Pazartesi

 

Adamcağız dar gelirli orta bir memur. Bir akşam evine gelmiş ki, karısı ağlıyor. Ne oldu demiş. Kadın:

– Daha ne olsun!.. cevabını vermiş ve açmış ağzını yummuş gözünü söylenmeye başlamış. “Nazifeler, Semiramisler, Tomrisler, Sevgiler hepsi Filan lüks otele tatile ve dinlenmeye gittiler. Biz burada çakılıp kaldık. Eşin dostun gözüne görünecek halim kalmadı. Biz ne zaman Filan lüks otelde tatile çıkacağız?..” Bir yandan bağırıyor, bir yandan ağlamaya devam ediyormuş.

Neyse uzatmayayım, biraz para bulmuşlar ve Filan lüks otele tatile gitmişler. Bir hafta kalmışlar. Adam başına günlüğü 100 milyon liraymış.

Sırtlarında bir borç kamburu ile dönmüşler ama bizimkinin hatunu memnunmuş, eşe dosta, misafirlere “Biz filan lüks otelde tatil yapıp dinlenirken…” diye konuşuyormuş bol bol…

Bu anlattığım aile dindar kesime mensupmuş. Zaten Filan lüks otel de dindar kesimin tatil ve dinlenme yeriymiş…

Şu Müslümanların ahlâkı ne kadar değişti…

İnsanların elbette tatil yapmaya, dinlenmeye hakları vardır. Bu bir ihtiyaçtır. Ancak:

(1) İslâm dini lüksü, israfı, aşırı tüketimi, gösterişi, şatafatı, saçıp savurmayı hoş görmez.

(2) Tatil yapmak, dinlenmek başka şey, hava atmak, caka satmak, gösteriş yapmak başka şeydir.

(3) Herkes bütçesine, kazancına, imkanına göre tatil yapmalı, dinlenmelidir.

Çocukluğumda İstanbullular İstanbul’da yazlığa çıkarlardı. Kadıköy tarafı Kızıltoprak’tan sonra köşklerle, bahçeli evlerle doluydu. Taksim’den Nişantaşı’ndan, Şişli’den, Cağaloğlu’ndan (eskiden Cağaloğlu seçkin ailelerin ikamet yeriydi) Göztepe’ye, Fenerbahçe’ye, Erenköy’e, Bostancı’ya, Adalar’a yazlığa gidilirdi.

Adanalılar yazın yaylalara çıkarlardı. Müslüman Türklerin kendilerine mahsus bir tatil ve dinlenme kültürü vardı. Tatil yapmak ve dinlenmekle gösterişi, lüksü, israfı birbirine karıştırmamak gerekir. Gösteriş bir hastalıktır, buna yakalanmış olanların tedavi edilmesi gerekir.

İyi bir tatil yapmak, güzelce dinlenmek için ille de beş yıldızlı otellere gitmek, su gibi para harcamak gerekmez. Gazetede ilanını gördüm, Kütahya’da kaplıcalı bir otelin altı gece, yedi gün ücreti sadece kişi başına 150 milyon liraymış. İnsan zengin de olsa, bol kazancı ve parası da olsa lüks ve israf yine ayıptır, yine dinen ve ahlâken yasaktır.
Müslümanlar akıllarını başlarına toplasınlar. Ülkemizde milyonlarca vatandaşımız işsizlik, sefalet içinde sürünüyor. İslâm aleminin durumu berbat. İnsanlık aleminde yarım milyardan fazla insan açlıkla pençeleşiyor. Yeryüzünde bunca sefalet varken Müslüman, bana ne diyemez, paşa canının istediği gibi yaşayamaz. “Ben yaşarım!..” diyene benim de kısa bir sözüm olacaktır:

– Allah’tan kork!.. Sorumsuzca yaşarsan çarpılırsın. Önce bu dünyada sille yersin. Ne oldum deme, ne olacağım de. Sonra öteki dünyada hesaba çekilirsin.

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) “Mir’açta bana cehennem gösterildi. Oradakilerin çoğunluğunun kadınlar olduğunu gördüm” buyurmaktadır.

