Lüks, İsraf, Kara Para
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
PazartesiPenceremden Marmara Denizi’ni, Haydarpaşa koyunu görüyorum. Kale gibi yüksek yabancı gemiler geliyor, yüklerini Haydarpaşa gümrüğüne boşaltıyor. Bu acayip gemilerin yükleri nedir diye sordum, “Yabancı otomobillerdir” cevabını aldım.
Türkiye geçtiğimiz haftalarda iktisadî-malî büyük bir kriz yaşadı, az daha büyük bir çöküntü ve yıkılış olacaktı. Dışarıdan milyarlarca dolar kan verildi de, felaket şimdilik önlendi.
Ülke batıyor ama yabancı otomobil, cep telefonu satışlarında patlama var.
Yüz milyar doların üzerindeki kara-kirli-haram para kabına sığamıyor, kudurmuş gibi sağa sola saldırıyor.
Üretemeyen, ihraç edemeyen Türkiye bütün gücüyle, varıyla, hırsıyla ithalata devam ediyor. Ülkenin sermayesi, parası, kanı, iliği yabancı otolara, cep telefonlarına, ithal mallarına harcanıyor.
Halkın üçte biri yoksulluk sınırının altındaymış. Yirmi milyon işsiz varmış. Büyük ve genel bir çöküntü içindeymişiz… Tuzları kuru mutlu ve putlu azınlıklar çılgın hayat tarzlarını sürdürmeye devam ediyorlar.
Faizcilik, ribacılık, tefecilik, rantçılık, repoculuk, dalaverecilik, lüpçülük, haramyiyicilik Türkiye’yi batırdı, bitirdi. İlahî hikmetin kaynağı Kur’ân-ı Kerim’de “Ribacılar Allah’a ve Resûlüne savaş ilan etmişlerdir” meâlinde âyet bulunmaktadır. Türkiye son onbeş yıl içinde tarihte benzeri görülmemiş bir riba bataklığına yuvarlandı. Emek, üretim, ihracat, alın teri ile yapılan helâl ticaret horlandı. Namussuzluk, soygun, talan, vurgun, haramilik, eşkıyalık aldı yürüdü. Devleti, belediyeleri domuzlar gibi soydular, yediler, bitirdiler. Ülke, içi ateş dolu bir uçurumun kenarında ama lüks, israf, aşırı tüketim, sefahat, azgınlık, kuduzluk bütün şiddetiyle devam ediyor.
Geçenlerde Edirne’ye gitmiştim. O serhad şehrimiz diskotek ve batakhane ile dolmuştu. Bu sefahat yerleri orada üniversite açıldıktan sonra kurulmuş. YÖK’ün üniversiteleri, bulundukları yerlere ilim, irfan, kültür, ahlâk, fazilet, maddî ve mânevî kalkınma götürmüyor. Ülke batıyor ama milyonlarca vatandaş gece gündüz, ayakta, yatakta, otururken, yemek yerken cep telefonu ile konuşuyor. İstanbul sokakları milyonlarca lüks otomobille dolu. Trafik mıhçıkını gibi. Sabahları ve akşamları bir yakadan öbürüne geçmek iki, hattâ bazen iki buçuk saat alıyor. Genellikle her arabada Neron gibi bir sürücü bulunuyor. Otomobili, parası, malı onun gurur kaynaklarıdır.
Komşumuz İran’dan sebze ve meyve satın alıyoruz. Ta Amerika’dan muz ve kivi getirtiyoruz.
Beyinsizlik, hıyanet, namussuzluk, gaflet genelleşmiş.
Dindar geçinen birtakım ahmaklar zühdü, takvayı, tevazuu bırakmışlar; lüksle, tantanayla, israfla, tebzirle, caka satmakla meşguller. O lüks ve pahalı limuzinlerle Sırat Köprüsü’nden nasıl geçecekler?
Para tek değer haline gelmiş. Müslümanı kâfiri, sağcısı solcusu, sünnisi, alevisi, dincisi laiği para diyor başka bir şey demiyor.
Türkiye bu haliyle hikmete savaş ilan etmiştir. Hikmet kelimesini kullanan kaldı mı? Onun pabucu çoktan dama atıldı.
Son büyük iktisadî-malî krizi kara para babalarının, banka soyguncularının çıkardığı ilan ediliyor. Memleketin batması pahasına da olsa yeni vurgunlar peşindeler. Çünkü onlar vurgun vuramazlarsa yaşayamazlar. Haram para onları kudurtmuştur.
