Çarşamba

1. Lisanını yitiren bir ülke ve millet hürriyet ve istiklalini de yitirir. Lisan gidince millî kimlik, kişilik, kültür de gider. Bunun tek istisnâsı Yahudilerdir. Diğer kavimler, milletler, halklar lisanlarını yitirince kimliklerini de yitirmişlerdir.

2. Zekâ özürlüler lisanıyla bir millet ayakta duramaz. Türkiyelilerin lisanına, yâni Türkçeye kasdedenler bu milletin hayat damarlarından en önemlisini kesmek suretiyle milletimize, ülkemize, devletimize en büyük suikasti yapmışlardır.

3. Bir ülkeyi, bir milleti, bir devleti ayakta tutan, onları güçlü kılan iki unsurdan biri lisan, diğeri paradır. Türkiye’de iç ve dış düşmanlarımız paramızı da, lisanımızı da darbelemişlerdir.

4. İki üç yüz kelimelik günlük konuşma diliyle ilim, irfan, hikmet, kültür, sanat, medeniyet olmaz.

5. Bu millet 1928’den önce yazılmış, basılmış kitapları, vesikaları, kitabeleri, mezar taşlarını okuyamıyor. Bir toplum için bundan büyük cahillik ve felâket olamaz.

6. Sadeleştirme, arılaştırma, öztürkçeleştirme bahanesiyle Türk lisanında büyük bir kopukluk meydana getirilmiştir. Yirminci asrın ilk yarısında yazılmış romanlar bile bugünkü nesiller tarafından doğru dürüst anlaşılmamakta ve yayıncılar tarafından sadeleştirilmekte, zengin ve gerçek Türkçeden uyduruk Türkçeye tercümeleri yaptırılıp basılmaktadır. Bu büyük bir ayıptır.

7. Türkiye’deki bugünkü genel ve yaygın krizin ana sebeplerinden biri lisanın dejenere edilmiş olmasıdır.

8. Türkiye, dünyada birinci olması gereken Türkoloji çalışmaları konusunda nal toplamaktadır.

9. Lisanımızın mükemmel lügat, gramer, edebiyat tarihi kitapları mevcut değildir. Türkoloji tedkikleri konusunda Amerikalılar, Japonlar, Fransızlar, Macarlar ve daha nice millet bizden üstündür. Batı Türkçesinin en büyük ve mükemmel gramerini Fransız Jean Deny, en büyük lügatini İngiliz Redhouse yazmıştır. Utanmamız gerekmez mi?

10. Zengin Türkçeyi korumak için canla başla çalışması gereken Müslüman kesim, kırsal kesim ve gecekondu zihniyeti yüzünden lisan ve kültür meseleleriyle ilgilenmemektedir.

11. Sevr destekçileri Türkiye’de yabancı dillerle eğitim yapan kolejlere ve üniversitelere ağırlık verilmesini istiyorlar. Türkçe giderse Türkiye de gider.

12. Câhillik, geri zekâlılık, ufuksuzluk, ferasetsizlik nice kimselerin basiretlerini bağlamıştır. Paradan, çıkardan, lüksten, aşırı tüketimden, israftan, gösterişten, ihtiras ve şehvetlerini tatminden başka bir şey düşünmeyen, enelerine tapan, hedonist bir hayat tarzının çarkları içinde yuvarlanıp giden sözde aydınlar, kötü idareciler lisan ve kültür meseleleri üzerinde hiç durmuyorlar.

13. Lisan meselesi Türkiye’nin gündemine sokulmalıdır.

14. Bu ülkede hürriyet, istiklâl, haysiyet, izzet, şeref içinde yaşamak istiyorsak Türkçemize sahip çıkalım; onun zenginliğini koruyalım, tarihî devamlılığını temin edelim.

Resmî İdeoloji

Resmî ideoloji Kuzey Kore’yi batırdı ve batırmaya devam ediyor. Güneydeki Kore kendi millî kimliğine sahip çıkarak, geleneklerinden güç alarak liberal ve çoğulcu bir sistem ile harikalar meydana getirdi.

