Mantıksızlık Karanlıkları
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Aralık 2018
İslâm eğitim sisteminde, gerek medreselerde, gerekse mekteplerde mantık dersleri okutulurdu. Mantığın iki basit tarifi vardır. Birincisi: Doğru düşünmek ilmi ve sanatı (tekniği)… İkincisi: Doğu ile yanlışı birbirinden ayırt etmek ilmi ve tekniği.
Osmanlı medrese ve idadilerinde (liselerinde)
okutuluyordu. Bu gelenek Cumhuriyet devrinde de devam etmiştir. 1950’lerden sonra, popülist eğitim siyasetleri yüzünden mantık eğitimi erozyona uğramış ve günümüzde hemen hemen bitmiştir. Şifahî kültür ve zihniyetliler mantığın önemini anlayıp idrak edemezler.
Eğitimi kuvvetli ülkelerin, meselâ Fransa’nın liselerinde mantık okutulur, öğretilir. Yirmi beş kişilik bir sınıfın beş öğrencisi iyi mantık bilir, ötekilerin 15’i orta derecede, beşi de bu konuda zayıf kalır.
Bizde artık mantık kültürü verilmiyor.
Netice?.. Memleketin perişan haline bakınız, gazetelere televizyonlara ibret gözüyle nazar ediniz,
Bu yazımı okuyan liseli ve üniversiteli gençlere sesleniyorum: Mantık konusundaki eksikliğinizi, yetersizliğinizi gidermeye çalışınız. Ne yapabilirsiniz?
bulunuz ve dikkatle okuyunuz.
İyi yabancı dil bilenler İngilizce, Fransızca, Almanca lise mantık kitapları okuyabilir. Her hâlükârda mutlaka mantık öğreniniz, mantıklı olunuz.
Mantık okumamış kimse, sebeplerle neticeleri birbirinden ayırt edemez.
İyi Osmanlıca bilenler merhum Ahmed Cevdet Paşa’nın Mi’yar-ı Sedat adlı kitabını okusunlar. Paşa, bu kitabının bir de özetini yapmış, adı şimdi hatırımda değil, o da okunabilir.
1930’lu yıllarda Maarif Vekaleti (Millî Eğitim bakanlığı) kurşunî renkli ciltli Psikoloji, Mantık, Ahlak, Metafizik, Estetik kitapları yayınlamıştı.
İçinde mantık da olmak şartıyla felsefe kültürüne sahip olmayan kimse kesinlikle aydın olamaz. Kendini aydın zanneder, başkaları öyle görür ama değildir.
Mantık kültürüne sahip kimse ipsiz sapsız, deli saçması laf etmez, yazı yazmaz.
Mantıklı insan, dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı üslubundan uzak durur.
Mantıksıza bayram haftası dersin, sandal tahtası anlar.
Mantıklı düşman, mantıksız dosttan evladır (yeğdir).
Açılmasını tasarladığım ve tahayyül ettiğim gerçek İslam mektebinde mantık dersine çok önem verilecek, Türkiye’nin en iyi mantıkçısı bu dersi okutacaktır. Türkiye’de böyle bir kimse yoksa dışarıdan getirilecektir.
Bir ülkede mantık kültürüne sahip olmayan kimseler politikacı, yazar, yönetici, akademisyen, sözde seçkin, uyduruk aydın olursa o memlekette güneş doğmaz. Çünkü mantıksızlık yoğun bir karanlıktır.
Dinî bir cemaate mensupmuş. Üniversite tahsilinin yarısını bitirmiş. Beni dışarıda çay içerken gördü, yaklaşıp selam verdi, elimi sıktı. Buyurun bir çayımı için dedim. Oturdu, izin alarak kendisine bazı sorular yönelttim.
