Liberalizmle Türkiye Kurtulur mu?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 21 Aralık 2018
Çarşamba
Liberallere göre iyi bir anayasayla, iyi kanunlarla, geniş bir hürriyetle, herkesin isteklerini yerine getirmekle bu memlekette her şey düzelecek, huzur ve güven gelecektir. Keşke öyle olsa…
ve bu coğrafyada fitne fesat, nifak şikak, huzursuzluk binlerce yıldan beri vardır, biteceği de yoktur. Zaman zaman biraz sakinleşme, bir dereceye kadar huzur olur, sonra yine bozulma başlar.
Türkiye bir farklılıklar, çeşitlilikler ülkesidir.
Sünnîler/Alevîler… Kripto Yahudiler, Kripto Ermeniler…
Bu ülkede sosyal ve millî barış ve uzlaşma yok bir kere.
Bir kısım Alevîlerin iki isteği var
Peki,
Sünnîlerin bir kısmı da İslâm medreselerinin ve tasavvuf tekkelerinin açılmasını, İslâm cemaat teşkilâtı kurulmasını, İslâm vakıflarının bu teşkilâta devr edilmesini istiyor.
Cemevleri ibadethane olurken, Sünnî Müslümanların başörtüsü meselesi halledilmeyecek mi? Ya devletteki kadrolaşmalar.
Türkiye’deki
. Bence bu memlekete bu devlet, bu halk
15 yaşında haşarı bir kız düşünün. Kanı kaynıyor, her türlü zevki tatmak istiyor. Bu çocuğa yüzde yüz hürriyet ve serbestlik verirseniz sonu kötü olur.
İnsanların hepsi melek değildir. İnsanlar saîd ve şaki sınıflarına ayrılır. Koyun tabiatlı iyi insanlar vardır, kurt ve sırtlan tabiatlı insanlar vardır.
Bal yaparak hizmet eden iyi bir böcek olan arı bazen sokar, acı verir, hattâ öldürebilir.
Akrep akrepliğinden vaz geçmez. Siz hiçbir akrebin terbiye ile iyi bir akrep haline geldiğini duydunuz, işittiniz mi?
Bu coğrafyada
Birleşik Krallıkta, İskoçya’nın bağımsızlığını istemesi ve bir gün bunu elde edeceği çok tabiî karşılanıyor. Bizde böyle bir şey olabilir mi? Sert kanunlar olmadan Türkiye’yi zabt ve rabt altına sokmak mümkün müdür?
Önemli olan geniş bir hürriyet ve liberal bir rejim değil,
Adalet ve güvenlik olmadan demokrasi de, hürriyet de boştur. Uluslararası temizlik ve şeffaflık notu,
olan bir ülkede demokrasi ve hürriyet olsa ne yazar…
Türkiye’nin şöyle bir şansa ihtiyacı var:
1. Sağlam ve doğru ilim ve kültür sahibi.
2. İrfan sahibi.
3. Doğru inanç sahibi.
4. Bilge.
5. Şeffaf ve temiz.
6. Malı mülkü, serveti yok.
7. Ahlâklı ve faziletli.
8. Son derece kanaatkâr ve mütevâzı.
9. Adalet ve insafın mücessem heykeli.
10. Kendisinde zerrece başkanlık, makam ve mevki hırsı yok.
Böyle şahsın yanında, 12 kişilik bir
bulunacak. İşleri onlara danışarak görecek.
Aşağıda sayacağım kişilere ve zümrelere asla tolerans gösterilmeyecek.
1. Hırsızlara, soygunculara, talancılara, hortumculara.
2. Saçı bitmedik yetimlerin haklarını yiyen haram yiyicilere.
3. Rüşvetçilere.
4. Komisyonculara.
5. Alavere dalavere yapanlara.
6. Devlet ve Belediyelerin bütçelerini soyanlara.
7. Bütün mafyalara ve çetelere.
8. Din ve mukaddesat sömürüsü yapan rezil alçaklara.
9. Resmî veya gayr-i resmî ideoloji terörü yapanlara.
10. Derin devlet eşkiyasına.
Fazilet üzerine kurulu rejim demektir. Bugün Türkiye faziletsizlik, ahlâksızlık, rezillik, kepazelik, hırsızlık, soygun, kokuşma içinde yüzüyor. Böyle bir ortamda dünyanın en liberal anayasasını hazırlayıp yürürlüğe koysanız ne olacak? Disiplinsiz bir ordu, bir okul, bir fabrika düşünülebilir mi?
Osmanlı İmparatorluğuna
, Meclis-i Meb’usanla hürriyet geldi de oldu?
Türkiye’nin bilgeliğe, adalete, güvene ihtiyacı var.
Bunları sağlayacak, 70 milyon kişinin içinden bir tane çıkacak bilge bir kişiye ihtiyacı var.
Hani hutbe okumak için minbere çıktığında cemaatten bir Müslüman ayağa kalkmış, “Konuşmaya başlamadan önce sırtındaki yeni elbisenin hesabını ver. Ganimet mallarından senin hesabına düşen kumaş parçası bu elbisenin dikilmesine yeterli değildi…” diye sormuş. Ömer (r.a) “Doğru söylüyorsun. Oğlum kendisine düşen payı bana verdi de elbiseyi öyle diktirdim” cevabını vermiş. 16 Eylül 2010