Pazartesi

 

Laiklik düşmanı dinciler içki içilen yerleri kapatacaklarmış, keyfince iki kadeh yuvarlama imkânı ve mekânı bulunamayacakmış.

Memleket kocaman bir meyhaneye döndü, bunlar neler sayıklıyor. Tarihin hiçbir devrinde Türkiye’de bu kadar çok içilmemiştir, bu kadar çok içkili yer olmamıştır, bu kadar fazla içki üretilmemiştir. Dışarıdan ithal edilenler de cabası. Hangi iktidar yaptı bunları?

Dinciler bütün kadınları tesettüre sokacakmış, sokakta açık karı kalmayacakmış.

Yahu demokrat ve serbest bir toplumda kadınlar isterlerse başlarını örtemezler mi? Benim bir hastahanem olsa, hanım doktorların ve hemşirelerin tesettürlü Müslümanlardan olmasını istemeye, böyle personeli tercih etmeye hakkım yok mudur? Dünyanın bütün medenî ülkelerinde tesettürlü kadın doktorlar, hemşireler yok mu?

Maalesef bugünkü şartlarda Türkiye kadın ve kızlarının hepsini tesettüre sokmanın imkânı yoktur. Lakin iyi çalışılırsa yüzde ellisi kendi rızalarıyla kapanabilir. Bu rıza iki türlü olabilir

: Birincisi yürekten inanarak, gerçekten isteyerek. İkincisi iş bulabilmek için. O da meşrudur ve ahlakîdir.

Türkiye için

Şiî Mollaların hakimiyeti altındaki İran’a dönme tehlikesi

büyükmüş. Bu konudaki yaygaralar da esassız ve temelsizdir.

Türkiyede İranda olduğu gibi güçlü ve teşkilatlı bir ulema sınıfı yoktur.

Bizim dinî yapımız onlarınkine benzemez. Bizde şu anda

gizli bir Sabataycı egemen azınlık

bulunmaktadır.Onlar yıllar boyunca Sünnî çoğunluğu ezdiler. Şimdi Müslümanlar uyanmaya başladı.

Menfaatleri elden gidecek diye “Ülke İran’a benzeyecek” yaygaraları kopartıyorlar.

Atatürkçülük elden gidiyormuş…

Atatürkçülük nedir

? Bir ideolojidir

. Bugün dünyada hangi medenî ve demokrat ülkede resmî bir ideoloji vardır? Hiçbir yerde yoktur.

Nazizm, Faşizm, Frankizm, Salazarizm, Marksizm

hepsi tarihe karıştı. Marksizm ölmedi diyenler çıkabilir. Ölmese bile özelleştirildi. Türkiyede Komünist Partisi var, genel seçimlerde yüzde kaç oy alıyor?

Resmî ideoloji kaldırılmalı, özelleştirilmelidir.

Atatürkçüler kendi partilerini kursunlar, seçimlere girsinler, halk onları iktidar yaparsa memleketi idare etsinler. Türkiye İran’a dönecek diye ağlayan, yaygara kopartan, tepinen zümrenin samimî olduğuna inanmıyorum. Belki içlerinde yüzde bir samimî vardır.

Türkiye tarihinin hiçbir devrinde İran’a benzemek istememiş ve benzememiştir.

Yavuz Sultan Selim Farsça şiirler yazarken

(Farsça divanı vardır)

İran Şahıyla savaşıyordu.

Türkiye millî kimliğini aramaktadır. Türkiye millî ve tarihî devamlılığını aramaktadır. Demokrasi eşitlik demektir. Sabataycılar Sabatay Sevi’nin yolundan gitmek için çalışacaklar

, Müslüman halk da Hazret-i Muhammed’in

(Salat ve selam olsun ona)

yolundan gitmek için…

(İkinci yazı) Bozuk İlahiyatçılara Karşı Bütün Tenkitlerim Haklı ve Doğrudur

Reformcu, bid’atçi, bozuk, doğru yoldan çıkmış, dinde yenilik ve değişim isteyen dall ve mudil ilahiyatçı kaderi inkâr ediyor, kabir hallerini inkâr ediyor, şefaati inkâr ediyor, Münker ve Nekir meleklerini inkâr ediyor, bize tevatür beyyinesi ile ulaşmış mucizeleri inkâr ediyor, evliyaullahın kerametlerini inkâr ediyor, fıkhı ve mezhepleri inkâr ediyor, nice sahih hadisi inkâr ediyor…

Bendeniz bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak o ilahiyatçıyı tenkit ediyorum. Bana “Sen ilahiyatçı değilsin; beni red, cerh ve tenkit edemezsin…” diyor. Ne ucuz, ne kolay, ne mantıksız savunma!..

