propaganda yapıyorlardı. O tarihlerde Osmanlılar devrinden kalma yaşlı icazetli âlimler, dersiâmlar berhayat idi. Onlar Ümmet’i bu gibi şeytanî propagandalara karşı uyarıyorlardı. Şimdi bakıyoruz ki, bazı Müslümanlar kötü niyetlilerin, zındıkların, dinsizlerin propagandalarına kapılmışlar, kurtarıcı taklid metodunu bırakmışlar, heva ve hevesleriyle Kur’ân yorumu yapıyor, ehil olmadıkları halde Kitabullah’tan hüküm çıkartmaya yelteniyorlar.
Resûl-i Kibriya sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz “Men fessere’l-Kur’âne bi re’yihi fekad kefer” buyurmuştur, yâni ehil olmadığı halde Kur’ân’ı kendi re’yiyle, heva ve hevesiyle yorumlamaya kalkan küfre düşer uyarısını yapmıştır.
Bugün Türkiye’nin birinci gündem maddesi dindir. Dindarların dinden bahsetmeleri normal ve tabiî karşılanır ama din düşmanlarının mütemâdiyen (devamlı olarak) dinden bahsetmeleri normal değildir. Onlar yüce İslâm dininden korkuyorlar, rahatsız oluyorlar, bu milletin dindar olmasını kendi şahsî menfaat, nüfuz ve ikballeri açısından iyi görmüyorlar. Var güçleriyle Müslümanları şaşırtmak, gaflete ve sapıklığa düşürmek, parçalamak, yanlış yollara sokmak için çalışıyorlar.
Kötülüklerini yapmak için de sûret-i haktan görünen birtakım reformcuları, zındıkları, bid’atçileri, fesatçıları kiralamışlardır. Onlara milyonlarca dolarlık menfaatler temin ederek, makam ve mevkiler vererek yıkıcı propaganda yaptırıyorlar.
Belli başlı sapıklıklar ve zındıklıklar şunlardır:
(1) Cahil ve yobaz hocalar (ulemâyı kasdediyorlar) aradan çıksın, herkes Kur’ân meâli, tercümesi, tefsiri alarak dinini bizzat, kendi kafasına göre öğrensin ve yorumlasın.
(2) Fıkıh sistemlerini ve ahkâm-ı şer’iyeyi yıkmak için Sünnet’e, hadîslere saldırıyor, “İslâm’ın tek kaynağı Kur’ân’dır” propagandasını yapıyor; Sünnet’i, icmâ-i ümmet’i, kıyas-ı fukahayı dinî hükümlerin kaynağı olarak kabul etmiyorlar.
(3) “Peygamber postacı idi, öldükten sonra işi bitmiştir” diyerek Müslümanları Peygamberden kopartmak ve kendilerine tâbi kılmak istiyorlar.
(4) Fetva vermeğe bile ehliyet, icazet ve selahiyetleri olmadığı halde içtihad yapıyor, halkı sapıtıyor, kendileri de saptırıcı oluyorlar. İslâm’ın kesin hükümlerini değiştirmeye, helâlleri haram, haramları helâl gibi göstermeye yelteniyorlar.
(5) Fıkıhsız, şeriatsız, ucuzlatılmış, kolaylaştırılmış, ilahî bir din halinden çıkarılıp beşerî bir ideoloji ve hümanizma haline getirilmiş yeni bir İslâm türetmek için uğraşıyorlar.
Bilmiş olsunlar ki, Allah bu dini koruyacaktır. İslâm’ı tahrif etmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Müslüman kardeşlerimi uyarıyorum: Peygamber Efendimizin vârisleri, vekilleri, halifeleri olan hakikî ulemaya, şeyhlere, mürşidlere tâbi olunuz. Hangi fıkıh mezhebine mensupsanız onu aynen hayata uygulayınız. Zındıkların ve sapıkların peşlerinden gitmeyiniz, ebedî saadetinizi yitirirsiniz. Din konusunda tartışmayınız.
İçtihad yapmaya ehliyeti, selahiyeti, icazeti olmayanlar kendi kafalarına, re’ylerine, heva ve heveslerine göre Kur’ân-ı Kerim’i yorumlamaya kalkmasınlar. Dinî konularda “Bana göre böyledir, şöyledir” demek en büyük terbiyesizlik, edebsizlik ve ayıptır.
Mezhebsizlik büyük bir felakettir. Telfik-i mezâhib dini oyuncak haline getirmektir. Taklid yolu kurtarır, re’yi ve hevâsı ile yorum yapmak, hüküm çıkartmak batırır.
Firak-ı dalle (sapık fırkaların) propagandacıları halkı kendi fırka, mezhep ve yollarına çekebilmek için öncelikle ehl-i sünnet mezhebinden çıkartmak istiyorlar. Bunlara aldanılmamalıdır.
En büyük âlimler, fakihler, müceddidler bile kendi kafalarına göre yorum yapmamışlar, müctehid imamlara tâbi olmuşlardır.
İmamı Gazalî hazretlerinin hocası İmamü’l-Haremeyh Cüveynî hazretleri ilimde o kadar yüksek bir mertebeye çıkmıştı ki, istese içtihad yapabilir, kendi müstakil mezhebini, fıkıh sistemini kurabilirdi. Lakin yaşadığı zamanda böyle bir şeye ihtiyaç olmadığından bunu yapmamış, İmamı Şâfiî hazretlerinin mezhebine bağlı kalmıştır.
Ey Müslümanlar! Resûlullah’ın Ashabının, Tâbiîn’in, Selef’i Sâlihîn’in, ondört asırdır gelip geçmiş büyük imamların, âlimlerin, kâmillerin, hakikî mürşidlerin izlerinden gidiniz. Onların eteklerine yapışırsanız Mevlânızı bulursunuz, ebedî saâdetinizi kazanırsınız. Onları bırakıp da zındıkların, sapıkların peşlerine takılırsanız belânızı bulur, büyük felâket ve hüsrana (zarara) uğrarsınız.
Müslümanları sapıtmaları karşılığında milyonlarca dolar kazananların size yararı olmaz. Âgâh olunuz. 25 Aralık 2000