Lânet Olsun!..

3 EKİM 2009 tarihinde Habervaktim sitesinde

bir e-mail yayınlandı. Aynen nakl ediyorum:

Kanli Pazar hadiselerinin akabinde bir Avrupa bankasında

hesabınıza 350 000 dolar yatırıldığı

hesap ve banka ismi ile sabittir, bu parayı hesabınıza kim yatırdı? (Yazar: I.Serter-2009-10-0309:19:22)

Bu iddia iğrenç bir yalan ve iftiradır. Zaman zaman ısıtılıp aleyhimde kullanılmaktadır. Vaktiyle defalarca cevap verdim, açıklama yaptım, bunu isbat eden çıkarsa mal varlığımı kendisine hibe edeceğim dedim.

İftirayı atanlar cevap veremediler.

Doğan Yayıncılık

bir kitabında iftirayı tekrarladı, mahkemeye verdim, çok uzun sürdü, sonunda mahkûm oldular.

Mahkeme, Hollanda Başkonsolosluğu vasıtasıyla sordurdu, o ülkede öyle bir banka

(bile)

yokmuş!..

(Bile’yi ben ilave ettim. Bunlar kelimenin tam anlamıyla o… çocukları adi rezil köpekler. Çamur at, tutmasa da izi kalsın diyen köpek soylulara cevap bile vermeye değmez be hocam….REB)

Hesabıma 350.000 dolar yatırıldığı hesap ve banka ismi ile sabitmiş… Yalan yalan yalan. Sabit kelimesinin mânâsını bilmiyor bu müfteri.

Aleyhimdeki yalan ve

iftirayı tezgahlayan gazete sahibi sıfırdan başlayıp Türkiye’nin en zengin adamı olmuştu.

Bedduam tuttu, iflâs etti.

Aydın Doğan’a da beddua ettim.

Tutup tutmadığını söyleyemem ama başından dert ve belâ eksik olmuyor.

Günün birinde iflâs ederse hiç şaşmam. (Biz onlara boşuna mı TİTANİC dedik hocam. O rezil gemilerin TEKER TEKER batacağını bilmek için kâhin olmaya hiç gerek yok… Görünen köy klavuz istemez…. REB)

Yalancı ve müfteriye buradan sesleniyorum:

Saklanma, ortaya çık, sana vekaletname vereyim, bütün araştırmalarını yap, isbat edebilirsen başta oturduğum daire olmak üzere sana mal varlığımı vereyim, kalemimi de kırayım…

Ben haysiyetli ve ilkeli bir Müslüman yazarım.

350 bin dolar değil, 3.5 milyar dolar da olsa tenezzül edip almam.

Mal varlığım ortadadır:

Oturduğum daire, tek katlı mütevazı bir bağ evi, başka mülküm yok.
Millî Gazete’de 1991’den beri ücretsiz ve maaşsız yazıyorum. Geçinecek kadar gelirim vardır.

Yalancı ve müfteriyi mahkemeye vereceğim.

Bir de lânet meselesi var.

Bu iddia doğru ise Allah’ın lâneti benim üzerime olsun. Doğru değil, yalan ve iftira ise

başta I.Serter olmak üzere yalan söyleyenlerin, iftira atanların üzerine olsun.

Bugün ülkemizde -maalesef- değil 350 bin dolar, 3 bin dolara bile kendini, vicdanını, kalemini, namusunu
(varsa)
satacak reziller var.
(O İ. Serter denilen namussuz da bunlardan biri ki herkesi kendi gibi sanır namussuz ve şerefsiz müfteri….REB) İki hafta önce okumadık mı, adam karısını otomobilde satıyormuş.

Karı ve müşteri arka koltukta, koca ön koltukta direksiyonda…

Kaç dolara? Bilemedin 50 veya 100 dolar…

Yalancı ve müfterileri uyarıyorum: Lânetten korksunlar…

* (İkinci yazı)

MÜCAHİD ŞEYHLER VE DERVİŞLER

Tasavvuf ve tarikat düşmanları, sûfîleri pasif olmakla, miskinlikle, zulme rıza ile suçluyor. Bundan büyük yalan ve iftira olamaz.

Gerçek sûfî olmayan birtakım bozuk kişiler tasavvufu, tarikatı temsil edemez. Gerçek sûfîler Kur’ân, Sünnet,Şeriat yolundadır. Tevhid’i en iyi anlayan onlardır. Onlar büyük ve küçük cihad yaparlar.

İslâm tarihi sûfîlerin cihad ve menkıbeleriyle doludur.

Sûfîler bu yolda sayısız şehid vermişlerdir. Bu konuda

Umdetü’s-Sâlik

kitabında izahat vardır, örnekler sayılmaktadır.

B. G. Martin’in

“Muslim Brotherhoods in Nineteenth Century Africa”

adlı kitabında zikrettiklerinden:

Kafkasya’da

Şeyh/İmamŞamil,

Rus istilâsına karşı Nakşî ve Kadirî dervişlerini askerî bir düzene sokmuş ve uzun yıllar boyunca, akıl almaz zorluklar içinde cihad etmiştir. ŞeyhŞamil hem icazetli bir Şeriat alimi, hem icazetli bir Nakşî şeyhi, hem de Emîrülmü’minîn idi. Zamanın kutbu Halidi Bağdadî hazretlerinden icazetli ve hilafetli idi.

Seyyid Muhammed Abdullah

Somali’de Müslümanları İngilizlere ve İtalyanlara karşı direnişe geçirmiş,

1899’dan 1920’ye kadar cihad fi sebilillah yapmıştır.

Bu zat Salihiyye tarikatına mensuptu.

Nijerya’nın kuzeyinde

Kadirî şeyhi Osman ibn Fodio

1804 ile 1809 yılları arasında sömürgeci ve emperyalistlerle cihad etmiştir.

