Pazar

SORU 1: Türkiye’deki bugünkü din-devlet münasebetlerine laiklik denilebilir mi? Devletin, genel müdürlük seviyesinde bir Diyanet İşleri Başkanlığı var. Yüz bir kadar imamı, müezzini, müftüsü, vaizi var. Beş yüzden fazlaresmî İmam-Hatip okulu, onyedi resmi İlahiyat Fakültesi var. Bütün din görevlileri devlet memuru statüsünde, devletten maaş alıyor. Devlet bütçesinde büyük bir rakam tutan Diyanet bölümü var. Dinî vakıflar devletin elinde ve kontrolunda, Kabinede din işlerinde sorumlu bir bakan var. Böyle laiklik olur mu? Bu, bir “Devlet dini” sistemi değil midir?

SORU 2: Laiklik din-devlet veya din-siyasî rejim çatışması zıtlığı mıdır ki, uzun yıllardan beri Türkiye’de İslâm ile siyasî sistem arasında kopukluk, anlaşmazlık, zıtlık vardır. Laiklik bir sistemde din ile devlet uzlaşamaz, barışamaz mı?

SORU 3: Laiklik olmadan demokrasi, çağdaşlık, medeniyet olmaz deniliyor. Peki İngiltere’de laiklik, din-devlet ayrılığı yok. Orada hükümdar aynı zamanda millî Anglikan kilisesinin de başıdır. Buna rağmen İnglitere demokrasinin beşiğidir. Orada gerçek ve tam bir demokrasi vardır. Orada temel insan haklarına saygı ve riayet vardır. Orada çağdaşlık ve medeniyet vardır. Bu nasıl oluyor.

SORU 4: Türkiye Müslüman bir ülkedir. Biri kalkıp, bizde hafta tatili cuma günü olsa diye bir teklifte bulunsa sert tepkilerle, protestolarla karşılanıyor, böyle bir şeyin laikliğe ve çağdaşlığa aykırı olduğu söyleniyor. Peki, pazar günü Hıristiyanların kutsal tatil günü değil midir? İsrail’de, Yahudilerin kutsal günü olan Cumartesi günü hafta tatili yapılması niçin demokrasiye ve çağdaşlığa aykırı değildir?

SORU 5: Dünya en güçlü devleti olan Amerika’da paraların ve pulların üzerinde “Biz Allah’a güveniyoruz” diye yazılıdır. Böyle bir şey orada demokrasiye, çağdaşlığa aykırı olmuyor da, Türkiye’de biri, “Bizde de paraların ve pulları üzerinde Allah inancı ile ilgili bir cümle yazılsın” dese niçin laikliğe aykırı oluyor.

SORU 6: Bütün medenî ülkelerde Müslüman kız öğrenciler üniversitelere istedikleri taktirde başörtülü olarak gidebiliyorlar, onların İslâmî tesettürüne devlet ve siyasî rejim karşı çıkmıyor da, Türkiye’de bir İslâmî kıyafete niçin mâni olunuyor?

SORU 7: Hollanda’da Kitab-ı Mukaddes esasları üzerine kurulu bir düzen isteyen bir siyasî parti olabiliyor da bizde niçin İslâmî parti kurmak demokrasiye aykırı oluyor?

SORU 8: Türkiye’de gerçekten laik bir sistem olması isteniyorsa, din ile devlet ayrılması, din işlerini Müslümanlara bırakılması, devletin dine karışmaması gerekmez mi? Gerçek bir laiklik sistemde Müslümanların kendi din büyüklerini seçmelerine, dinî teşkilat kurmalarına, dinî vakıfları idare etmelerine, dini eğitimy apmalarına izin verilmesi icap etmez mi?

SORU 9: Türkiye’li bir Müslüman dinî konularda, inançlarına göre bir hayat sürmekte medenî Batı ülkelerinde tam bir hürriyete ve serbestliğe sahip olabiliyor da, kendi ülkesinde niçin olamıyor?

