Kuru Ümitle Kurtuluş Olmaz!
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 12 Şubat 2019
Salı
Müslüman bir toplum kendini iyileştirmedikçe, islah etmedikçe selamet bulamaz. Biz kendimizi islah etmek için gayret sarfetmeyeceğiz ve sonra:
-Kuru ve boş ümitlerle,
-Esbabına tevessül edilmeyen dualarla,
-Günah ve isyanlara batmış olduğumuz halde… Kolayca ve ucuzca kurtulacağız; bu ne ciddiyetsiz bir tutum ve davranıştır.
Türkiye ve onun en büyük çoğunluğunu teşkil eden Müslümanlar büyük ve vahim bir kriz içindedir. Devlet sarsılmıştır, ülke parçalanmak tehdidiyle karşı karşıyadır; siyaset, iktisat, kültür çok bozulmuş ve kirlenmiştir; çivisi çıkmadık iş ve müessese kalmamıştır. Böyle bir durumda biz eski alışkanlıklarımızı, tembelliklerimizi, zaaflarımızı, kötülüklerimizi terk etmeyi düşünmüyor ve “Oh seçimlerde işbaşına yeni bir parti geldi, bundan sonra her şey iyi olacak, devlet, millet ve memleket kurtulacak” diyoruz.
Hastalıktan kurtulmak için tıbba, tabibe müracaat etmek, reçete yazdırmak, ilaç almak, tedavi olmak gerekir. Yan gelip yatacaksın ve hiçbir şey yapmadan iyi olacaksın; bu olur mu?
Şimdi yazacaklarım dindar olmayanları, dinden tamamen kopmuşları ilgilendirmez, zaten onların akılları da bunlara ermez. Müslümanlara hitap ediyorum;
Kurtulmak, selamet bulmak, gerçekten hür ve haysiyetli olmak istiyorsanız bir takım kurtuluş ve selamet sebeplerine yapışmanız gerekir. Onlar da şunlardır:
1. İlmihal kitaplarında, bir Müslümanın neler yapması yazılıysa onları hayatımıza uygulamamız gerekir. Hiç cumaya gitmeyenler cuma namazlarına gitmeye başlamalıdır.
2. Cuma namazı kılanlar günlük beş vakit namaza başlamalıdır.
3. Mâlî yâni parayla, malla yapılan ibadetlere çok dikkat edilmelidir. Zekatlar hesaplanmalı ve din, onların kimlere verilmesini emrediyorsa onlara dağıtılmalıdır. Dinimiz, Şeriatımız hükmî şahıslara (tüzel kişilere) zekat verilmez diyor. Binaenaleyh derneklere, vakıflara, cemaatlere zekat verilemez. Kızılay’a, Çocuk Esirgeme Kurumu’na, Hava Kurumu’na şu veya bu derneğe zekat verilemez. Zekatlar öncelikle fakirlerin, miskinlerin, sefalet çekenlerin hakkıdır, onlara verilmelidir. Sadece zekat vermekle de iş bitmiyor. Bol bol sadaka (sokak dilencilerine değil) verilmesi de gerekir.
4. Müslümanların büyük günahlardan, bid’atlerden dikkatle kaçınmaları gerekir. Günah, tuğyan, isyan, nifak, şikak, fitne, fesat içine batmış bir Müslüman toplum iflah olmaz.
5. Dinimiz israfı, gururu, kibri, çılgınca tüketmeyi, har vurup harman savurmayı, Nemrud ve Firavun gibi hayat sürmeyi yasaklamaktadır. Zenginlerinin genellikle böyle günah ve isyanlara batmış olduğu bir İslâm toplumu batmaya, çökmeye, yıkılmaya mahkûmdur. Kesin konuşuyorum: Lüksün, israfın, delice tüketimin, gösterişin önüne geçilmelidir. İnsanlar müzeyyen meskenlerle, saraylarla lüks ve pahalı otomobillerle, lüks elbise ve ayakkabılarla lüks yemeklerle şeref kazanmazlar. Şeref ve fazilet ilimledir, irfanladır, gerçek dindarlıkladır, takva iledir, ahlâk iledir. Bunlar yoksa, evinin duvarları altınla kaplanmış olsa bile eşek yine eşektir, öküz yine öküzdür, maganda yine magandadır!