İkinci Dünya savaşından sonra Doğu Almanya’da resmî ideoloji vardı. Batıda ise yoktu. Batı ilerledi, güçlendi, kalkındı, son harbin galibi sanılacak bir hale geldi. İdeolojili Doğu Almanya battıkça battı. Sonunda yıkıldı. Liberal, çoğulcu, hukukun üstünlüğünü kabul eden, hürriyetçi, resmî ideolojisiz Batı Almanya güçlü ve üstün oldu.

Portekiz’de Salazar ideolojisi, İspanya’da Franco ideolojisi, Fransa’da Mareşal Petain ideolojisi bir sürü ıstıraba, zulme, geriliğe sebebiyet verdi.

Artık medenî, ciddî, ileri ülkelerin hiçbirinde resmî ideoloji kalmadı. Resmî ideolojiler tarihe intikal etti. Kuzey Kore, Vietnam, Kızıl Çin, Küba gibi ülkelerde halen resmî ideolojiler var. Onlar da bir gün mutlaka tasfiye edilecektir.

Şimdi bütün akıllı milletler kendi kimliklerine, geleneklerine sarılmış vaziyette ilim, irfan, medeniyet, kültür, sanat, fen, hukuk sahalarında ilerliyorlar. 21’inci asır ideolojiler asrı değil, millî kimlikler asrı olacaktır.

Beyinler Körletiliyor

1. Bugünkü eğitim sistemi genç nesilleri (kuşakları) çok kötü bir şekilde yetiştirmektedir. Sistem en parlak zekaları bile birkaç yıl içinde körletip dumura uğratıyor. Onlara ilim, irfan, hikmet, millî kimlik aşılanmıyor. İdeoloji doğrultusunda talim ve tahsil yaptırılıyor.

2. Bu kötü sisteme karşı olanlar, hiç olmazsa paralel ve alternatif bir eğitim sistemi ile çocuklarımızı ve gençlerimizi kurtarmak için harekete geçmiş değildirler.

3. Çoğunluğu teşkil eden islâmî kesimin eğitim hizmet ve faaliyetleri de son derece yetersizdir. Cemaat fanatizmi, baron hooliganlığı, sekter zihniyet, kırsal kesim ve gecekondu zihniyeti, varoş kültürü islâmî kalkınma hareketini akamete uğratmaktadır.

4. Türkiye beyin yetiştiremiyor. Aksine, en parlak beyinleri bile körletiyor, kaçırıyor.

5. Büyük günlük gazeteleriyle, büyük dergileriyle, büyük televizonlarıyla düzen medyası çocuklarımızı ve gençliğimizi bozmak, câhil bırakmak, aldatmak, afyonlamak, oyalamak, çürütmek için elden gelen her habaseti yapmaktadır.

6. Eğitim işlerinde önemli olan kemmiyet (sayı) değil, keyfiyettir, kalitedir. Türkiye, (1) Uluslararası çağdaş genel kültür seviyesinde, (2) Millî kimliğin gerektirdiği bilgilerle mücehhez, (3) Ahlâk ve karakter terbiyesi almışgüçlü elemanları ve bunlardan meydana gelen güçlü, vasıflı, üstün kadroları yetiştirememektedir.

7. Tekniğe, fenne, teknokrat yetiştirmeye ağırlık verilmektedir. Halbuki kültürün temeli lisan, edebiyat, tarih, sanat, felsefe üzerine kuruludur. Bunlar olmadan kaliteli aydın ve teknokrat yetiştirmek mümkün değildir.

8. Fen liseleriyle, fen dershaneleriyle, fencilerle Türkiye selamete çıkamaz. Mühendis elbette yetiştirilecektir. Ancak bunların edebî, sosyal kültürü de mutlaka yeterli seviyede bulunmalıdır.

9. Türkiye’nin şiddetle muhtaç bulunduğu, hem millî kimliğe ve kültüre sahip, hem de çağ seviyesinde gerçek aydınları, gerçek okur-yazarları kim yetiştirecektir? Devlet mi? Sağcılar mı? Solcular mı? Laikler mi? Şeriatçılar mı?… Kim?.. 18 Şubat 1999