Bunca pislik, kirlilik, haram, münker içinde Türkiye nasıl sağlıklı bir yapıya kavuşacak? Yeni bir anayasa yapılırsa işler düzelirmiş. Kesinlikle düzelmez, biraz ferahlık olur o kadar.
Yapılacak zarurî işlerden biri kara para pisliğini temizlemektir. Hangi niyet, güç, irade ile bu işi yapacağız?
Kara para uğursuzluk, belâ, musibet, bereketsizlik getirir. Büyük miktarda kara-haram para birikimine sahip ülkelerde ne siyasî istikrar olur, ne sağlıklı ekonomi, ne huzur, ne rahat, ne dirlik düzenlik. Kardeş Pakistan’da iki yüz milyar dolar civarında kara para bulunduğu söyleniyor. Orada bir türlü huzur ve istikrar sağlanamıyor. Darbeler birbirini kovalayıp duruyor.
Kara paracıların dinsiz olanları ilahî tokatlardan korkmaz; onlar devşirip istif ettikleri efsanevî servetlerin yanlarına kâr kalacağını sanırlar. Halbukî ilahî azap ve gazap onların tepesindedir. Günü saati gelince, kader okları gergin yaylardan fırlar ve belâlarını bulurlar. Bu belâlar nerededir? Bazen muhalif bir rüzgâr eser ve tutuklanırlar. Avrupa ve Amerika bankalarına para koymuşlardır ama onları huzur içinde âfiyetle yiyemezler. Bazen bir trafik kazasına kurban giderler. Bazen ağır bir hastalığın pençesinde inleye inleye can verirler. Aileleri, karıları, oğulları, kızları, yakınları da kara ve haram paranın belalarından nasiplenirler. Bunlar dünyadaki cezalar ve azaplardır. Öteki dünyayı boylayınca azapları daha şiddetlenir.
Son yetmiş beş yıllık tarihimize, hâkim olan, “Türkiye helâl para ile kalkınmaz. İktisadî, ticarî, malî, sınaî (endüstriyel) kalkınmamız için namussuz adamlar lazımdır” felsefesi iflas etmiştir.
Merhum Turgut Bey bu memlekete çok iyilikler etti, faydalı işler yaptı ama faiz konusundaki siyaseti yanlıştı. Ekonomisinin temeli faize, ribaya, ranta, repoya, çalışmadan kazanmaya dayalı bir ülke batmaya mahkûmdur. Örnek arayanlar bize baksınlar.
Hiçbir Müslüman ülke, Allah’a ve Resûlüne savaş ilân edip de bu savaşı kazanamaz.
Altın buzağıya tapan milletler iflah olmazlar. İktisadın, ticaretin, iş ve üretim hayatının evrensel hikmete dayalı, insan iradesini aşan temel kuralları ve kaideleri vardır. Bunları çiğneyen toplumların başları belâdan ve musibetten kurtulmaz.
Sağlıklı bir iktisadın temeli üretimdir, helâl ticarettir. Üretmeden zengin olmak, kalkınmak, iyi yaşamak mümkün değildir. Haram yiyicilerin, kara para sahiplerinin, kötü gelir dağılımı ile zengin olanların bugünkü haline bakmayınız. Ne oldu demesinler, ne olacağız desinler.
Bazı politika babaları kara para babalarının paralarıyla yüksek mevkiilere geçmişlerdi. Cenab Şehabeddin “Yüksek tepelerde hem kartala, hem yılana rastlanır. Biri uçarak, öbürü sürünerek çıkmıştır” diyor. Kara para ile yükselenler uçanlar değil, sürünenler fasilesine mensubtur.
Müslüman kesimde de kara, haram, kirli para sahipleri olduğunu duyuyoruz. Onların da işleri bitiktir. Kara ve pis servetleri hayatlarını bir kâbus gibi karartacaktır. Onlar İçin bu dünyada rezillik, öteki dünyada rüsvaylık vardır. Kara para ile tarih boyunca kimse âbâd olmamış ki, şimdikiler olsunlar. Onlara tavsiyemiz bu kara paraları zimmetlerinden çıkarmaları, tevbe ve istiğfar etmeleri, elde fırsat varken kendilerini ve çoluk çocuklarını ateşten kurtarmaya çalışmalarıdır. 12 Aralık 2000