6. Dinimiz bize birliği, beraberliği, kardeşliği emrediyor. Biz ise Ümmet birliğini bozmak için bin türlü beyinsizlik, şeytanlık ile meşgulüz. Ehl-i Tevhid ve Ehl-i Kıble olan her Müslüman kardeştir. Mezhebi, tarikatı, meşrebi, görüşleri, siyasî tercihleri başka da olsa kardeştir. Bu kardeşliği bozan, din ve iman kardeşini dışlayan, onun aleyhinde konuşan, ona sövüp sayan kimseler sâlih değil, fâcir kimselerdir. Müslümanlara din kardeşliği, bu kardeşliğin hukuku, karşılıklı vazifeleri konusunda dersler verilmelidir. “DinKardeşliği Evrensel Beyannamesi” hazırlanmalı ve yüzbinlerce nüsha basılıp Müslümanlara dağıtılmalıdır. Bu gibi konular dinsizleri ilgilendirmez. Karışmaya da hakları yoktur. Hiçbir dinsiz “Siz Müslümanlar birleşmeye çalışıyorsunuz. Böyle birleşme dinsizlik ve dinsizler için iyi olmaz. Bu şekilde çalışmaya hakkınız yoktur” diyemez. Dese bile onun bu sözünün bir hükmü olmaz.
7. İslâm nasihat dinidir. Müslümanlar kendi aralarında bir dinî öğüt seferberliği başlatmalıdır. Kitabullah, Peygamberimizin (Salat ve selam olsun O’na) hadîsleri, İslâm büyüklerinin kitapları ve menkıbeleri kurtarıcı öğütlerle doludur. Bu öğütleri dinlemedikçe, onları hayatımıza uygulamadıkça kurtulamayız. Öğütlerin hepsini bilmek gerekmez. İlk asırlardaki İslâm büyüklerinden Şiblî hazretleri “Dört bin hadîs-i şerif inceledim. Onlardan dördünü esas aldım, onlar beni kurtarmaya yeterdi” buyurmuştur. İmam-ı Şafiî efendimiz “Farz-ı muhal Kur’ân kaybolmuş olsa, sadece Ve’l-Asr Sûresi kalmış olsa, sadece o sûre bile insanlığın kurtuluşuna yeterdi” demiştir. Halk için, gençlik için, aydınlar ve okumuşlar için, kadınlar için, kızlar için, toplumun her tabakası için; onların aklına, kültürüne, zihniyetine uygun üslup ve edebiyatla yüzlerce çeşit değerli ve faydalı broşür hazırlanmalı, bunlar milyonlarca nüsha basılıp dağıtılmalıdır. Şu husus da asla gözönünden uzak tutulmamalıdır: Kaş yaparken göz çıkarma metod ve üslubuyla dine hizmet edilmez, ancak hezimete sebebiyet verilir. Dinden soğutan, dinî emir ve yasaklardan nefret ettiren üslup ve metodla elbette hizmet olmaz.
8. Bir Müslüman toplum emr bi’l-mâruf ve nehy ‘ani’l-münker farzını yerine getirmedikçe iflah olmaz. İflah olmaktan geçtim, başına büyük âfetler ve musibetler gelir. Kur’ân ve hadîsler böyle söylüyor. Zamanımızda Türkiye Müslümanları bu farz-ı kifâyeyi bi’l-külliye (tamamen) terk etmişlerdir. Bu farzı eda etmek için ümmetin hocaları, akıllıları mutlaka çareler ve çözümler araştırmalı ve harekete geçmelidir. Tebliğ, tâlim, tebşir (müjdeleme), tenzir (uyarma, korkutma), kötülükleri tenkit etme, iyilikleri teşvik etme hep bu emr-i mâruf ve nehy-i münker farizasının içinde olan şeylerdir.Bu farzı her Müslüman kendi kafasına göre yapamaz. Bu işe ehil olanlar yapar, öteki Müslümanlar onları destekler.Bugün Ümmet-i Muhammed emr-i mâruf ve nehy-i münker hususunda o kadar aksiyonsuzdur ki, herhangi bir kötülüğü kösteklemek ve tenkit etmek için topluca yüz binlerce, milyonlarca mektup göndermekten, faks çekmekten, mail göndermekten âciz durumdadır.
Sekiz madde yazdım. Daha yazılması gerekenler var ama Müslümanlar bu yazılanları hayata geçirmeye çalışsalar yine de inşaallah kurtulurlar. İyi ve faydalı şeyler yapıyorsan varsın, yapmıyorsan yoksun! 11 Aralık 2002