Başları örtülü kadınlar, sizlere hitap ediyorum. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun… Bu devirde sırf Allah rızası için ihlasla tesettüre bürünmek çok büyük bir fazilettir. Sizi tebrik ediyorum. İnşaallah tesettürünüz yüzünden şehid sevabı alırsınız. Ancak, sizin de bildiğiniz gibi iş sadece tesettürle, namaz kılıp oruç tutmakla bitmez. Mensubu bulunduğumuz yüce İslâm dini israfı yasak ve haram kılmıştır. Gösterişi, kibri, gururu, malıyla öğünüp caka satmayı da yasaklamıştır. İsraf, gurur, kibir, gösteriş; riba, içki, kumar, mâsum insanlara iftira etmek, haksız yere adam öldürmek gibi günahtır, haramdır. Tatil yaparken, dinlenmeye giderken Kur’ân’ın, Sünnetin, Şeriatın, İslâm ahlâkının ve tasavvufunun emir, yasak ve ilkelerini daima göz önünde bulundurunuz.

“Biz bu yaz Falan lüks otelde tam bir hafta tatil yaptık, dinlendik…” gibi edebiyatlar, caka satmalar, övünmeler akıllı ve ahlâklı bir Müslümana yakışmaz. Kuş kadar beyni, böcek kadar aklı olan bir Müslüman bu gibi şeytanî övünmelerden, boş gururlardan uzak durur.

Aklımız varsa, lüksü bırakır, masraflarımızı kısar ve arttırdığımız para ile fakirlere, darda olanlara, dullara, yetimlere yardım ederiz. Müslüman için hakikî ticaret budur. Bu fanî, aldatıcı, oyalayıcı, göz boyayıcı, kahpe dünyadan ebedî âhiret alemine götüreceğimiz servet ve mal ancak hayır hasenat için harcadıklarımızdır. Bütün din kitaplarımız bunları açık seçik yazıyor. Tefsirler, hadîs külliyatları, ahlâk ve tasavvuf kitapları hep yazıyor. Okuyalım, öğrenelim, kendimize çeki düzen verelim. Dar gelirli bir ailenin, borca harca girerek lüks otellerde tatil yapması ahmaklıktır, gülünçtür, ayıptır, acınacak bir haldir.

Her işin, her şeyin bir sanatı vardır. Alış verişin, yemek yemenin, giyinip kuşanmanın olduğu gibi tatil yapmanın ve dinlenmenin de sanatını öğrenelim. Biz Müslümanların medeniyeti İslâm medeniyetidir. Bu medeniyetin ölçülerine, sınırlarına, değerlerine dikkat edelim, onları aşmayalım.

Çok zengin de olsa, parayı koyacak yer bulamayacak derecede bol gelirli de olsa bir Müslüman aile Nemrud gibi, Firavun gibi yaşayamaz. Evlerimize dikkat edelim. Hacı bey ile hâce hanımın evleri saray gibi; mutfak ve banyo dairesi Brezilya granitiyle kaplı, banyonun muslukları altın suyuna bandırılmış. Buzdolabının, televizyonun, diğer cihazların en pahalısı, en lüksü arz-ı endam ediyor. Ama bu evde bir kütüphane yok, duvarında kıymetli hüsn-i hat levhaları yok, yerlerde değerli halı ve kilimler yok, vitrin ve büfelerde güzel İslâm-Türk sanat eserleri yok. Böyle Müslüman zenginler ne kalitesiz zenginlerdir.

Bilmemek ayıp değildir, öğrenmemek ayıptır. Evlerimizi, iş yerlerimizi kendi kimliğimize, kültürümüze, medeniyetimize, sanatımıza göre tanzim ve tezyin etmek (düzenleyip süslemek) hususunda bilen, ehliyetli kimselerle istişare edelim. Pahalı harcama sadece ve sadece sanat, kültür kitap gibi sahalarda caiz olabilir. Lüks pahalı, gösterişli Mercedes otomobilleri putlaştırmışız ama güzel bir hüsn-i hat levhasına birkaç milyon lira bile vermiyoruz, veremiyoruz. Bu ne korkunç nasipsizlik ve kültürsüzlüktür! “Efendim ben köy çocuğuyum, kırsal kesimden geldim, senin dediğin şeyleri bilmiyorum…” Bilmiyorsan öğreneceksin. Mercedes almayı, rüzgârla tersine dönen pahalı kravatlar takmayı, iki bin dolara İtalyan kostüm veya palto almayı nasıl öğrendiysen; kültürlü, sanatlı, vasıflı, medenî Müslüman zengin olmayı da öğreneceksin. Öğrenmek istemiyor musun? Öyleyse bugün olduğu gibi böyle moloz ve rezil bir hayat sürersin! 22 Temmuz 2003