Çok okumuş, çok kültürlü, çok seçkin bir Japon düşününüz… Zavallının bir kusuru var: Japoncayı Japon yazısıyla değil, Latin harfleriyle okuyup yazabiliyor? Millî Japon yazısını bilmiyor. Bu yazıyla yayınlanmış kitapları, çocuk hikâyelerini bile okuyamıyor.

Eline, bundan bir asır önce yayınlanmış

(Sanskritçe değil Japonca)

bir roman verin aval aval, şapşal şapşal, aptal aptal bakıyor. Yahu bu ne biçim Japondur bu!…Japon yazısını bilmeyen Japon olur mu? Bizde böyle adamlar çok. Halkımızın kaçta kaçı böyledir?

Japonyada benim anlattığım gibi, Japon millî yazısını bilmeyen bir tek okumuş Japon bulamazsınız.

Bizde on milyonlarca millî yazımızı bilmeyen vardır.

Bu bir faciadır. Bundan daha büyüğü de şudur:

Millî yazı bilmezler, bu cahilliklerinin farkında değildirler.

Bizimkiler tarihî bir İslam kabristanına giderler. Dedelerinin, atalarının mezar taşlarında yazılar vardır. Oku dersin, okuyamazlar. Niçin okuyamıyorlar. Çince, Tibetçe ve Süryanice midir bu yazılar? Değildir, Türkçedir ama okuyamazlar işte.

Ne kadar ucuz bahaneleri ve özürleri vardır, efendim bu yazılar eski Türkçeymiş…

Devlet Osmanlıca kursları açtı, en muhafazakarlarımız bile gidip yazılıp bin yıllık millî yazımızı öğrenmez.

Yazı ve lisan medeniyetin iki temel vasıtası ve aleti değil midir? Bunlar olmadan medenî kültür olur mu?

Aman şimdi bunun zamanı mı? Bak Cemaat-İktidar kavgaları… Bak Cumhurbaşkanlığı seçimleri… Bak Kuzey Irak ve Suriyede İslam devleti… Bak bunca dedikodu, rezalet, fuhuş, manken haberleri… Bunlar varken şimdi Osmanlıca öğrenmeye vakit mi kalır…

Millî yazıyı bilmeyen kitleler yabancılaşır.

Kültür ve eğitimde büyük kopukluk olur.

Yozlaşma korkunç boyutlara ulaşır.

Elifi gören mertek sanır.

Üniversite bitirmişlerin bir kısmı şefkat yerine şevkat der. Mahzun mahsun olur. Hafriyat harfiyat, Diyanet Dinayet…

Kaflar kef, kefler kaf olur…

Bu hâyuhuy içinde Latin yazısı Türk alfabesi olur.

Edebî yazılı zengin Türkçe tükenir gider. Olanak olasılık koşul betik aha oha moha…

Sakın yüksekten atlamaya kalkmayınız. Suyumuz pek sığdır dibe vurursunuz.

Üç yüz kelimelik iletişim çarşı pazar Türkçesiyle tefekkür, felsefe, derin düşünce, ince sanat yaparız.

Latin helvası pişiririz ama pek tadı tuzu yoktur.

Yüz sene önce üniversiteli bir genç arkadaşına soruyor:

-Geçen hafta muhterem validenizin rahatsız olduğunu söylemiştiniz. İnşaallah kesb-i afiyet eylemiş, şifa bulmuştur…

Bugünkü Latin Türkçesiyle:

-Lan anan nasıl?

İkisi de anlam bakımından aynıdır ama birinde Osmanlı medeniyet, diğerinde Latin bedeviyeti vardır.

(Bu makalem dolayısıyla birtakım Latinciler -iyi saatte olsunlar- bana kızıp sövüp sayarlar mı acaba?)

(İkinci yazı) Ramazan Mübarek Bâd

*UZUN günde açlık, susuzluk, uykusuzluk, yorgunluk ne kadar şiddetli olursa orucun sevabı da inşallah o nisbette çok olur.

*İftar ziyafeti vereceklere:

Yiyiniz içiniz lakin israf etmeyeniz

ayetini hiç unutmayalım. Lükse, israfa, aşırılığa, gösterişe kaçmayalım. Her şeyin ortası iyidir. Gösteriş, şatafat, debdebe, tantana, şaşaa, ihtişam ihlasa aykırıdır.

*Misafirlerin sofrasına fazla yiyecek koyalım ki, artan bereketlensin, hesapsız yensin. Hadîste Allahü Teala hazretlerinin, kulununun misafirine ikram edip de artan yiyeceğin hesabını sormayacağı müjdelenmiştir.

*Hasta isek, oruç tutmamak konusunda ancak hazık, Müslüman, âbid, muttaqi ve musalli bir doktordan rapor alalım. Musalla Müslümanlarından almayalım.

*İçkili lüks otellerde ve restoranlarda iftar yemeği yemeyelim, böyle davetlere icabet etmeyelim.

*Kibar, görgülü, nazik, ince, efendi Müslümanlar, ne kadar aç ve susuz olurlarsa olsun iftar sofrasındaki yemeklere çılgınlar gibi saldırmazlar.

*Güvendiğimiz muhtarlara giderek gerçekten yardıma muhtaç Müslüman fakir ve miskinlerin adreslerini alalım ve araştırma yaptıktan sonra erzak kolileri gönderelim.