SORU 10: Hiçbir medenî, demokrat, laik, çağdaş ülkede vatandaşlar dinî inanç, ibadet, kanaat, görüş ve uygulamalarından dolayı mahkemeye verilmiyor, rahatsız edilmiyor, hapse atılmıyor. Türkiye’de ise, 17 Ağustos zelzelesi Allah’ın bir azabı ve cezasıdır dedikleri için birtakım gazeteciler hapis cezasına çarptırıldılar. Batıdaki uygulama mı laikliğe ve demokrasiye uygundur, bizdeki mi?

SORU 11: Bütün medenî ve demokrat ülkelerde tasavvufî faaliyetler, tarikatlar, tekkeler serbesttir de bizde niçin yasaktır?

SORU 12: Atatürk hem tekkeleri, hem de Mason localarını kapattırmıştı. Onun ölümünden sonra Mason locaları açıldı, fakat tekkeler ve tarikatlar hâlâ yasak. Bu çifte standardın sebebi nedir?

SORU 13: Devletin ve siyasî rejimin ileri gelenleri Bektaşî tarikatı ile ilgili ihtilafallere, törenlere coşku ile katılıyor, nutuklar atıyorlar da, Sunnî tarikatlara karşı son derece soğuk, mesafeli duruyorlar. Böyle bir davranış laikliğe ve eşitliğe uygun mudur?

SORU 14: Türkiye’nin imza koymuş olduğu uluslararası sözleşmelerde “Her ana-baba, çocuğuna istediği dinî eğitimi vermekte serbesttir” denildiği halde, bizim siyasî rejimimiz küçük çocuklara özel din dersi, Kur’an dersi verilmesini niçin yasaklıyor, karşı gelenler için niçin hapis cezası verebiliyor?

SORU 15: Laik olduğunu iddia eden siyasî sistem resmî okullarda sanki ilmî bir gerçekleşmiş gibi Evrim-Darvinizm safsatasını ve yalanını geç nesillere okutuyor, öğretiyor. Bu nazariye Müslümanların yaratılış inancına ters düşen, ilmî bir gerçek olduğu asla isbat edilmemiş, çürütülmüş bir doktrindir. Darwin, Karl Marx’ın yakın dostudur; onun felsefe, iktisat ve siyasette yaptığını biyoloji sahasında yapmak istemiştir. Üstelik de azılı bir Türk düşmanıdır. ABD’de dindar vatandaşlar ve kütleler Darwin nazariyesini tenkit edebiliyor, okullarda yaratılış teorisinin de okutulmasını sağlayabiliyor da, bizde bu ateist ve ilim dışı nazariye niçin bilimsel bir gerçekmiş gibi okutulup öğretiliyor?

SORU 16: Devletin siyasî, iktisadî, sosyal, kültürel temel yapısının ve nizamlarının resmî ideolojiye, Farmasonluğa, Sabatizm ilkelerine, ateizme uygun olması için çalışmak bir suç teşkil etmiyor ama bir Müslüman dinî prensiplerin hayata hakim olması için çalışınca ve propaganda yapınca ağır bir suç işlemiş oluyor ve başına gelmedik dert kalmıyor. Bu nasıl bir eşitliktir?

SORU 17: İsrail’de laiklik yoktur. İsrail bir Musevî-Yahudi devletidir. Orada evlenme, boşanma, aile hukukuyla ilgili işleri dinî otoriteye, hahamlara bırakılmıştır. Böyle bir uygulama İsrail için demokrasiye, çağdaşlığa, medeniliğe aykırı olmuyor da, bizde bir Müslüman, nikah ve ailevî İşler Diyanet’e ve hocalara bırakılsın dese, niçin sanki cinayet işlemiş gibi tepki görmektedir?

SORU 18: 1923’te Cumhuriyet kurulduğu zaman Anayasa’nın ikinci maddesinde “Devletin dini, din-i İslâm’dır” yazılıydı. 1928’e kadar da böyle kalmıştır. O yıllarda Cumhuriyet yok muydu?

Benim gibi milyonlarca vatandaşın aklını karıştıran bu sualleri üniversite ve medya mensuplarının, aydınların, okur-yazarların dikkat nazarlarına arzediyor ve cevap bekliyorum. 27 Ağustos 2001