Reformcu, mezhepsiz, yenilikçi, değişimci, Fazlurrahmancı bozuk ilahiyatçılar

haksız; bendeniz haklıyımdır. Çünkü onlar gibi kendimden konuşmuyorum, kendi hevam ile yazmıyorum.

Kadere iman İslâm’ın temel inanç bilgi ve hükümlerindendir. Kur’ân’la, Sünnetle, icmâ-i ümmetle sabittir.

Cumhur-i ulema kadere imanı, imanın altı esasından biri olarak göstermiştir.

Kaderi inkâr eden dinden çıkar. İlahiyatçının feriştahı olsa kaderi inkâr edemez. Kabir ahvali, münkereyn sualleri, şefaat zaruriyat-ı diniyedendir. Bütün akaid, fıkıh, ilmihal kitaplarımızda yazılıdır.

Bunları inkâr edenler yanılgı içindedir. Onları tenkit eden bendeniz çok haklıyımdır. Allahu Teala hazretleri bütün noksan sıfatlardan münezzehtir. Allah zamandan ve mekândan münezzehtir. Allahın ciheti yoktur. Biz insanlar gibi eli, yüzü, ayağı yoktur. Allah inmez ve çıkmaz. Allaha noksan sıfatlar yakıştıran küfre düşer. Ben bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak onları tenkit ederim ve haklı olurum.

  • Bütün din kitaplarında yazılı olan zaruriyat-i diniyeyi beyan etmek,
  • Ehl-i bid’ati tenkit etmek,
  • Mezhepsizleri ve telfik-i mezahip taraftarlarını kötülemek,
  • Reformculara karşı Müslümanları uyarmak,
  • Bozuk ilahiyatçıları çürütmek için….. bu devirde din alimi olmak gerekmez.

    Çünkü medaris-i islamiye kapatıldığı için yeterli sayıda icazetli Sünnî ulema yetişmemiştir.

    Hacı Zihni efendinin Nimet-i İslam’ında, Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali’nde ve bunlara benzer diğer muteber ve güvenilir din kitaplarında

    açıkça yazılı olan zaruriyat-ı diniyeyi eli kalem tutan, yeterli din kültürüne sahip olan her Müslüman, halka beyan edebilir.

    Bendeniz bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak kendi kafama göre fetva vermem, işkembe-i kübradan ictihad yapmam, Kur’anı kendi re’y ve hevama göre tefsir etmem,

    azılı Farmason Afganî’yi imam ve mürşid kabul etmem, hadîsleri “ayıklamam”.

    Bozuk ve sapık bir ilahiyatçı ortaya batıl bir ictihad atarsa, saçma sapan bir fetva verirse, zaruriyat-ı diniyeden nice bilgi ve hükmü inkâr ederse onlara cevap veririm. Kendimden aykırı bir şey söylemedikçe ben haklı olurum, onlar haksız.

    (Üçüncü yazı) Lâf ve İş

    Daha iyi, daha güzel, daha temiz, daha şeffaf bir Türkiye istiyorsan öncelikle evinin içini tanzim etmelisin.

    Onlar ki laf ile verir dünyaya nizamat

    Bin türlü teseyyüb bulunur hanelerinde

    Sonra evinin önünü süpürüp paklamalısın. Herkes böyle yaparsa şehir tertemiz olur. Bu temizliğe ilk sen başla. İyi ve doğru şeyler söylüyorsun. Bu söylediklerini kendi hayatına uygulamazsan kimse senin samimiyetine inanmaz.

    Gıybetçilerden şikayetçi isen sen sakın gıybet etme. Paylaşma (infak) taraftarı isen cebindeki 100 liranın bir kısmını hiç parası olmayan birine vermelisin.

    Yemeğini niçin paylaşmıyorsun?

    Lüks ve israfa mı karşısın? O halde tezelden 100 bin liralık lüks otonu satıp, yerine 40 bin liralık (o da lükstür) bir araba alsana. Cahillikten, şifahî kültürden yakınıp duran sen söyle bana günde kaç saat faydalı kitap okuyorsun?

    Komşuluk kalmadı diye ağlıyorsun. Sen komşularını gözetiyor musun? Bayramda, önceden haber vererek komşularının bazısını ziyaret ediyor musun? Acaba kandilde helva pişirtip iki üç komşuna ikram etsen iyi olmaz mı?

    Toplum bozuldu diyorsun, sen hiç dikkatle aynaya bakıyor musun? Vakit namazlarında camiye gidenler azaldı diyorsun.Sen cemaate katılıyor musun? Bildiğin bütün doğru, iyi ve güzel şeyleri elinden geldiği kadar hayata uyguluyor musun?

    Sen iş/amel Müslümanı mısın, lâf Müslümanı mı?

    22 Haziran 2010