*Zekatlarımızı Kur’ana, Sünnete, Şeriata ve fıkha uygun şekilde, kılı kırk yararak, inceleme yaparak ödeyelim.

*Şeriat tüzel kişilere, yani derneklere, vakıflara, cemaatlere, tarikatlara zekat verilmesine izin vermemektedir.

*Başka bir şehirdeki bir fakire posta ile zekat parası göndereceksek, gönderme ücretini zekat yekunundan kesmeyelim.

*Cenab-ı Hak bize akıl, fikir, vicdan, şuur, uyanıklık, firaset nasip buyursun, zekat konusunu ihmal etmeyelim.

*Zekattan başka, Allah rızası için sadaka dağıtalım. Sağ elimizin verdiğini sol elimiz bilmesin.

*Şer’î bir özrümüz yoksa, hoparlörleri ve ışıkları fazla açmayan camilere gidip gerçek icazetli imamların ardında huşû ile teravih namazı kılalım.

*İslamda teravih namazı yoktur diyen reformculara itibar etmeyelim.

*Teravih namazlarından erkek ve kadın Müslümanlar ayrı yerlerde huzur içinde namaz kılmalıdır. Feministlerin yaygaralarına ve perde kafes düşmanlıklarına kulak asmayalım.

*Oruç tutanlar, biz oruç tutuyoruz diye sakın gururlanıp kibirlenmesinler. Allahü Teala hazretlerine layık ibadet edemiyoruz diye ağlayıp istiğfar etsinler.

*Oruç tut(a)mayan mü’min kardeşlerimize düşmanlık etmeyelim. İnşaallah onların da oruç tutmaları için dua edelim.

*Şiddete ve nefrete başvurmadan mahalle baskısı neticesinde sokakta, caddede, meydanda Ramazan gündüzünde yenilip içilmeyen Müslüman şehirlerimizi tebrik ediyorum.

*Ramazanda İstanbulun perişan ve günahkar haline bakıp ağlayalım, çok üzülelim.

*Nerede, hangi camide cemaati ağlatan, ürperten, heyecanlandıran, binde bir kişi de olsa kendinden geçiren, tevbe ettiren, namaza başlatan vaiz ve nasihler varsa gidip dinleyelim, müstefid olalım.

*Ramazan tevbe ve istiğfar ayıdır, nefs muhabesi hengâmıdır. Tevbe edelim, hesaba kitaba çekilmeden biz kendi muhasebemizi geç kalmadan yapalım.

*Şeytan oruçluyu öfkelendirir. Sakın şeytana uymayalım, öfkelenmeyelim.

*Mübarek Ramazanda rezil din tacirlerinden, mukaddesat bezirganlarından, sömürücülerden, goygoyculardan, cerrarlardan, tokatlayıcılardan, münafıklardan uzak duralım.

*Farz namazları elden geldiği kadar gerçek imamların ardında cemaat olarak kılalım.

*Oruçlarımıza, namazlarımıza gözyaşı katalım.

*Şu gerçeği hiç hatırımızdan çıkartmayalım: Bizi Allahtan başkası kurtaramaz.

*Ölümden ibret almak, geçmişlerimizin ruhlarına Fatiha veya Yâsîn sevabı ihsan etmek için kabristanlara gidelim.

*Evliyaurrahmanın türbelerine ve kabirlerine gidip ziyaret edelim, bu suretle bereketlenelim.

*İtikadımızı, Ehl-i Sünnet mezhebine göre tashih edelim.

*Özetin özeti de olsa ilmihalimizi öğrenip ezberleyelim.

*İslamı, Şeriatı hayata uygulayalım.

*Allah bizi görüyor, yaptığımızı biliyor, kalbimizdeki sırlara vakıf, biz ise Onu göremiyoruz. Allahı görür gibi ibadet edelim.

*On bir ay dinsizlik, densizlik, donsuzluk yapan kötü gazetelerin ve kötü tv’lerin aldatmaca Ramazan yayınlarına itibar etmeyelim.

*Mübarek Ramazan ayında, gıybet yaparak, orucumuzu, ölü kardeşimizin etini yemek suretiyle mânen bozmayalım.

*İyi Müslüman, iyi insan, iyi vatandaş olmaya çalışalım.

*Allah aşkına Allah aşkına Allah aşkına!.. Cemaat, hizip, tarikat, vakıf, grup, fırka, parça; holiganlığı, militanlığı, fanatizmi, benim şeyhim senin şeyhini döver beyinsizliği yapmayalım.

*Hatalı kardeşlerimizin (kim hatasız ki…) ve kendimizin ıslahı için dua edelim.

*Müslümanlara beddua etmeyelim.

*Günahkar da olsalar mü’min kardeşlerimize hayır dualar edelim.

*Duası makbul ve müstecab kimselerin bulunduğu cemaatler içinde olup, onların “Ya Rabbi, hepimizi afv ü mağfiret eyle” mealindeki dualarından yararlanalım.

*Resulullah Efendimize çok salavat getirelim ve ona olan biat, itaat, irtibatımızı her gün yenileyelim.

Ramazan mübarek bad!.. Hayırlar feth ola, şerler def’ ola!.. Allahın rahmeti üzerimize ola… Resullah aleyhissalatü vesselamın şefaatine nail olalım… İslamdan başka hak din yok… Sonumuz hayırlı ola… Cenab-ı Hak ömrümüzü ölümümüze imanla bitiştire… 29.06.2014