1. Osmanlıcası zayıfmış, MEB Osmanlıca kurslarına yazılmak için müracaat etmiş, bekleyin bir size haber veririz demişler, henüz haber gelmemiş. MEB’den haber gelmezse cahilliğe devam. Müslüman bir genç adam olmak istiyorsa, Osmanlıcası Latincesinden üstün olmalıdır. Latince yazısı da dinsizlerin-kinden daha sanatlı ve estetikli olmalıdır.
2. Genel kültürünü yeterli bulmadım. Abdülkadir Meragî’yi, şâire Nigâr hanımı, Tanburî Cemil beyin şehnaz makamında bestelediği
gazelini hiç duymamış. Şeyh Erbilli Esad efendinin
mısraıyla başlayan gazelinden de haberi yoktu.
3. Ehl-i Sünnet Müslümanı imiş,
dedim, sırasıyla sayamadı. Önce Vücud, Kıdem, Beqa, Kıyam binefsihi, Muhalefetün lil havadis ve Vahdaniyet diye sıralaması iyi olurdu.
**
Dindar gençler iyi yetişemiyor.
Yaza yaza bıktım ama tekrarlayayım:
*Latince el yazısı çok güzel, düzgün ve estetik olacak.
*Osmanlıcayı çok işi bilecek, okuyup yazacak.
*Hattata gidip en kısa zamanda rik’a yazısı öğrenip icazet alacak.
*Rik’adan sonra sülüs veya talik öğrenecek.
*Yeterli genel kültürü olacak, zihninde en az on bin kültür referansı bulunacak..
*Kökeni köylü olabilir ama kültürü ve zihniyeti kırsal ve taşralı olmayacak.
*Edebî, zengin, yazılı Türkçe bilecek.
*İstanbul görgü ahlak kültür nezaket ve mürüvvetine sahip olacak.
*Akaitte ve fıkıhta Ehl-i Sünnet mezhebinden olacak, Ehl-i Sünnet şuuruna sahip olacak. Dinde reforma, yeniliğe, değişikliğe, mezhepsizliğe, Mutezile mezhebine, Vehhabiliğe, Afganîliğe, Fazlurrahmancılığa ve diğer bütün bozuk ve sapık fırkalara karşı olacak.
*Gıybet, iftira, gevezelik, zevzeklik etmeyecek. Yalan söylemeyecek, dilini tutacak. İmam Birgivî’nin tarikat-ı Muhammediye adlı eserini iyice okumuş olacak.
*Kendisinde Ümmet birliği, uhuvvet-i islamiye ve Hilafet şuuru bulunacak.
*Cemaat, grup, sekt, parça holiganlığı, militanlığı, fanatizmi yapmayacak.
*Kendini, nefsini beğenmeyecek, övmeyecek. Alabildiğine mütevazı ve alçakgönüllü olacak.
*Para, mal, zenginlik delisi olmayacak.
*Cep telefonu manyağı, bağımlısı, fetişisti olmayacak.
*Cep telefonu iki bin lira, cebindeki kalem (o da varsa) bir lira olmayacak.
*İhlas hakkında İHYÂ kitabındaki bilgileri okumuş, öğrenmiş olacak.
*Günahkar da olsa, Müslümanın zatına bütününe düşmanlık ve buğz etmeyecek. (Öncelikle kendi günah ve ayıplarına çok üzülmek şartıyla başka Müslümanın açık günah ve fıskından nefret edebilir, lakin insanların gizli hallerini, günah ve ayıplarını araştıramaz, onları teşhir edemez.)
Dindar genç vasıflı, üstün, güçlü, ahlaklı, faziletli, çeşitli meziyetler ile müzeyyen, büyüklere hürmetkâr, küçüklere merhametli, ihlaslı, kültürlü olmalıdır. Böyle olup olmadığı şöyle anlaşılır: Düşmanlarının bir kısmı bile onun faziletlerini kabul ve itiraf ediyorsa… Böyle gençler yetiştiren muhterem mürebbilerin ve muallimlerin ellerinden öperim. Ne güzel bir hizmet ediyorlar. Bârekallah!.. 18.10.2015