Şeyh Abdülkadir Cezairî

Cezayir’de 1832 ile 1847 yılları arasında Haçlı Fransızlarla cihad etmiştir. Bu zat da hem din alimi, hem tarikat şeyhi hem de Müslümanlarınİmamı ve Emîri idi ve Halidi Bağdadî’den icazet almıştı.

Mısır’da

Şazelîliğin bir kolu olan Darkavîliğe mensup el-Hac Muhammed el-Eşrak

Fransız saldırganlarla 1799’da cihad etmiştir.

Ticanî şeyhi el-Hac Ömer Tal,

1852 ile 1864 yılları arasında Gine’de, Senegal’de ve Mali’de cihad bayrağını yükseltmiştir.

Kadirî şeyhi Ma’al-‘ayneyn el-Qalkamî

1905 ile 1909 yılları arasında Kuzey Moritanya ile Güney Fas’ta Fransızlarla cihad etmiştir.

Gerçek Nakşîler, gerçek Kadirîler, diğer tarikatlara mensup gerçek şeyhler ve dervişler, gerektiğinde silaha sarılmışlar; izzet-i islâmiyeyi, Din-i Mübin-i İslâm’ı, vatanlarını, mukaddesatı, hürriyet ve haysiyetlerini korumuşlardır. Türkiye’nin karanlıklarla, zulümlerle dolu yakın tarihinde imana, İslâm’a, Kur’ân’a, Sünnete, şeriata şeyhler, dervişler, tarikatlar büyük hizmetler etmiştir.

Her şeyin gerçeği, hası olduğu gibi sahtesi de vardır. Sahteler örnek kabul edilmez, onlardaki noksanlar yüzünden gerçek ve doğrulara çamur atılmaz.

Küfre rıza küfürdür. Hiçbir gerçek şeyh küfre razı olmaz. Gerçek şeyhler ve dervişler dünyaya ve dünya nimetlerine dönük değildir. Türkiye adında bir İslâm ülkesi varsa, bunun oluşumunda şeyhlerin, dervişlerin, tasavvufun ve tarikatların büyük rolü ve hizmeti olmuştur. İnşaallahu Teâlâ bundan sonra da bu hizmetler, bu cihadlar devam edecektir.

Anadolu evliyalar yurdudur. Onlar bu ülkenin, bu ümmetin veliyyinimetleridir. Onlar büyük bir bereket ve yümn kaynağıdır. Evliyaullahın ruhaniyetleri üzerimize sâyeban olsun. (Bu yazıdaki bazı bilgileri/soufisme-fr.com/sitesinden aldım… Şu anda Irak’ta “Jaysh Rijal al-Tariqa al-Naqshbandia” adında bir faaliyet vardır. Arapça bilenler/alnakshabandia-army.org/sitesine bakabilir.)

*(Üçüncü yazı)

RANT KUDUZLARI

Onlar rant delileridir. Rant çılgınlarıdır. Rant kuduzlarıdır. Akıllarını ve vicdanlarını rant diye diye yitirmişlerdir. Rant hırsı onlarda adalet, insaf, ahlâk bırakmamıştır.

Sıfırdan başlamışlar rantla milyoner olmuşlar, yine doymamışlardır. Kara, haram, necis servetleri yüz milyon dolar olmuş, yine durmamışlardır. Bir milyar dolar olmuş yine yeter dememişlerdir. Onlar fenâ fi’l-rant derekesine düşmüşlerdir.

Bu yolun sonu ateşmiş, Cehennemmiş aldırmazlar, tınmazlar… Rant rant rant rant… Fesatlı ihale rantları… Haram komisyon rantları… Hortumlama rantları… Faiz ve repo rantları… İnşaata ve yapılaşmaya kapalı arazinin inşaata açılma rantları. Altı kat inşaata izin olan yerin onaltı kata yükselme rantı. Arsanın beşte birinin üçte bire yükseltilme rantı. Rant rant rant…

Onların gözlerine dikkatle bakınız. Gözbebekleri

çil Krezüs altını gibidir.

Şeytanî şerareler ışıldar.

Gece yatağına yatar, uyku basar, rüyasında para görür, rant görür, çıkar görür musibet. Ooof… Bunlar günah ama çaresi var. Onbir ay her b… yersin, sonra umreye gider, anandan doğduğun gibi pâklanır dönersin. Ellerinde fetvaları da vardır.

Bozuk düzenlerde bozuk işler yapılır, haram yenir.

Ketebehu:

Eş-Şeytan aleyhilla’ne…

Onların en sevdiği ilim rantolojidir. Cehennem ateşi rantlar onlara çok tatlı gelir. Şeytan onlara rantı çok sevdirmiştir. Bu rantlarla alınmış muhteşem malikaneler, muhteşem binitler, muhteşem yazlıklar… Zengin ve “Zevk sahibi” (!) rantçıların kravatları som ipektendir, birinin fiyatı 250 liradır. O kravatların rüzgârlara ters dönmesinden ve markasının görünmesinden çok hazzederler.

Rant paraları bitmek bilmez. Brahmaputra restoranda adam başına 150 liraya yemek yerler. Kimisinin yatları vardır marinalarda.

“Mare vanitatum…”

Rant çikolotası yemekten çocukları obez olmuştur. Kendileri semiz mi semiz. İslâmcı rantçılar,

“Şimdiye kadar dinsizler, kâfirler yediler, şimdi sıra bizde”

derler. Onlara bir vadi dolusu rant verseniz doymazlar, ikincisini isterler… Onların gözlerini toprak doyurur. Cesetleri iki metrelik bir çukura atılır, mirasçılar tereke kavgasına başlar. Rant rant rant… 05 Ekim 2009