Pazar

 

Önemli bir makam ve mevkiyi işgal eden bir zatın oğlu büyük ticaret yapıyormuş. Olabilir. Babası makamlı-mevkili olduğu için ticaret yapmayacak değil. Ancak bir hususa çok dikkat edilmesi gerekir: Babasının nüfuzunu ve prestijini kullanarak kendisine birtakım tatlı ve yağlı kârlar temin etmemelidir. Böyle bir şey hukuka, ahlâka, fazilete, hikmete aykırı olur.

Bu zat dindar bir şahsiyettir. Kendisi ile dostluğumuz da vardır. Kesinlikle isim vermem; ben savcı, hâkim, cellât değilim. Ancak çocukları, kardeşleri, yakınları ticaret yapan ve bunu yaparken de babalarının, kardeşlerinin, yakınlarının nüfuzundan yararlanan kimseleri anonim olarak tenkit etmek istiyorum.

İlk paragrafta bahsettiğim zatın oğlu ile Musevî cemaatinin ileri gelenlerinden büyük bir iş adamı pek sıkı fıkı imişler. Bir araya geliniyor, kapalı kapılar ardında görüşmeler yapıyorlarmış.

Büyük politikacıların, büyük bürokratların dikkat etmeleri gereken hususlar vardır:

– Kendilerine veya oğullarına, yakınlarına ait ticaretlerle hizmetlerini asla ve asla birbirine karıştırmamalıdırlar.

– Haram, şâibeli, şüpheli kazançlardan uzak durmalıdırlar.

– Nüfuzlarını ve prestijlerini yakınlarına servet kazandırmak gibi etik dışı hareketlere tenezzül etmemelidirler.

– Mal ve servet beyanı hususunda son derece açık, samimî, şeffaf olmalıdırlar.

Türkiye’deki bugünkü kokuşma ortamı içinde hangi firma, önemli bir politikacının oğlu, kardeşi veya paravan firması ile işbirliği yapmayı reddedebilir?

Maalesef ülkemizde bir “ülkeyi yeme bitirme sistemi” işlemektedir. Eskiden, Osmanlı İmparatorluğu’nun azametli ve satvetli zamanlarında devletin savaşlarda aldığı ganimetler, yabancı devletlerden aldığı yüklü yıllık baçlar hazineyi doldururmuş. Şimdi ise, birtakım adamlar ve zümreler kendi devletlerini, kendi ülkelerini, kendi halklarını soyup soğana çevirmektedir. Memleketin kendi gelirleri yetmediği için dışarıdan büyük miktarda borç alınmış olup bu paralar çar çur edilmiş, kapanın elinde kalmıştır. Son çeyrek asırda 400 milyar dolar borç alındığı söyleniyor. Bu para iyi kullanılmış, yenmemiş, yedirilmemiş, yerli yerinde harcanmış olsaydı ülkemiz Japonya, Güney Kore, Taiwan, Singapur, Finlandiya gibi zengin, mâmur, müreffeh olurdu.

Bazı önemli şahsiyetlerin çocukları ve paravan firmaları bilhassa şu konularda ticaret yapıyor:

– Büyük, dev firmaların distribütörlüğünü alıyor.

– Yağlı ballı ithalat, ihracat işlerine soyunuyor.

Babalarının gölgesinde yapılan böyle şâibeli ticaretler ne yapanlara ne de babalarına şeref kazandırır.

Hükümetin, bazı bakanlarımızın hortumlama, banka soygunları, birtakım hırsızlıklarla ilgili cesur beyanlarını memnuniyetle karşılıyoruz. Kendilerini tebrik ederiz. Ancak kokuşma çok çeşitli ve yaygındır. Kokuşmanın üzerine bütün olarak gidilmelidir. Bataklığın bir kısmını kurutup, bir kısmını bırakmak olmaz. Hepsi toptan, topyekûn olarak kurutulmalı, bitirilmelidir.

Bir medya patronu bitiriliyor, öbür medya patronu ihya ediliyor. Böyle şey olmaz.

Hiçbir büyük adamın paravan şirketleri, mahdumu, yandaşları, dostları, arkadaşları, onun gölgesinde vurgun vuramamalıdır.

