Pazar

 

Bu ülkenin son çeyrek asırda çökmesinde, batmasında, bugünkü perişan hale gelmesinde büyük rolü ve tesiri olan kötülük ve ahlâksızlıklardan biri de lüks otomobil sevdası ve tutkusudur.

Türkiye iktisadî ve ticarî sermayesini lüks otomobillere, lüks meskenlere, lüks yazlıklara, lüks mobilya ve dekorasyona, lüks giyim kuşama, lüks yemeye içmeye, tek kelimeyle lüks hayata harcamış ve iflas etmiştir.

Lüks bir otomobile verilen parayı düşünelim. Mesela elli bin dolar. Bir arabaya elli bin dolar yerine yirmi bin dolar (o da büyük paradır, onunla da güzel bir otomobil alınabilir) verilmiş ve geriye kalan otuz bin dolar ile iktisadî, ticarî bir iş yapılmış olsaydı bu memleket bugünkü acınacak hale düşmezdi. Lüks bir otomobile yatırılan para ölmüştür. O para bir hizmet görmez, üretmez, başkalarına aş ve iş temin etmez artık.

Türkiye niçin bu kadar aşırı bir lüks otomobil azgınlığı uçurumuna yuvarlanmıştır? Bu konuda (Başka nice konuda olduğu gibi) büyük düşünürlerimizin (bizde varsa), sosyologlarımızın, antropologlarımızın, ahlâkçılarımızın, iktisatçılarımızın kitaplar yazmaları gerekir.

Düşünebiliyor musunuz? Fert başına düşen millî geliri Türkiye’ninkinden on küsur defa daha yüksek olan, üstelik Mercedes otomobilleri üreten Almanya’da bizdeki kadar lüks Mercedes yokmuş. Biraz üzülmemiz, ağlamamız gerekmez mi?

Bizde niçin lüks otomobile ve lüks hayata bu kadar rağbet var? Bence bunun sebepleri şunlardır:

– Birinci ana sebep beyinsizliktir.

– Beyinsizlerimiz lüks, pahalı, gösterişli bir otomobilin kendilerine değer kazandıracağını sanıyorlar. Lüks otomobil, lüks mesken, lüks giyim kuşam, lüks yeme içme, lüks hayat sürme bir insana asla değer kazandırmaz. İnsanı değerlendiren unsurlar şunlardır: İlim, İrfan, kültür, hikmet, ahlâk, fazilet, hayırseverlik, sanat, görgü, iyilik…

– Otomobil konusundaki azgınlık o raddelere varmıştır ki, işini pekâlâ gören mütevâzı ve ucuz bir araba ile gezen işadamlarına arkadaşları ve meslektaşları söyleniyor, “Yahu bu araba ile itibarını ve şerefini beş paralık ediyorsun. Şunu sat da iyi bir araba al…” diyorlar. Bu kadar büyük beyinsizlik olur mu?

– Bizde lüks otomobil patlamasında öncülüğü kara para sahipleri yapmıştır. Devleti, belediyeleri soyarak, yüzde on komisyon alarak, rüşvetle, bin türlü dalavere ile kolay tarafından milyonlarca dolar servet edinmişler ve azgın ve kudurmuş oldukları için bu paraları lüks ve sefahat yolunda harcamaya başlamışlardır.

İş o dereceye varmıştır ki, piyasanın ucuz ve mütevâzı otomobili olan (….)’yı satın almak bir zül olmuştur. Farz ediniz vatandaş Rasim Hikmet Bey böyle otomobil aldı, evinin önüne park etti. Pencereden görenler:

– Cimri herif, mıymıntı herif, o kadar parası var, bula bula bunu almış… demeye başlayacaklardır.

İlimsiz, irfansız, hikmetsiz, ahlâksız, faziletsiz, sanatsız, kültürsüz, görgüsüz, edebsiz nice adam veya kadın 100 bin dolarlık, hatta 200 bin dolarlık lüks bir cip veya limuzine kurulunca kendilerini Nemrud ve Firavun sanıyorlar, gurur ve kibirlerinden yere göğe sığamıyorlar. Bunlarda böcek kadar akıl yoktur.