ABD’nin Afganistan, Irak, Ortadoğu, İslâm dünyası siyasetine kızıyoruz, verip veriştiriyoruz ama orada:

– Kimse vergi kaçıramaz. Hele bir kaçırmaya teşebbüs etsin, yakalanırsa onu adaletin elinden kimse kurtaramaz, mahkum edilir ve cezaevini boylar. Orada sık sık af falan da çıkmaz, zindanda biter gider.

– Orada politikacıların oğulları, eşleri, yakınları, arkadaşları, canları, ciğerleri birtakım şaibeli ticaretler yapamazlar, voliler vuramazlar.

Türkiye kurtulmak istiyorsa, uluslararası ahlâk notunu Finlandiya seviyesine çıkartmalıdır. Bugünkü, 10 üzerine 3 küsur rakamlı not ile Türkiye selamete çıkamaz.

Cesur ve vasıflı üniversite profesörleri bizdeki sistemi anlatan, bütün aksaklıklarını ve pisliklerini açıklayan kitaplar yazmalıdır.

Ülkemizdeki zengin bir kast, sayı itibarıyla halkın kırkta birini teşkil etmediği halde millî gelirin yüzde altmışını götürmektedir. Böyle bir sistem Türkiye’yi batırır, parçalar, fakirleştirir, bitirir.

Ankara’da bazı önemli adamlar yeni ihale kanunlarını delmek iiçin gizli ve sinsi manevralar peşindeymişler. Bunlara mutlak mâni olunmalıdır.

Medya maalesef bazı yakınların, oğulların, canların, ciğerlerin haram, şaibeli, şüpheli kazançlarını yazamamaktadır. Çünkü nice medya kuruluşunun da hesapları, kazançları, kârları temiz değildir.

Halk yığınları arasında fısıltı gazetesi haberleri dolaşmaktadır. Fısıltı haberleri yakıcı ve çürütücü asit gibidir.

Birtakım ünlü ve güçlü kişilerin yurt dışındaki servetleri, malları halkımız tarafından bilinmelidir. Temiz ve şerefli insanlar mal ve servet beyanında bulunmaktan çekinmezler, korkmazlar.

PKK terörü de ranta, kâra âlet edilmiş, bu yolla yüz milyarlarca dolar kazanılmıştır. Kimler kazanmıştır?

Susurluk kazası ile ortaya çıkan pislikler niçin kısa zamanda örtbas edilmiştir?

Gazeteci Uğur Mumcu niçin havaya uçuruldu, bin parça edilerek öldürüldü? Çünkü, çok önemli ipuçları elde etmişti, ifşaata hazırlanıyordu.

Bu memleketin yakın tarihinde uyuşturucuyu helikopterlerle taşıyanlar kimlerdir?

Avni Özgürel, Neşe Düzel’in yaptığı önemli röportajda PKK terörünün ve savaşının kasıtlı olarak bitirilemediğini söyledi. Niçin bir tek milletvekili bile bu dehşetli iddiayı Meclis kürsüsüne taşımadı? Niçin korkuyorlar, niçin çekiniyorlar? Milletin vekilleri korkar, çekinirse gerçekler nasıl duyurulacaktır, kötülüklerin üzerine nasıl gidilecektir?

Kokuşma, hortumlama, soygun, devlet ve belediye bütçelerinin götürülmesi konusunda yapılan yayınlar perakende ve dağınık bilgiler veriyor. Bu konuda, mozayik tablonun tamamını ortaya koyan büyük (belki birkaç ciltlik) bir kitap-rapor yazılmalıdır.

En az yirmi milyon vatandaşımız işsiz, aşsız vaziyette sürünüyor. Son yirmibeş yıl içinde elde edilen 250 milyar dolar kara para onların hakları, nafakaları çiğnenerek çalınmış, gasb edilmiştir.

Geçenlerde Adalet Bakanı’mız feryat etti, büyük soyguncular havaalanlarının VIP salonlarında ağırlanıyor dedi. Ağırlanıyorsa bu çarpıklığı düzeltmek muhalefetin işi ve vazifesi değil, iktidarın vazifesidir.

Kokuşma, soygun, hortumlama ile ilgili birtakım çalışmalar yapılmıyor değil. Ancak yapılanlar yeterli değildir, sadra şifa değildir.Bu kangren bu kadarcık ilaç ve tedavi ile kurutulamaz.

Bazı mahdum beyler, paravan firmalar yağlı, ballı, çok tatlı işlerden, kârlardan, kisblerden uzak tutulmalıdır. 24 Kasım 2003