Eskiden bu memlekette büyük din hocaları vardı; vâizler, nâsihler, mürşidler vardı. Onlar halkı, zenginleri, azmak ve kudurmaya istidadı olanları dizginlerdi. Şimdi de bir miktar gerçek hoca ve rehber bulunuyordur ama onların nasihatlarının toplum üzerinde fazla bir tesiri ve gücü kalmamıştır. Yokuş aşağı frensiz giden bir vasıta gibi çılgınca lüks, israf, sefahat uçurumuna yuvarlanıyoruz.

Lüks, pahalı, gösterişli, gurur ve kibre sebebiyet veren otomobil sahiplerini uyarıyorum:

– Yarın, dünya hesaplarınızın görüleceği ulu bir mahkemede hesaba çekileceksiniz. Bunların hesabını veremezsiniz. On milyonlarca halk sürünürken böyle lüks, pahalı, israflı, gösterişli otomobillere Nemrud ve Firavun gibi kurulmanın vebali büyüktür.

– Vakit varken bu lüks otomobilleri satınız ve yerlerine daha az lüks, daha ucuz vasıtalar alınız.

– Bu satıştan elde edeceğiniz para ile ticaret ve üretim yapınız; birkaç vatandaşa iş ve aş imkânı temin ediniz. Kazanacağınız paranın bir kısmını fakirlere dağıtınız.

– Nefsinizi terbiye ediniz, dizginleyiniz. Lüks, pahalı, gösterişli bir otomobilin size hiçbir değer kazandırmayacağını iyice kafanıza sokunuz.

– Mensubu bulunmakla şeref duyduğumuz, fakat hükümlerini ve ilkelerini hayata tatbik etmediğimiz İslâm dininin lüksü, sefahati, israfı, gösterişi, saçıp savurmayı yasak etmiş olduğunu bir an bile unutmayınız.

– Karı tacirlerinin, uyuşturucu bezirgânlarının, rüşvetçilerin, hortumcuların, namussuzların ve şerefsizlerin lüks otomobillerine imrenip de onlar gibi arabaya sahip olma hevesine kapılmak akıllı ve hikmetli vatandaşlara yakışmaz.

– Biz Müslümanlar, mütevâzı yaşayan, dünya malına önem vermeyen, bir binite binmesi gerektiğinde mütevâzı ve uslu bir katırla bir yerden başka yere giden bir Peygamber’in (Salat ve selam olsun O’na) ümmetiyiz. Başta otomobil olmak üzere lüks, israflı, gösterişli, sefihâne bir hayat bize yakışmaz.

– Beyinsizliği bırakalım ve “Allah bize servet vermiş, o servetin şükrünü lüks bir hayat sürerek eda etmeliyiz…” gibi şeytanî kuruntulara kapılmayalım.

– Türkiye bir oto-toplum haline gelmiştir. Üretmeden, kazanmadan tüketmek hevesine kapılmış bulunuyoruz. Bunun sonu yıkımdır, felakettir.

Beni yanlış anlamaya kalkmasın kimse. Herkes ucuz, külüstür, eski otomobile binsin demiyorum. Benim dediğim şudur:

Otomobil konusundaki ölçüsüzlüğü bırakalım. Lüks, pahalı, israflı, gösterişli otomobil sevdasından kendimizi kurtaralım, orta yolda gidelim diyorum.

Karpuz gibi dışları yeşil, içleri kıpkızıl olan birtakım münafıklar akıllarını başlarına toplasınlar. Kendilerine gurur ve kibir veren o lüks otomobilleri onları Cehenneme kadar götürecektir! Bir Müslümanın serveti de olsa lüks, israflı, gösterişli hayat sürmesi ayıptır, günahtır, dinen suçtur. Korkunç bir iktisadî, malî, siyasî, kültürel ve sosyal kriz içinde bulunan şu ülkede Nemrud, Firavun gibi sorumsuzca lüks içinde yaşamak hiçbir zengine şeref kazandırmaz. Akıllı bir zenginin en büyük süsü ve ziyneti tevâzuu, alçak gönüllülüğüdür.

Fabrika ve iş yeri sahiplerine sesleniyorum:

Öğle yemeği vakti gelince işçilerin ve personelin yemek yediği yere gidiniz ve onlar ne yiyorsa siz de onu yiyiniz. Zengin ailelerin hanımları, çocukları! Size de söyleyeceklerim var: Şımarmayınız, azmayınız… Din, ahlâk, hikmet ne diyorsa onlara tâbi olunuz. 09 Haziran 2003